Büyükşehir Hastanesi’nin Otoparkı’na aracımı uzunca bir süre kapısında bekledikten ve otoparkçının fırçasını yedikten sonra park ettim. Hastanede işimi bitirdim. Arabama bindim ve bozuk paraları ayarlayarak park çıkışındaki kulübeye yanaştım, camı açıp uzattım parayı. Parkçı delikanlı, “Amca sizi tanıyorum, gazetecilerden para almıyoruz” dedi. Senden önceki alıyordu, sen de al, önemli değil guzum diye ısrar ettiysem de almadı ve şöyle dedi, “Adamına göre değişir!” Neticede park parası ödemeden ayrılmak zorunda kaldım oradan. Oysa daha evvelki gidişlerimde, ne ben bir imtiyaz istiyordum ne de parkçı almamazlık ediyordu. (Hem zaten 1-2 liralık park parasını vermemek çok ayıp. Halkımız bu paraları vermeye ve araçlarını adam gibi parklara bırakmaya alışmalıdır. Bundan kaçmak trafiğin içine etmektir.)
Demek ki hakkaten adamına göre değişiyordu. Siz şimdi örneği büyütün. Burası bir otopark değil de milyarların döndüğü bir mekan olsa ve yine size muhatabınız ‘adamına göre değişir’ dese ne yaparsınız…
20 sene evveliydi, 302 otobüslerle umre seyahatine gitmiştik. Dönüşte Türkiye gümrüğünde bir bayan memur otobüse bindi ve bizden açıkça para istedi. Benim dışımda hemen herkes adettendir, işimiz biran evvel bitsin diye elini cebine attı ve hissesine düşen miktarı verdi. Sadece ben kaldım vermeyen. Parayı götürecekler kadına, ama ben vermediğim için hesap tutmuyor. Vermem dedim. 5-10 dakika direndim, fakat sonra malum ben de vermek zorunda kaldım, günahını otobüsteki hoca üstlendi tabi!!! Otobüsümüz Konya’ya gelinceye kadar sordum herkese, bişey mi kaçırıyoruz, niye verdik o rüşveti diye. Kimse tatmin edici bir cevap veremiyordu. Konuşulanlardan ve tecrübelilerin demelerinden anladım ki, hiçbir bahane yokken bile sırf rüşvet vermediğimiz için saatlerce giriş işlemlerimizi bekletirlermiş. Nasıl yani yav diyordum, ama düzen böyle kurulmuş gidiyordu…
O kadına binlerce kez beddua ettim, kapıdan gelen geçenden haraç aldığı için. O paraları yiyeme dedim. Bilmiyorum yedi mi yoksa yiyemeden geberip gitti mi?..
Geçtiğimiz yıllarda da bir arsa satışı için tapu müdürlüğünde işimizi takip eden çocuk, abi şu kadar para vermezsek işi uzatırlar demişti de ona da lanet okuyarak vermiştik bir miktar para…
Yani biz biran evvel işimiz bitsin diye küçük-büyük fark etmez rüşvet verdiğimiz müddetçe alanlar olacaktır. Rüşvet parasından onan, büyüyen, zengin olan gördün mü derseniz, o ayrı bir yazı mevzuu. O para kimseye yaramaz, alanı bitirir. Tabi veren de birinin hakkını yediyse ona da o iş yaramaz…
Rüşvetle bahşişi kıyaslamak abesle iştigaldir. Aralarında da 180 derece fark vardır…
Verin bakalım alanlara. Siz alanlar siz de alın bakalım. Bir gün zıkkımlandığınız o paralar burnunuzdan fitil fitil gelecek nasıl olsa…