Geçtiğimiz Pazar günü (22.03.2009) molla Google’ı açtığımda bir de ne göreyim meğerse gün Sabiha Gökçen’in doğum günü imiş (Nedense muslumangoogle.com adlı arama motorunda aynı bilgi yoktu). Gökçen, Mustafa Kemal’in manevi kızlarından birisi. Wikipedia’nın verdiği bilgilere göre Gökçen, 1925’te henüz 12 yaşındayken Bursa’yı ziyaret eden Mustafa Kemal’e bir şekilde ulaşıp mektebe olan hevesini dile getirmiş ve Çankaya köşküne yerleştirilip okul hayatına köşkün bulunduğu ilçede “merhaba” demişti. Ardından Arnavutköy ve Üsküdar Amerikan Kız Kolejlerinde eğitim gördü. Soyadı kendisine 1934’te manevi babası tarafından verildi.
Son yıllarda Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğu iddiaları ortaya atıldı. 2004 yılında Antep asıllı Ermenistan vatandaşı Hripsime Gazalyan, Gökçen'in kendisinin teyzesi olduğunu ve asıl adının Hatun Sebilciyan olduğunu iddia etti. Gazalyan'a göre Hatun, kızkardeşi Diruhi ile birlikte Şanlıurfa'nın Saylakkaya (Cibin) köyündeki yetimhaneye verilmiş, 5-6 yaşlarında iken Mustafa Kemal tarafından evlat edinilmişti. Bu görüşü gerçekçi bulan Perihan Mağden , “Bu hakikat Benim indimde Atatürk'ü olduğundan da kıymetli yapacak.” demekte ancak Gökçen’in evlat edinildikten sonra bir Ermeni kızı mı yoksa Türk kızı mı olarak yetiştirildiği konusunu göz ardı etmektedir.
Sabiha Gökçen, THK tarafından yayınlanan anılarında Edirne Defterdarı olan babası Hafız İzzet Bey'in 'Jön Türk' olduğu gerekçesiyle Bursa'ya sürüldüğünü anlatmakta, ağabeyi Neşet'in Atatürk'ün koruması olduğunu, 1925'de (12 yaşındayken) Atatürk'le tanıştığını ve evlat edinildiğini söylemektedir.
Yeditepe Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler hocası olan Bülent Bilmez’in ifadesiyle, Gökçen'in "aslen" Dersimli olduğu ortaya çıkarılırsa, işte o zaman medyamıza dört başı mamur bir magazin malzemesi ve hatta belki de Hollywood'a bir film konusu çıkar...
Kökeni ve mezhebine dair tartışmaları burada kesip (1937 yılında Tunceli -1935 yılına kadar resmi belgelerdeki adı Dersim idi- Harekatı'na katılan Gökçen’in, başarı öyküsünü aldığı ödüller üzerinden takip edelim:
THK'nun bir numaralı Övünç (Murassa) Madalyası ve beratı,
Yugoslav Ordusunun en büyük nişanı olan Beyaz Kartal Nişanı ve ordu brövesi,
Romanya Ordusu Havacılık Brövesi,
Trakya ve Ege Manevraları'ndan dolayı verilen hatıra madalyalar,
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 50. yılında TBMM'deki törende verilen mesleklerinde öncü kadınlar plaketi,
Selçuk Üniversitesi'nin fahri doktorluk payesi,
THK tarafından 1989'da verilen altın madalya,
1991'de Uluslararası Havacılık Federasyonu'nun havacılığın bütün dallarında üstün başarı gösteren havacılara verdiği FAI altın madalyası,
1996'da ABD'nin Maxwell Hava Üssü'ndeki törende "dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri" ünvanı,
Ordu, çeşitli dernek ve kuruluşların verdiği 28 adet plaket.
Evet, bu başarı öyküsü bir yana, 1937 yılında Tunceli’deki Kürtlerin üzerine bomba yağdıran Gökçen faktörü” üzerinde biraz durmak gerekiyor. Bunun dışında onun varsa eğer “savaş pilotu” olarak nerede görev aldığını da bilmek hakkımız. Böyle bir bilgi yok ise bu ismi sırf Mustafa Kemal evlatlık aldı diye methetmenin ve İstanbul’daki ikinci havaalanına onun adını vermenin doğru olmadığını söyleyebiliriz. Gökçen’in havadan verdiği saldırı desteği ile o sırada Tunceli’de karada olan biteni verelim de Gökçen’in büyük mü olduğunu yoksa büyütülmüş mü olduğunu görmüş olalım. Bilgiler Dersim İsyanı'nda görevli askerlik yapan ve 112 yaşına geldiğinde suskunluğunu bozan Abdullah Çiftçi’den: “Operasyonlar günlerce sürerdi. Köylere gittiğimizde köyün yetişkin erkekleri kaçardı. Sadece çocuklar ve kızlar kalırdı köylerde. Ambarlarını, ahırlarını ateşe veriyorduk. Sonra onların çocuklarını, kızlarını, kadınlarını hepsini ağır makineli silahların önlerine verip öldürüyorduk. Kanları sel gibi akıyordu. Kimseyi dinlemiyorduk.”
Bu vesileyle belirtmiş olalım ki, Van Özalp'te 33 vatandaşı kurşuna dizdirdiği gerekçesiyle 1950'de önce idama mahkûm edilen, ardından 20 yıl hapis cezasına çarptırılan ve itibarı 1997'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından iade edilen 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın adının, olayın yaşandığı yerdeki Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı Özalp Tabur Sınır Komutanlığı Kışlası'na verilmesi ne kadar incitici ve yanlış ise İstanbul’daki 2. havaalanına da Sabiha Gökçen adının verilmesi de benzer şekilde incitici ve yanlıştır. Yanlışın neresinden dönülürse kârdır.