Sadakataşı Derneği'nin İsrail ile imtihanı

Sadakataşı Derneği Genel Başkanı Kemal Özdal, derneğin kuruluşu ve çalışmalarını Memleket’e anlattı. Özdal, her yıl iftar program yaptıkları Kudüs’te bu yıl bir İsrail ambargosu ile karşılaştıklarını ve 10 yıl giriş yasağı almalarının detaylarını anlattı.

Bir dizi ziyaretler için Konya’ya gelen Sadakataşı Derneği Genel Başkanı Kemal Özdal, derneğin, çalışmaları ve projeleri hakkında gazetemize açıklamalarda bulundu.

 

Sami Gediz:  -Kemal bey Sadakataşı isminin nereden geldiğini sorarak röportaja başlayalım. Bu isim nereden geliyor, anlamı nedir?

 

Kemal Özdal: “Biz Sadakataşı derneği olarak geçmişimizde yaygın olarak ecdadımızın kullanmış olduğu, medeniyetimizin çok önemli yardımlaşma araçlardan bir tanesi olan sadaka taşlarını yeniden ihya etmek, sosyal yardımlaşma ve dayanışma bilincini yaygınlaştırmak, bu duyguları pekiştirmek amaçlı 2010 yılında kurulmuş bir yardım kuruluşuyuz. Sadaka Taşları, Osmanlı’da iffet ve utancından dolayı fakirliğini gizleyenler, onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye belli etmeyenler için, yine onlara alan el olmanın ezikliğini yaşatmamak için, şahsiyetlerini zedelememek ve onları isteyen el durumunda bırakmamak için kurulmuş olan çok naif ve zarif bir yardımlaşma aracıdır. Bu sadaka taşları mermer sütunlar şeklinde cami önlerinde, köprü başlarında bulunurdu. Konyamızda da Meram köprüsünün başında varmış. Şu an nerede olduğu bilinmiyor. Bu sadaka taşlarına sadaka bırakmak isteyenler bırakırlar, ihtiyacı olanlar ise ihtiyacı kadarını alırlarmış. Böylelikle alan eli hicaptan, veren elide gurur ve riyadan koruma ilkesine, sağ elinin verdiğini sol elinin görmeme düsturuna uygun bir şekilde bu yardımlaşma sürdürülüp gidermiş. Bizde ecdadımızdan kalan bu kültür mirasını yaşatmak ihya etmek için derneğimizi Sadakataşı ismiyle kurduk.

 

Sami Gediz: Kemal bey yardımlaşma derneği olarak hangi bölgelere hizmet götürüyorsunuz, yardım faaliyetleri olarak ne gibi hizmetleri sunuyorsunuz?

 

Kemal Özdal: Bugün itibariyle Türkiye başta olmak üzere dünyada 25 ayrı ülkede, sağlıktan eğitime kalıcı projelerden sosyal yardımlara, yetim destekleme çalışmalarından cami mescit faaliyetlerine kadar birçok alanda yardım organizasyonları düzenlemekteyiz. Bu faaliyetler içerisinde özellikle üzerinde durduğumuz mülteci kampları var. Bildiğiniz gibi savaşlar, doğal afetler, baskı ve zulümler sebebiyle özellikle İslam coğrafyasında çok zor günler geçiriyoruz. Başta Somali, Arakan, Filistin, Irak ve Suriye olmak üzere maalesef dünyada şu an itibariyle milyonlarca Müslümanın yaşadığı yerlerden daha güvenli bölgelere, yeni bir hayata tutunabilmek maksadıyla göç ettiğini (hicret ettiğini) biz biliyoruz. Bu bölgelerde yoğun bir şekilde bu çalışmaları sürdürmeye gayret ediyoruz. Derneğimiz yıl içerisinde ramazan ve kurban organizasyonları ve buna bağlı olarak kış kampanyası ile birlikte çok önemli organizasyonları her yol gerçekleştiriyoruz. Bunların yanında yıl içerisinde geliştirmiş olduğunuz projelerle katarakt ameliyatlarından su kuyularına okul, cami ve mescit yapımından yetim destekleme çalışmalarına kadar, kırtasiye yardımları, adak akika organizasyonlarını gerçekleştiriyoruz. Bir bölgeye cami talebi varsa yakınında cami olmamasına dikkat ediyoruz. Bölgenin ihtiyaçlarına yönelik projeler geliştirmeye gayret ediyoruz. Ramazan ayında Arnavutluk’ta geçtiğimiz ramazan temeli atılan camimizin açılışını gerçekleştirmiş olduk.

 

Sami Gediz: Gelir kaynaklarınız nelerdir?

 

Kemal Özdal: Sadakataşı derneğimizin gelirleri bu faaliyetler çerçevesinde gitmiş olduğu bölgede hazırlamış olduğu raporları, kampanyaları kamuoyu ile paylaşması, bağışçıları ziyaret etmesi ve bu kampanyaların yapılarak, hayırsever vatandaşların katkılarıyla, STK’larımızın desteğiyle gelir kaynaklarımızı oluşturuyoruz. Örneğin Konya Genç MÜSİAD, daha önce bizim faaliyetlerimizi ve projelerimizi gönüllü olarak desteklediler. Ayrıca projemizin gerçekleştirileceği yere gelerek bizzat kendileri de şahit oldular.

 

 

Sami Gediz: Geçtiğimiz ramazanda Filistin’e giderken bir sorun yaşadınız ve İsrail devleti tarafından 10 yıl süreyle girişiniz yasaklandı. Bu süreci anlatır mısınız?

 

Kemal Özdal: Sadakataşı Derneği kurulduğu ilk yıldan itibaren Filistin’de (Kudüs) faaliyet gerçekleştiriyoruz. Kudüs’te Mescidi Aksa’nın avlusunda iftar organizasyonları düzenliyoruz. Bugüne kadar bu iftar organizasyonlarıyla birçok kişiye ulaştık. Bu seneki iftar organizasyonumuzun sponsoru Memur-Sen olmuştu. Biz bu iftar organizasyonuna bazı gazeteciler, STK temsilcileri ve gönüllülerimizle birlikte katılıyorduk. 3 yıldır düzenlediğimiz organizasyonlarda herhangi bir engelleme ile karşılaşmamıştık. Bu yılki iftara Star Gazetesi'nden Halime Kökçe, Ülke TV Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, TRT Haber'den Samimi Ayvaz ile Hüseyin Günay ve Memur-Sen Evrensel Başkan Yardımcısı Levent Sakin ile aktivist olarak dahil olan, Dürdane Özdal, Fatih Bolcan, Sümeyra Bolcan ile katılacaktık.

Mescidi Aksa iftarlarına teşrif etmek üzere THY uçağıyla Kudüs'e gitmek amaçlı Tel-Aviv'e geldik. Ek Olarak uçaktan iner inmez peşimize takılan güvenlik görevlileri beraberinde pasaport muayene noktasına ulaştık. İsrail iç güvenlik birimleri sivil istihbaratçıları aracılığıyla burada gözaltına alındık. Pasaport ve telefonlarımıza el konuldu. Bizleri hücre olarak deyim edebileceğimiz dondurucu soğuğun yer aldığı bir mekânda saatlerce beklettiler ve beni ve arkadaşlarımızı uzunca süre sorgudan geçirdiler. İsrail polisi sorgulama anında bizlere sert tavırlar sergileyerek hiçbir destek hiçbir gerekçe göstermeksizin bizleri gözetim altında tuttular ve herhangi bir detaylı bilgi yapmadılar. Buradaki sorgulamanın sonrasında hepimizi teker teker bir odaya sokarak tekrar sorguya çektiler. TRT ekibi hariç bütün ekibe deporte uyguladılar. Adeta daha önceden planlı bir şekilde gözaltına alındık. Bir kanun maddesine dayanarak güvenliği tehdit ettiğimiz gerekçesiyle Türkiye’ye geri gönderileceğimiz ve 10 yıl süreyle girişimizin yasaklandığını bildirdiler. Bununla ilgili hiçbir gerekçe gösterilmedi. Bizleri sorgu esnasında da sert ve gerilimli anlar yaşandı. Kalem fırlatmalar, masaya yumruk vurmalar gibi çeşitli olaylar gelişti. Gazeteciler deport kararını duyduktan sonra bunun insan haklarına ve hukuka aykırı olduğunu ifade ettiler. Uluslar arası geçerliliğe sahip sarı basın kartlarını gösterdiler. Bunun karşılığında ise İsrailli yetkililerden aldıkları cevap, “Burası büyük İsrail. Biz ne dersek o olur” şeklindeydi. Büyükelçiliğimizin araya girmesiyle olay yatıştırıldı. Sonrasında başka bir salonda detaylı şekilde tekrar arandık. 9 saat boyunca böyle bir muameleye maruz kaldık. Bundan sonra vatandaşımızın Kudüs’e ziyarete gitmek istediğinde bu tarz muameleye maruz kalmaması için tedbirler ve yaptırımların alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda yetkilileri daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Röportaj-Sami Gediz