Sadece evlendiği gece

M. Faik Özdengül

Seçimler var, ortada eskisi kadar belirgin bir seçim heyecanı yok, kimin kazanacağının az çok belli olması bir yana, internetteki bir bildiri orada dururken, insanlara önlerine konulan sandık çok da anlamlı gelmiyor. Oturmalarda ya da bir araya gelmelerde ülkenin ne olursa düzlüğe çıkacağı tartışılıyor. Bunu hangi partinin daha iyi yapacağı ya da asıl önemli olanın ne olduğu ve bizim bildiğimiz en temel gerçek, nitelikli insanlar partilerden de bildirilerden de daha önemlidir her bir ülke için. O zaman tartışma ve konuşmalarımızı hangi parti yerine nasıl daha nitelikli olunur basamağına çıkaralım önerisi aşağıda okuyacağınız yazı. Bir arkadaşımın gönderdiği elektronik postadan alıntı yaptım. Yaşadıkları toplumu yukarı çekenler nasıl okumuşlar hakkında.

“OKU” MAK…

Okumak tutkuların en soylusu… Her insanın yanı başında duran fakat çok az insanın yararlanabildiği, hava kadar su kadar gerekli olan bir nimet…

Devletlerin ve toplumların büyük bir değişim süreci içerisinde oluşu, bireyin de bu sürece katılmasını zorunlu kılıyor. Çağdaş olmanın, değişim ve gelişime yetişerek öncü olmanın tek yolu okumak.

İnsan, bildiği kadar özgür, bildiği kadar anlayışlı, bildiği kadar cesaretli… Kısacası insan, bildiği kadar değerli, okuduğu kadarda bilgi sahibi…

Kitap ise, bilgi dünyasının kapısı…

Kitap, kütüphane, okumak, öğrenmek gibi kavramların arka plana atıldığı, hatta bazı insanlar tarafından unutulduğu, alınan kitabın “vitrinlik” olarak saklandığı, birçok kitabın kütüphane ve evlerde tozlandı günümüzde  “okumak” ve “kitap” ile ilgili bir araştırmanın ilgi çekeceğini düşündüm. Ve bu vesileyle de tarihte okumaya ve kitaplara ilgi duyan kişilerle ilgili kısa bir araştırma yaptım.  Şimdi bu ilginç araştırmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

● Okurken kitapların cazibesine kapılarak yemeği-içmeyi unutanlar… (Zamanının çoğunu kütüphanelerde geçiren “Marifetname” adlı eserin yazarı İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ (1703-1780) okurken yemeği-içmeği unuturdu)

● Ekmek parasını kitaba yatıranlar… (Meşhur yazarımız AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1912) bazı zamanlar, bütün parasını kitaba verdiği için aç kalmıştır. )

● Yemek yerken de okumak isteyenler… (FAHRETTİN-İ RAZİ (1149-1209))

● Çok küçük yaşta okumaya başlayanlar… (EDİSON, (1847-1931) daha 10 yaşındayken İngiltere tarihini okumuştu.)

● Daha çok okumak, öğrenmek, eser vermek için günde bir defa yemek yiyen ve su içenler… (Şamlı büyük bir alim olan NEVEVİ (1233-1277))

● Okurken uyumamak için ayaklarını su dolu bir kovaya koyanlar… (ORDİNARYUS PROF.DR. HİLMİ ZİYA ÜLKEN (1901-1974)

● Ziyaretine gelenlere sol elini sallayarak selam verip, yazmaya ve okumaya devam edenler…(İngiliz Yazar ALEKSANDRE DUMAS)

● Eline geçen kitabı bir gecede okuyup, onun aynısını yazarak kütüphanesine koymaya çalışanlar…(Ünlü İslam alimi ÖMER NASUHİ BİLMEN (1784-1872)

● Kitaba verecek parası olmadığı için, kitapçı dükkânlarında geceleyip sabaha kadar okuyanlar… (Basralı Edebiyatçı CAHİZ (776-869))

● Çok okumaktan ötürü sıhhati bozulanlar… (Osmanlı Padişahı YAVUZ SULTAN SELİM (1470-1520))

● Gece, uykusunu kaçırabilmek için defalarca çay ve kahve içenler… (İBNİ SİNA (980-1037))

● Güneşin batmasından doğmasına kadar mum ışığında okuyanlar… (KATİP ÇELEBİ (1608-1657))

● Hayatında kitap okumadan sadece iki gecesi geçmiş olanlar… (İBNİ RÜŞD (1126-1198) sadece evlendiği ve babası öldüğü iki gecede kitap okumamıştır.)

● Okurken uyumamak için çenesinin altına sopa yerleştirenler, beline kadar uzanan saçlarını tavana bağlayanlar… (İBNİ TEYMİYYE (1147-1224))

● Günde on beş saat kitap okumayı adet edinenler… (Amerikalı Yazar JACK LONDON (1876-1916))

● Uyumamak için ensesine sıkılmış kar koyanlar… (SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (1888-1959))

● Okumayı çok sevdiği için “Ayaklı Kütüphane” diye anılanlar… (AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1912))

● Daha çok okuyabilmek, ilim sahibi olabilmek için hiç evlenmeyenler… ( NEVEVİ (1233-1277))

Ve şimdi soruyoruz kendi kendimize…

Mısır Seferi’ne savaşa giderken yanında üç katır yükü kitap götüren Yavuz Sultan Selim’in yanında, ömrünün kırk senesini kitapların arasında geçiren Prof.Dr.Seyyid Kutub’un yanında, sabahlara kadar kitap okuyabilmek için binlerce mumu tüketen Katip Çelebi’nin yanında, günde yüzlerce sayfa kitap okuyan İbn-i Kemal’in, İbn-i Cevzi’nin (Ebü’l Ferec) yanında bizler kaç sayfa kitap okuyabiliyoruz?

En değerli hazinemiz olan zamanımızı televizyonun başında biri bitip biri başlayan dizileri, filmleri, televoleleri izleyerek veya “Gol! Gol! Gol!!!...” diye bağırarak geçirmemeliyiz. Birde -asla- “Okuyup ta ne olacak?”, “Okuyanları da görüyoruz” dememeliyiz.

Unutulmamalıdır ki “Oku” maktan daha güzel bir şey olsaydı, Yüce Yaratıcının ilk emri “İkra” (Oku) diye olmazdı… 

www.pozitifdegisim.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.