Nitekim İslam öncesi Cahiliyye insanı böyleydi. Onlar aslında Allah’a iman ettiklerini söylüyorlardı. Ancak bu eksik ve yanlış bir inançtı. Şirk şaibelerine bulaşmış bir inançtı. Sonuçta Yüce Allah onların bu imanlarını geçerli saymadı ve onları inkârcılar olarak isimlendirdi. Yine onların inanç ve düşünce hayatında pek çok batıl ve hurafe şey vardı. Örneğin onlar insanın karnında safer adlı bir kurdun olduğuna inanırlar ve insan aç susuz kaldığında bu kurdun devreye girip sahibini öldürdüğünü düşünürlerdi. Yine onlar, Safer ayını Muharrem ayı gibi haram ay sayarlardı. İslam bu yanlış anlayışlara son verdi. Aynı şekilde cahiliye insanı, gece baykuş ötüşünü uğursuz görürler, bir evde baykuşun ötmesini o eve ölüm ve felaket getireceğini düşünürlerdi. Yine onlar geyiklerle yahut başka hayvanlarla uğursuzluk yorumları yaparlardı. İslam bunların hepsini iptal etmiştir. Hz Aişe’nin bildirdiğine göre cahiliye dönemi insanı özellikle evde, atta ve kadında uğursuzluk olduğunu iddia ederlerdi. İslam bu sakat anlayışa son vermiştir.
Uğursuzluğu şirke eş sayan (Ebû Davûd, Tıb 24) Peygamberimiz bir hadislerinde, İslam’da uğursuzluk yoktur, en iyisi hep iyiye yormaktır (Buharî, Tıb 51) buyurur. Demek ki meydana gelen olayları, karşılaşılan kimse yahut şeyleri uğursuz görme, uğursuz sayma yoktur. Aksine hep iyiye yorma, iyi görme vardır. Müslüman olumsuz düşünen ve olumsuz yorumlayan şom ağızlı kimse değildir. Aksine o, hep hayır düşünür, hayır konuşur ve hep hayır işler. O, sû i zandan sakınır, hüsn ü zanda bulunur. Nitekim peygamberimiz, müslümanın hep hayırlar adamı olduğunu şöyle açıklar: Şaşılır müminin haline ki onun hali hep hayırdır. Zira o nimete erer şükreder, sevap kazanır. Bir musibetle karşılaşır sabreder, yine sevap kazanır.
Bir başka hadiste ise şöyle buyurulmuştur: Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuş ötmesinde uğursuzluk yoktur. (Müslim, Selam 102)
Buna göre ay ve güneş tutulmasında, köpek havlaması, baykuş ötmesi, kedi ve köpeğin insanın önünden geçmesi, merdiven altından geçmek, on üç rakamı, Salı günü işe başlamak veya yola çıkmak, gece aynaya bakmak, gece tırnak kesmek gibi şeylerde uğursuzluk görmek batıldır. Zira bunlar da ne iyilik vardır, ne kötülük vardır.
İnsan her ân ve her yerde sınavdadır. Sınavın gereği olarak Safer ayında da başka aylarda da nimet ve belalarla karşılaşabilir. Önemli olan bunları hayır görüp, hayra dönüştürebilmektir. Nimeti şükür aracı kılarak, musibeti sabır aracı kılarak. Tabidir ki kul olarak yapılması gerekenleri de yaparak. Zaten hicrî aylar, senenin bütün mevsimlerini gezen aylardır. Yani bu seneki Safer ayı, bir başka senenin Ramazan ayı olabilir. Bütün ayların sahibi Yüce Allah’tır, bütün ayla mübarektir. Önemli olan kulun, yaşadığı zamanın dilimlerini hayırlı amellerle bereketlendirmesidir.
Bazı dua kitaplarında Safer ayında okunması tavsiye edilen dualar vardır. Bu Safer ayının uğursuzluğundan değildir. Zaten Müslüman her ay, her gün dua eder. O, Rabbine yakarmak için her ânı ve her olayı dua fırsatı olarak görür.