ANKARA (AA) - Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, "Bugün sayıları 78 ilimizde 172'e ulaşmış olan Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, Sağlıklı Hayat Merkezlerinin yaygınlaştırılması, toplum temelli tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarının yapılması ve sosyal destek hizmetlerinin de güçlendirilmesiyle daha etkin hale gelecektir." dedi.
Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından finanse edilen, Sağlık Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yürütülen Ruhsal Engelli Bireyler İçin Sosyal İçerme Projesi Ruh Sağlığı Hizmetlerinde Kalitenin Arttırılması Konferans Programı bir otelde gerçekleştirildi.
Meşe, açılışta yaptığı konuşmada, ruhsal hastalıkların, kişinin ve çevresinin yaşamını ve hayat kalitesini etkileme, önemli bir hastalık yükü oluşturma, multidisipliner ve çok paydaşlı bir yaklaşımı gerektirme ve dışlanma gibi zorlukları ve yansımaları bulunduğunu söyledi.
"Ruhsal engelli bireylerin sosyal olarak dışlanmasının küresel bir halk sağlığı ve insan hakları sorunu" olduğunun altını çizen Meşe, diğer taraftan sosyal içermenin, ruhsal hastalığı bulunanlar dahil, herkes için bir insan hakkı ve kaliteli ruh sağlığı hizmetleri üretiminin ve ruhsal hastalıklardan kurtulmanın da önemli bir parçası olduğunu vurguladı.
- Ulusal Ruh Sağlığı Politikası metni
Sağlık Bakanlığı tarafından 2006'da hazırlanan "Ulusal Ruh Sağlığı Politikası" metninin, DSÖ'nün ruh sağlığı politikaları ile ilgili önerdiği 7 modülü temel aldığını anlatan Meşe, Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı (2011-2023) kapsamında Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) oluşturulduğunu ve 2011 yılından bu yana bu merkezlerin hizmet verdiğini kaydetti.
Meşe, "Bugün sayıları 78 ilimizde 172'e ulaşmış olan Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, Sağlıklı Hayat Merkezlerinin yaygınlaştırılması, toplum temelli tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarının yapılması ve sosyal destek hizmetlerinin de güçlendirilmesiyle daha etkin hale gelecektir. Ruhsal Engelli Bireyler İçin Sosyal İçerme Projesi'nin hem sağlık hem de sosyal bakım hizmetleri kapsamındaki ruh sağlığı hizmetlerinin kalitesinin artmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
DSÖ Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu da sosyal bakıma erişimin daha iyileştirilmesi, herkesin eşit fırsatlara sahip olması gerektiğini dile getirdi.
Farklı gelişim gösteren kişilerin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunun "damgalanma" ve "ayrımcılık" olduğunu vurgulayan Ursu, bu konuda bireyin yanı sıra toplumun da birlikte hareket etmesinin önemine değindi.
Ursu, bunun için yapılacak eğitsel ve sosyal çalışmalarla toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini ifade etti.
- Oyuncu Ceyda Düvenci: Ücretsiz terapiler ve saatleri artırılmalı
Programda, çocuklarından birine Serebral Palsi (beyin felci) tanısı konulan ve uzun zamandır bu konuda toplumsal farkındalığın artırılması için çalışmalar yapan oyuncu ve sunucu Ceyda Düvenci de yaşadıklarını anlattı.
Toplumda farklı gelişim gösteren bireylerle karşılaştıklarında gösterilen tepkinin değişmesi gerektiğini vurgulayan Düvenci, dışarıya çıktıklarında bazı insanların verdiği tepki yüzünden çocuğunun "Anne, ben hasta değilim ki niye bana 'Geçmiş olsun' diyorlar" diye sorduğunu ve bu durumun onu çok üzdüğünü aktardı.
Düvenci, kızının kendisiyle barışık ve hayata sıkı sıkıya tutunan biri olduğunu belirterek, "Eğer ben pedagog desteğiyle büyütmeseydim kızım bugün sürekli sinir krizleri geçiriyor olabilirdi. O nedenle devlet tarafından ücretsiz verilen terapiler çok önemli ve bunların saati artırılmalı." ifadesini kullandı.
- Sunucu Özge Uzun: Asıl biz onlara engel koyuyoruz
İki çocuğundan biri farklı gelişim gösteren sunucu Özge Uzun da geçtiğimiz günlerde oğlu ile çektikleri video hakkında bilgi verdi.
Özge Uzun, "engelli", "özürlü" ifadelerine ilişkin değerlendirmede bulunarak, "Onlar bizim hayatımızın önüne nasıl bir engel koyuyorlar da biz onlara 'engelli' diyoruz ya da nasıl bir özür koyuyorlar ki 'özürlü' diyoruz. Asıl biz onlara engel koyuyoruz." diye konuştu.
Konuşmaların ardından Sağlık Bakan Yardımcısı Meşe, Düvenci ve Uzun'a plaket verdi.