Gazzeli gazeteci Tevfik Elhams, “Tarih, Gazze'de kadınların Ramazan ayında oruçluyken dünyanın gelmiş geçmiş en alçak yaratıkları tarafından tecavüze uğradığını yazacak. 57 Müslüman ülkenin de buna sessiz kaldığını asla unutmayacağız. Tüm Müslüman yöneticilerini Allah'a havale ediyoruz.” Diyor.
7 Ekim'den bugüne direnişin üzerinden neredeyse altı ay geçti ve içinde Türkiye'nin de bulunduğu sözde İslam ülkeleri ve liderleri Gazze halkına hamaset yüklü bol laftan başka bir şey veremedi. Artık tartışılmaz bir biçimde, gerekçesini bilmediğimiz Siyonist bir esaretin kıskacında olduğumuz netleşti. Bu kadar büyük acılara, bu kadar tepkisizlik insani bir tutum olamaz. Kaybettiğimiz insanlığımızın da tek sebebi, maalesef biyolojik olamaz. İşin içinde kimi basınını, yazarını, STK'sını ve toplum önderi denilen sözde kişileri de buruşturan bir konsensüs var.
Tarih, Gazzeli gazeteci Tevfik Elhams'ın dediği gibi, kocası tünellerde işgalci çeteye karşı savaşan kadınların aşağılık Siyonist işgalcilerce üstelik Ramazan ayında tecavüze uğradığını yazdığı gibi bu konsensüsün taraflarını da yazacak. Bu aşağılık süreçlere ayetlerden, hadislerden ve selef fetvalarından kılıf uyduran sözde hocaları da yazacak. Suriye iç savaşında, cihad naraları atarak gürleyen ve fakat tertemiz Gazze cihadında susan küresel sistemin açık ve müstetir uşaklarını da yazacak. Müntesibi olduğu şeyhine, peşinden kanıyla, canıyla koştuğu partisi ve liderine söz söylenmesin diye kırk takla atan kör, sağır ve hissiz kitleleri de yazacak. Ve tarih, o insanların kavgasında saf tutmayı bile beceremeyen bizleri de yazacak.
Günlerdir insanlar yardım edemediğimiz Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduğumuz göstermek kabilinden, hiç değilse işgalci çeteyle tüm ilişkiler kesilsin diye feryat ediyor. Ne hükümetin ne de sayın cumhurbaşkanının duyduğundan, duyduysa da ciddiye aldığından emin değilim. Seksen beş milyon insanın meydanlarda atılan hamaset yüklü, aksiyonu ve icraatı olmayan söylevlerle yetinilmesini istiyorlar. Hükümet partisine mensup kimi milletvekili ve bakanlar, alanlarda kendileri için yapılan oldukça seviyeli ikaz ve uyarıları, muhataplarını tüm toplum nezdinde mahkum edecek iftiralarla aşağılayarak sözün ve talebin ağırlığını istisgal ediyorlar ve şahısları kolluk marifetiyle alan dışına attırıyorlar. Kimi yerde gözaltına alındıklarına dair bilgiler de geliyor. Fakat Gazze'de acı büyüyerek devam ettiği halde, bunun çözümüne dönük tek bir eylem ortaya koymuyor, koyamıyorlar.
7 Ekim'den bu yana HAMAS, Kassam tugayları üzerinden direnişine devam ediyor ve tanımı belli, işgalci çeteye karşı tertemiz cihadını alnının akıyla yapıyor. Bu konuda hiç kimseden ne cihada katkı sağlasın diye mücahid ne de silah talebinde bulundular. Bu bile başlı başına HAMAS'ın gıpta edilesi izzetini ortaya koyuyor. Ama tüm dünyanın bu savaşta, bir lütuf olarak değil bir görev olarak uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hak olarak sivilleri koruma mecburiyeti vardır. Bunu bile yapmaktan aciz bir dünyanda nefes alıp veriyoruz.
ABD'nin Siyonist dışişleri bakanının altıncı kez Ortadoğu turuna çıkmış olmasından da anlıyoruz ki, işgalci çetenin işi, savaş sahasında hastanede hamile ve yaralı kadınlara tecavüz etmek kadar kolay ilerlemiyor. Tutuşan büyük şeytan, işgalci ve aşağılık çetesi için Ortadoğu'daki uşaklarına işgalci çete lehine daha fazla çalışması talimatı verecek.
Unutmayalım ki, tarihte yaşanan onca savaşın ve acının bittiği gibi bu da bitecek. Geriye dönüşün olmadığı, konuşulanın ve yazılanın silinmediği bir geçmiş oluşturuyoruz. Takip ettiğimiz liderler, peşinden koştuğumuz hocalar, ağzının içine yuva yaptığımız şeyhlerin kendi derdine düşeceği büyük bir güne doğru gidiyoruz. İnsanlar, ortaya koydukları duruş ve taraflarıyla hesaba çekilecek. Hiçbirimizin peşine düştüğümüz liderler üzerinden toplu bir kurtuluş ihtimalimiz yok. Evet, hayat sosyal ve kolektiftir ama hesap ferdidir.
Nüfusu 150 milyonluk Rusya ile, 45 milyonluk Ukrayna'nın dördüncü yılına girmiş savaşında BM tarafından güncel bilgi olarak 500 kadarı çocuk 10 bin sivilin ölümü rapor edilirken, 2.2 milyon insanın yaşadığı Gazze'de 170. Günde ölen sivil sayısı 50 bini aşmıştır. Bunun adı, içinde Müslüman ülkelerin de olduğu tüm taraflarıyla birlikte küresel sistemce yok sayılmaktır. ABD ve batının işgalci çete tarafında durduğu aşikarken, 31 Kasım İslam İşbirliği Teşkilatınca yapılan toplantıda ve sonuç bildirgesinde HAMAS'ın ismen bile zikredilmemesi ve yok sayılması, 57 sözde İslam ülkesinin de Gazze tarafında durmadığını çok net bir biçimde gösteriyor.
Sivillerin ulaşabilmesinin önündeki tüm ihtimallerin bölgedeki Mısır ve Ürdün gibi uşak devletlerce engellendiği Gazze'ye, ancak duyarlılık sahibi hükümetler müdahale edebilir. Ancak çok net biçimde büyük şeytan ve işgalci çete tarafından Gazze'ye yakın ve uzak sözde İslam ülkelerine bu süreçte biçilen rolün de farkındayız. Gazze'li gazeteci Tevfik Elhams'ın dediği gibi, konuşmak dışında katkı sağlamayanları tarih not ediyor, biz de not ediyoruz ve onlardan beriyiz.
Kocaları işgalci çeteyle cihad ederken Ramazan ayında oruçluyken ve hastane gibi dokunulmazlığı olan bir mekanda tecavüze uğrayan iffet ve şeref sahibi Gazze'li kadınların sahipsiz bırakılması, bizi, sırtımızı dayadığımızı zannettiğimiz siyasi ve dini güçler eliyle Allah'ın hesabından ve gazabından kurtaramayacaktır.
Rabbimiz, İbrahim suresi 42. ayette "Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak onları gözlerin donup kalacağı bir güne ertelemektedir" buyuruyor.
Ya Rabbi, bizi zalimlere teşne olanlardan, zalimlerin zulmüne kılıf bulanlardan, buldukları kılıfı tüm topluma giydirenlerden eyleme!