Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, vefatının 85. Yılı münasebetiyle
Üstâd-ı Azâm Abdülhak Hamid Tarhan anlatıldı.
Emekli eğitimci ve fotoğraf sanatçısı Hasan Karaca, makber şâiri olarak bilinen Abdülhak Hamid Tarhan’ın hayatını, kişiliği ile şairlik yönünü ele alarak “Abdülhak Hamit Tarhan 1852 yılında, İstanbul’da Hekimbaşılar ailesinin bir ferdi olarak Hekimbaşılar Konağında doğmuş. Dedesi II. Mahmud’un ve Abdülmecid’in hekimbaşısıdır. Aynı zamanda çok değişik bir yapıya sahiptir. Bu hekimimiz şiirle uğraşmış ve eczacılık yapmış. Eczanesinin üstünde de; “Ne ararsan bulunur derde devâdan gayrı” diye yazarmış. Dedesi Abdülhak Molla’nın şu sözü de meşhurdur: “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz ü felâh/ Hâzır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh. Babası köklü bir aileden gelen hekim ve tarihçi Hayrullah Efendi’dir Annesi Münteha Nesib Hanımdır.” dedi. Abdülhak Hamit’in, ağabeyi Nasûhî Bey’den çok etkilendiğini ifade eden Hasan Karaca, “Tarihçi Nasûhî Bey, 10 yaşında olan Abdülhak Hamit’i de yanına alarak Yunanistan ve İtalya’ya da uğrayarak Fransa’ya gidiyor. Abdülhak Hamit, Hortus College adlı özel bir okulda çok güzel Fransızca öğreniyor. Babasının Tahran Büyükelçiliğine atanması ile Tahran’a gidiyor ve Farsça öğrenmeye başlıyor. Babasının ani ölümü üzerine 1867’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamit, Tahran izlenimlerinden oluşan ilk eseri olan Macera-yı Aşk’ı yazıyor ve 1874’de 13 yaşındaki Pirîzâdeler’den Fatma Hanım’la Edirne’de evleniyor. Bu evlilikten biri kız iki çocuğu oluyor. Diğer üç evliliğinde hiç çocuk olmuyor. Hamit, evliliğin ilk yıllarında şiirlerini yazıyor ve tiyatro eserlerini kaleme alıyor.” diye konuştu.
HAMİT TARHAN MAKBER’LE TANINDI
1876’da Paris Büyükelçiliğinde ikinci kâtip olarak çalışmaya başlayan Hamit’in, vereme yakalanan eşi Fatma Hanım’ın 1885’te Beyrut’ta ölmesi üzerine o ölüm acısıyla 40 günde Makber’i yazdığını belirten Karaca, onu Ölü ve Hacle adlı eserlerin izlediğini ifade etti. Karaca, “Hamit, 1912’den 1923’e kadar 13 kitap yayımlıyor. Cumhuriyetin ilanından sonra emekliye ayrıldı. 1928’de İstanbul milletvekili seçildi ve 13 Nisan 1937’de vefatına kadar bu görevde kaldı. Ölünce kendisine devlet töreni yapıldı ve Zincirli Kuyu Mezarlığına ilk gömülen kişi oldu. Zatürreden dolayı ölen Hamid için devlet merasimi yapılmıştır. Yazdığı 41 eserinden 21’i tiyatrodur. Mezar taşında şu beyit yazılıdır: Bu taş cebinime benzer ki ayni makberdir/ Dışı sükût ile zahir, derunu mahşerdir.” dedi. Şâir Hamit’in ünlü Makber ve Elveda Diyemedik şiirlerini okuyan Karaca, Makber adlı eserin özellikleriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Eserin tamamı 2352 mısradır. Eserde her bent 8 mısra olarak düzenlenmiştir. Yani toplam 294 benttir. Bu şiirin kalıbı "mef'ûlü mefâ'ilün fâûlün" şeklindedir.” Sami Bey de, güzel sesiyle Makber (Her yer karanlık)’i okudu.
ŞAİR – YAZAR HAMİT’İN ÇEKTİĞİ ÜÇ ŞEY…
Eğitimci Mehmet Altuntaş da, Abdülhak Hamit Tarhan ile ilgili şu anekdotu aktardı:
“Cenaze töreninden sonra, aralarında yazar İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın de bulunduğu bir grup dostu Hamit’i konuşuyorlarmış. Birisi, ona acır şekilde "zavallı çok çekti" demiş.. İbnülemin müdahale etmiş: “Yok canım, o kadar çok çekmedi. Sadece üç şey çekti; akşamları mey çekti, sineye dilber çekti, bir de hazineden para çekti.”
Konya İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen ve Memleket Tv’den çevrimiçi olarak canlı yayınlanan sohbetten sonra Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, emekli eğitimci Hasan Karaca’ya “Büyük Selçuklu Mirası- Mimari” adlı kitabı hediye etti.