Elbette, Türkiye’nin önde gelen gazete ve köşe yazarlarından Silahlı Kuvvetleri kasıtlı olarak aşağılayıcı, küçük düşürücü yayın yapmalarını beklemiyoruz.
Ordu bir ülkenin en önemli kurumlarından biridir ama bu durumun kabulü, askerin hukuka ve demokrasiye bağlı ve saygılı olmak zorunda olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Gazetelerden orduya olduğu kadar demokrasi ve hukuka saygı ve inanç bekliyoruz.
Bunu beklemek de hakkımız.
Aslında bizahiti gazetecilerin kendilerinin sahip çıkması gereken bir kurum demokrasi, çünkü darbe dönemlerinde ağır bedel ödeyen onlar.
‘Darbe belgesi’ tüm sistemi ilgilendiren bir konudur ve Silahlı Kuvvetler yanlısı olup olmamakla bir ilgisi yoktur.
Demokrasiye inanan herkesin bu olayın üstüne gitmesi bir ödevdir.
Ancak daha önce de yazdımız gibi, özellikle Doğan Grubu gazeteleri ağırlıklı olarak faşizan bir yayın anlayışında ısrar ediyor.
Hürriyet Gazetesi’nin önceki günkü manşeti, Genelkurmay Başkanlığı basın bülteni gibiydi.
Komuta kademesini tamamen aklayan bir dille kaleme alınmıştı ve tamamen asker yandaşı bir üslup taşıyordu.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Genel Yayın Yönetmeni’ne bir telefonu yetmişti.
‘Şak söyledi, tak manşet oldu’ gazeteciliğinin tipik bir örneğiydi bu manşet açıkçası.
Ülkenin en büyük denilen gazetesi, demokrasiye sahip çıkmadı.
Bu arada ‘Radikal’in de bir ‘balans ayarı’ gördüğü anlaşılıyordu çünkü ciddi gazetelerin çoğu ‘imzanın albaya ait’ olduğu haberiyle çıkarken, Radikal’de kafa karıştırıcı dev bir manşet vardı.
Radikal’in bu tavrı, bu ülkede ‘Taraf’a ne kadar ihtiyaç olduğunun açık bir göstergesiydi aslında.
Bu ülkede basının illa da iktidar yanlısı olması gerekmiyor.
Aslında basının temel işlevi iktidarı toplum adına denetlemek, eleştirmek, yanlışını göstermek olmalı.
Ancak iki de bir darbe yapan, andıç hazırlayan, darbe belgeleri yazan, çetelerle işbirliği yapan bir ordu karşısında esas duruşa geçip, sivil iktidara aslan kesilenleri anlamakta zorluk çekiyoruz.
Star Ergun BABAHAN