Şamil Tayyar'dan sert dönüş

Peşpeşe açılan davaların ardından yazılarına ara veren Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar, geri döndü

Açılan davalardan bunalan ve "Hadi bana eyvallah" diyerek yazılarını sonlandıran Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, sert bir dönüş yaptı. İsim vermeden bir çok kişiye sert göndermeler yaparak yazılarına başlayan Tayyar, yazısının başlıınıda da "Sonu ölüm de olsa beraberiz" ifadesine yer verdi.

İşte Şamil Tayyar'ın sert ifadelerle dolu ilk yazısı...

SONU ÖLÜM DE OLSA BERABERİZ

16 Temmuz tarihli son yazım, “Ali Ekber’in slip mayosu” başlığını taşıyordu. Akşam Gazetesi’nin aykırı muhabiri Ali Ekber Ertürk’ün facebook tartışmasına gönderme yaptığım bu yazıda, slip mayoya sarıp sarmaladığım ince mesajları alan aldı, almayan bir tutam mercimek otu sandı.

Hadi bana eyvallah dedim.

3 ayrı davada 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmış, diğer davalarda 100 yıla kadar hakkında hapis cezası istenen, tazminat tutarı 1 trilyon lirayı bulan bir gazeteci olarak niyetim, hem geçici süre dinlenip kafayı toparlamak hem çözüm amacıyla sorunu tartışmaya açmaktı.

Sağ olsunlar, gönül dostu gazeteciler ciddi destek verdiler, köşelerini bana ayırdılar. Avrupa da kayıtsız kalmadı, Brüksel’den soruna ilişkin bilgi istediler. Gazete santraline hücum eden ve mail yağmuruna tutan okurlara da minnettarım.

Velhasıl, kısmen de olsa maksat hasıl oldu.

Fakat, süreç, bir başka gerçeği, bir kez daha test fırsatı verdi. Siyasiler, soruna ilgisizdi. Hele iktidar partisinden arayan tek kişi vardı, o da parti sözcüsü Hüseyin Çelik. Tartışmaların alevlendiği günlerde bu isme, AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç katıldı.

Basın müşaviri dahil başbakanın yakın çalışma kadrosu, bir o kadar uzaktı meseleye. Bu arada CHP ve MHP kökenli bürokratların şaşırtan teveccühüne dikkat çekmek isterim.

Sakın yanlış anlaşılmasın, kendime önem atfettiğim için değil, durum tespiti için aktarıyorum bunları. Ahmet Hakan’ın kırık kolu için sıraya girenlerin sofrasındaki yerimin farkındayım. Samimi olmak gerekirse, buna hiç alınmıyorum, aksine beni ayakta tutan özgür ruhumu güçlendiriyor.

Gel gör, Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan Helin Avşar röportajı, gazeteye emanet ettiğim kalemim ve hakkımdaki mahkumiyet kararları karşısında kozalarına saklanan siyasileri, bürokratları, bir anda gün ışığına çıkardı.

“Yuh be”, “Böyle bir poz verdiğine inanamıyorum”, “Artık bizim için bittin” türünden mesajlar yağmaya başladı. Dün yanımda yoklardı, bugün nedense gururları incinmişti.

Utanılacak ne yaptım?

Kenan Evren’i Star Gazetesi’ne mi getirdim?

Mehmet Haberal’ın sağlık durumunu kendime dert mi edindim? Yetinmedim ziyaretine mi gittim?

Erzurum’daki Ergenekon’u soruşturan savcıları mı harcadım?

Herhangi bir ihale talebim mi oldu?

Hayır. Peki, ne oldu? Helin Avşar’la röportaj yaptım. Röportaja vesile olan Rasim Ozan Kütahyalı’ydı. Şartlarımı söyledim, bana sadece demir parmaklıkları andıracak bir kapının gerisinde fotoğraf çekmek istediklerini söylediler, o şartla kabul ettim. Kelepçe işi yanıma geldiklerinde ortaya çıktı.

Elbette, bunların hiç birisi mazeret değil, eğer Helin Avşar’la röportaja evet derseniz, bu tür riske hazırlıklı olacaksınız. O nedenle, bu riski satın alıyorum, kabulümdür, tüm günah bana aittir.

Ama hiç kimse “karım” rolüne soyunmasın.

Eğer bir gün hırsızlık, yolsuzluk, sahtekarlık gibi yüz kızartıcı suçlardan dolayı karşınıza gelirsem, inandığım davadan dönersem, gururunuz incinsin, boynunuz bükülsün. Yine de kararlıysanız kırmaya dökmeye, içinizden en az günahı olan ilk taşı atsın.

Hadi bakalım...

Hep söyledim, nasıl yaşıyorsam kendimi öyle anlattım, kimseyi kandırmadım, Mevlana’nın öğretisindeki gibi “ben” oldum.

Kişisel kırgınlıklarımı, asla, ilkelerimin üzerinde tutmadım. Beyaz TV’deki tartışma programında Hulki Cevizoğlu, “Bu durumda artık hayır oyu kullanırsın herhalde” dediğinde, “Biri şahsımı diğeri ülkenin geleceğini ilgilendiriyor, gider 4 yıl 2 ay hapis yatarım ama sandıkta evet oyunu kullanırım” dedim.

Hazindir, çektiğim acılar, Helin’in şortu kadar ilgi görmedi. Her sabah altını kontrol etmeden araca binmenin ne olduğunu hissetmeyenler, Helin’in şortuna sığındılar. Kalemimin başaramadığını Helin’in şortu başardı.

Ne kadar ibret verici, değil mi?

Ama hiç önemli değil, yerimiz milletin vicdanıdır. Kim ne kadar aymaz, vurdumduymaz, ilgisiz olursa olsun, yola kaldığımız yerden aynen devam edeceğiz. Bu yolda taş da düşebilir, ayı da çıkabilir, önemli olan menzile varmaktır. Siz inandınız, benim inancım da sonsuz.

Sonu ölüm de olsa beraberiz.

Medya Haberleri

Yapay zeka ile Müslüm Gürses albümü
Hataylı Minik Yetenek Ahmet Kazar, Haluk Levent ile Aynı Sahneyi Paylaşmak İstiyor
Okan Yalabık’ın Gençlik Hali Görenleri Şaşırttı!
Ankaralı Turgut’tan kötü haber geldi
Akasya Durağı’nın Dilek'i yıllar sonra ortaya çıktı