Ortalığa saçılan yüzlerce sayfalık Wikilieaks belgelerini okuduktan sonra cevap bulmamız gereken en kritik soru, budur. Bunun için daha özel ve ilave bilgilere ihtiyaç olduğunun altını çizmeliyim. Ortalık toz dumanken, hele elimizde ciddi ve sağlam fazlaca veri yokken yapacağımız yorumlar, bizi yanlış kulvara sürükleyebilir.
Zira 251 bin 287 belgenin sadece 226’sı açıklandı. Diğer belgeler ortalığa döküldükten veya bu operasyonun perde gerisine ilişkin ipuçlarına ulaştıktan sonra daha sağlıklı analizler yapma imkanı olacaktır.
Ne var ki, ilk işaretler, Amerika’daki Neoconlar, İsrail lobisi ve küresel sermayenin merkezini oluşturduğu, kişisel olarak “Global Ergenekon” olarak tanımladığım, isteyenin “Derin NATO” gibi farklı isimler verebileceği bu küresel aktörün, Wikilieaks üzerinden kalkıştığı büyük bir operasyonla karşı karşıya olduğumuz izlenimi doğuruyor.
Bu perspektiften bakıldığında, operasyon üç boyutlu algılanabilir. Birincisi Obama’ya istikamet verme ve zaman içinde etkisizleştirme, ikincisi küresel rekabetin oyun sahası Avrupa/Asya/Ortadoğu düzleminde kartları yeniden dağıtma, üçüncüsü bölgesel güç olan ve küresel oyuncu gibi davranan Türkiye’yi hizaya getirme çabası olabilir.
Muhatap tüm ülkelerin yüzlerine doğrudan söylenemeyen ne varsa Wikilieaks aynasından yansıtılmış gibi...
Seçilmiş belgeler
Avrupa’nın güçlü aktörleri Fransa, Almanya ve İtalya’nın liderlerine yönelik çirkin tanımlamalar yapılıyor.
Son dönemde etkilemekte zorlandıkları ve Türkiye ile birlikte hareket etmeye başlayan Suudi Arabistan ile Ürdün, İran’ın önüne atılıyor.
Rusya ile stratejik enerji politikaları geliştirmeye çalışan Azerbaycan, Türkiye’nin hedef tahtasına konuyor.
Türkiye’deki kurumlar (Çankaya-hükümet-ordu) arasında çatışma körüklenerek yeni bir iktidar krizi yaratılması planlanıyor. Bu senaryo, isimsiz kaynaklara dayalı yolsuzluk dedikodularıyla zenginleştiriliyor.
Bu küresel derin yapının hazmedemediği ve Bush gibi tümden kontrol edemediği Obama ise itibarsız bir lider haline getirilmek isteniyor.
Belgeler, daha doğrusu diplomatik dedikoduların yer aldığı metinler öyle seçiliyor ki, her biri birer strateji ürünü. İşin garip tarafı, bu belgeleri Irak’ta görev yapan istihbarat eri Bradley Manning’in siteyi yöneten Julian Assange’a sızdırdığı, bu zatın da tüm engellemelere rağmen bunları yayınladığına inanmamızı bekliyorlar.
Türkiye’deki uzantısı
Bir başka gariplik, Türkiye’deki sazanlar hemen oltaya takılıyor. Daha doğrusu, durumdan vazife çıkarıyorlar. Ya da işareti alıyorlar. Albay Dursun Çiçek’le ilgili çok sayıda bilirkişi raporuna rağmen itiraz edenler, isimsiz iki kaynağın dedi
kodusu üzerinden üretilen diplomat kriptosuna dört elle sarılıyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bile “Bu belgeler çok önemli. Kimse önemsiz diyemez. Bir ekip kurup belgeleri inceleyip tasnif edip kamuoyuna açıklayacağız” diyebiliyor. Ne yazık ki, çok önemli dedikleri diplomat dedikodularında CHP ile ilgili yapılan “bir grup gürültücü” sıfatına dört elle sarılırcasına...
Diğer taraftan bu belgelerin tümden Amerika’ya rağmen yayınlandığı, bu ülkenin karizmasının çizildiği ve mahcup duruma düştüğü yolundaki yorumlar bana çok safça geliyor. “Bu belgeler bize ve müttefiklerimize yönelik saldırıdır” diyen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un yorumu ve Türkiye’den özrü, bir yerde samimi bulunabilir.
Ancak, tecrübeli bir diplomatın ifadesiyle, ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı arasındaki görüş ayrılığının iki düşman ülke arasındaki farklılıklar kadar keskin olduğu hesaba katılırsa, çatışmanın boyutu daha iyi görülebilir.
Pergelin hareketli ayağının açısını daraltıp seçilmiş belgelerdeki Türkiye’ye ilişkin mesajların ortak yönlerini dikkate alırsak, bu yönde yapılacak yorumlar çok abartılı olmaz sanırım. Video komplosuyla CHP’yi biçimlendiren irade, AK Parti’yi Wikilieaks üzerinden tasfiye veya etkisizleştirme senaryosuna can suyu katabilir.
AK Parti/CHP Koalisyonu
CHP’deki lider değişiminin yaşandığı günlerde asıl hedefin AK Parti olduğunu ve Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek istediklerini dile getirdiğimde gülenler, yeni gelişmeler karşısında dudaklarını büzüştürmesinler.
O dönemde, mevcut siyasal konjonktür AK Parti’nin tümden tasfiyesine imkan vermediği için AK Parti-CHP Koalisyonuna dayalı senaryonun satın alınma ihtimali en yüksek senaryo olduğunu yazdığımda neredeyse herkes CHP-MHP senaryosundan söz ediyordu.
İşte Wikilieaks hamlesi...
2003, 2007 ve 2009’da iktidar partisini darbeyle deviremediler, şimdi Balyoz ve Ergenekon’u aklayıp Wikilieaks enstrümanını kullanmak istiyorlar. Bu dedikodular, seçim sürecinin en önemli malzemeleri olacaktır.
Her daim ifade ettiğim gibi, 8 yıldır iktidar partisi ve Türkiye üzerinde oyun üstüne oyun kuranlar hep başarısız oldular, bu kez tuttururlar mı muhataplarının tuzağı algılama kabiliyeti ve oyun kurgusuna bağlıdır.
İktidar partisi, 8 yıldır bu tuzaklara düşmeden etkin ve güçlü bir oyun kurucu olarak sahada yer almasını bildi, inanıyorum yine başaracaktır. Eğer Türkiye’de bir iktidar değişikliği olacaksa buna karar verecek olan halktır, uluslararası komplocular ve onların yurt içindeki uzantıları değil.