Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, Aydın Doğan ve medyasının Mustafa Sarıgül'ü CHP'nin başına getirmek için parlatmaya çalıştığını ileri sürdü.
Yazısında Sarıgül'ün eksilerini ve artılarını da hatırlatan Ardıç, yazısının sonunda da "Allah Allah, Sarıgül'ü bekleyebilecek büyük çapta bela ne olabilir? Acaba Cem Uzan'ın uğradığı türden bir bela mı kastediliyor? Yok yahu, Sarıgül gibi pırıl pırıl bir adamın o tür işlerle ne ilgisi olabilir ki? Karnınızdan konuşmayın." diyerek, üstü kapalı imada bulundu.
İşte Ardıç'ın "Bay Mustafa" başlıklı o yazısı...
Ne demiştik? Aydın Doğan'ın adamları Kılıçdaroğlu'nun yerine Sarıgül'ü yerleştirmeye çalışacaklar, demiştik...
Bu girişimin Sarıgül'ü doğrudan CHP'nin başına getirmek suretiyle mi, yoksa ayrı bir parti kurdurarak mı yürüyeceği henüz belli değildi. Bugün de değil.
Kılıçdaroğlu'nu devirebilmek için esaslı bir seçim hezimeti, örneğin oyların yüzde 20 ya da bunun altına düşmesi gerekiyor (kaset maset çıkmaz, Kemal Bey harama uçkur çözmez)... Sanmam. Kemal Bey gene yüzde 25 dolaylarında kalır ve iktidara gelemese de kendi koltuğunu kurtarır. (Ay yoksa geleceğini sanan mı var?) Ayrı ve yeni bir parti, oyları ikiye böleceğinden ve bu kez her ikisine de nal toplatacağından, pek uygun bir yol değil... Geriye kalıyor bağımsız numarası... Ama bunun için de adı geçen kişiyi iyice ama iyice "parlatmak" gerekiyor.
Ki, başladılar. Sarıgül, "Becerikli Bay Mustafa" ilan edildi. ("Bay" sıfatıyla oy moy sağlayamazsınız enayiler, "Mustafa Efendi" diyebilseniz şansınız daha fazladır.)
Önce, haber merkezi ve yazıişleri eliyle bunun "peşrevi" yapıldı, 19 Mayıs bayrak gösterileri dolayısıyla...
Şimdi de "köşe elemanları" marifetiyle cilası çekiliyor: "Becerikli Bay Mustafa bir alternatif olabilir mi?"... (Yani halkın Patricia Highsmith'i çok iyi tanıdığını, en azından Ripley filmlerini seyrettiğini ve esprini şıpın iyi anlayacağını mı varsayıyorsun kardeşlik? Keşke bütün İstanbul Nişantaşı olsaydı...)
Kardeşlik de bunun farkında tabii, pek iyimser görünmemiş.
Ya da tarafsız görünmeye çalışıyor, "artısını eksisini" dile getirerek parlatma uyanıklığı, bir tür köylü kurnazlığı. (Nişantaşı'nda köylü kalmış mıydı?) Fakat henüz şunu da bilemiyorlar: Sarıgül'ü partinin başına mı yürütsek, İstanbul belediyesine mi yöneltsek, yoksa cumhurbaşkanlığı adaylığına mı oynatsak? (Yılmaz Büyükerşen ismine nasıl olsa aldıran yok.)
Efendim Sarıgül'ün iyi ve kötü tarafları varmış (her Allah'ın kulunun da vardır.) Becerikliymiş, "organizasyon kabiliyeti" varmış (sünnet düğünü düzenleyenlerde de bulunur), ikinciliğe razı değilmiş, bir hırs küpüymüş (çok ayıp.)
Eksilerine gelince: Bir kere, siyaseti yokmuş.
Orada dur. Laf bitti.
Hani Napoleon, bir generaline "niçin yenildiniz oğlum" diye sormuştu da, "birçok sebebi var efendim, birincisi barut bitti" cevabını alınca "tamam," demişti, "orada dur, gerisini anlatmasan da olur!"
Peki, durmayalım: Fazla yapay bir izlenim bırakıyormuş.
Reklam işini çok abartıyormuş.
Hitabet sorunu varmış. Ekip sorunu varmış. Müktesebatı da yokmuş.
Daha ne olacaktı yahu?
Velhasıl, Aydın Doğan ve adamlarının işi bir kere daha çok zor.
Haaa, bir de, Sarıgül şu ana kadar "büyük çapta bir belayla" karşılaşmamış...
CHP başkanlığına oynamaya kalkmıştı da, Deniz Baykal'ın ağzından kendisine "otur yerine otur" denilmişti kurultayda, o küçük çapta bir belaydı.
Allah Allah, Sarıgül'ü bekleyebilecek büyük çapta bela ne olabilir?
Acaba Cem Uzan'ın uğradığı türden bir bela mı kastediliyor?
Yok yahu, Sarıgül gibi pırıl pırıl bir adamın o tür işlerle ne ilgisi olabilir ki? Karnınızdan konuşmayın.
Kaynak: Engün Ardıç / SABAH