Şavşat Ergenekon’dan bile önemli

Dün ikinci Ergenekon davası başladı. Bu davanın Cumhuriyet tarihinin en önemli davası olduğuna bence hiç kuşku yok.

Dün ikinci Ergenekon davası başladı. Bu davanın Cumhuriyet tarihinin en önemli davası olduğuna bence hiç kuşku yok.

Soğuk savaş dönemi pisliklerinin temizlenmesi için önümüze gelen çok büyük bir fırsat.

Türkiye bu fırsatı iyi kullanamazsa üçüncü ligde oynama hazırlıklarına şimdiden başlamalı.

Ergenekon çok önemli, ama meselelerin dibinde Ergenekon’dan bile belki önemli, çözümü çok daha güç konular var.

Bu konuların başında da Şavşat problemi geliyor.

Basın, Şavşat’ı iki günde unuttu gitti bile.

Kanımca, ama bu konuda biraz iddialıyım, tek bir örneğin üzerine, mesela Şavşat’ta yıkılan bentlerin üzerine en ince ayrıntısı ile gidildiğinde karşınıza herkesin tüylerini diken diken edecek, belki Ergenekon’dan bile daha korkunç bir manzara çıkacak.

Ergenekon çok vahim, işin içinde devlet kurumları var, ama işin özü nihai olarak polisiye.

Çok kararlı bir iki savcı ve tutarlı bir siyasal iktidar Ergenekon meselesini bitirebilir.

Ama Şavşat meselesini bitirmek öyle kolay değil, çünkü işin içinde polisiye bir boyut var ama daha ötesinde tüm siyasetin finansmanı konusu yani çok daha hayati bir konu var.

Ve belki de işin en vahim yönü, on yıllardır devlet kadroları içinde Şavşat meselesine ilişkin pis bir mutabakatın varlığı.

Altı kişinin pisi pisine hayatını kaybettiği Şavşat meselesine CHP ve MHP de ilk gün göstermelik bir tepki verdiler, ama sonra ortadan kaybolup gittiler.

Senelerdir 5.5 şiddetindeki depremde sapır sapır dökülen devlet inşaatları konusunda da hep aynı şey oldu; iktidar ve muhalefet dar ve pis alanda muhteşem bir şekilde paslaştılar.

Bugünün muhalefeti yarın aynı pis ihale mevzuatından kısmetlenecek iktidardır.

Sadece Şavşat meselesi gibi küçük çapta bir DSİ ihalesinin tomografisini tam çekebilsek, altından nasıl bir Türkiye manzarası çıkacağı, nasıl bir pislikler düğümünün gözler önüne serileceği biliniyor.

Şavşat’taki bent ihalesini hangi müteahhit firma almıştır, bu firmanın merkezi ya da yerel iktidarlar ile ilişkileri nelerdir, bu ihaleye hangi başka firmalar iştirak etmiş ya da eder gibi gözükmüşlerdir, bu ihaleye iştirak eder gibi gözüken firmalar daha sonra başka hangi ihalelerden pay kapmışlardır, bu ihaleye neden yabancı taahhüt firmaları katılmamıştır, AB firmalarının bu tür ihalelere girişine engel olan eşit değeri kim ne zaman yükseltmiştir, yabancıların yükselen sel suları karşısında yıkılan bent ihalesine katılmamasını kimler hangi ulusalcı ve hamasi söylemler ile savunmuştur, ve Kemal Derviş’in yaptığı ihale yasasını kimler ‘Bu ihale yasası yürütmenin elini kolunu bağlıyor’ diye eleştirmiş ve değiştirmiştir?

Küçük Selin’in hayatı bu bağlanan el ve kollardan daha mı önemsizdir?

Bu ihaleyi mesela bir İsveç firması almış olsa idi, Selin bugün hayatta olur mu idi?

Bu sorunun cevabı bugün başta TBMM olmak üzere tüm seçmenlerin vicdanında bir kara leke olarak durmaktadır.

Yıllardır ülkemizde siyasetin finansmanını ihale kanunları yapmamış mıdır?

Bu pis görüntü bütçeye ve vergi mükellefine ne kadar yük getirmiştir?

Basında Süreyya’nın Bodrum harcamaları Şavşat ihalesinden daha çok konuşuldukça Selin’ler ölmeye devam edecektir.

Türkiye’nin en önemli meselesi AB standartlarından tavizsiz bir ihale yasası yapmaktır.

Eser Karakaş - Star