Şeâire saygı

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

 

Her inanç sisteminin, ona kimliğini ve kişiliğini veren, onu diğerinden ayıran, belirgin kılan şiarları, sembolleri ve alametleri vardır. Çünkü dini semboller, salt bir uygulamaya değil, ayna zamanda dini yaşantıya da çağırırlar. Dinin şiarları, ülkelerin bayrakları, sınır taşları ve işaretleri gibidir, görüldükleri yerin kimliğini belli ederler. İslam’ın da şiarları da böyledir. Bu şiarlar, İslam’ın sosyal hayatta görünür kılınmasının bir anlatım biçimidir. Şiarların terki, zaman içinde dinin zayıflayıp etkisizleşmesine sebep olabilir. Bundan dolayı, dini kaynaklarımızda, İslam’ın şiarlarının yaşatılması üzerinde hassasiyetle durulmuştur.

İslam alametleri dediğimiz şiarlar, hem ibadetin kendisine ve hem de yerine denir. Kur’an-ı Kerim’de "Allah'a itaatin alâmetleri, ni­şaneleri” manasına gelen “Şeâirullah” tabiri; savaşmanın yasaklandığı haram ayları, hac mevsiminde kesilecek kurbanları hatta onların gerdanlıklarını, hacı adaylarını, hacda sa’y yerinin iki sınırını belirleyen Safa ile Merve’yi konu edinmekte ve bunların saygınlıklarının ihlal edilmemesi gerektiğini belirtmektedir. (Bakara 58; Hac 32, 38; Maide 2). Başka bir âyette de hacıların Arafat’tan sonra gittikleri mekana (Müzdelife) “meş’arü’l-haram” (ibadet yeri) denilerek burada Allah’ın çokça anılması istenmektedir. (Bakara 198).

Naslarda, dini şiarlar, hac ibadetinin rükün ve unsurlarıyla sınırlandırılırken, tarihsel süreçte muhtevası genişletilerek Allah’a itaat için alem olan her şey, şeklinde yorumlanmıştır. Bu bağlamda şeâir, ibadete saygı ve ta’zime konu olan dini davranış ve sembollerin bütününü ihtiva eder. Bunlardan bazıları; Kur’an-ı Kerim, Ka’be-i Muazzama, Mescid-i Haram, Miscid-i Aksa, Mescid-i Nebevi, tüm cami ve mescitler, Hz. Muhammed (a.s) ve tüm peygamberler, telbiye, namaz, ihram, mîkatler, cemreler, Safa ve Merve, meş’ar-i haram, tavaf, sa’y, kurban, ezan, cemaat ile namaz, cuma ve bayram namazları, minareler.. Bunlara ek olarak; tesettür, hutbeler, mübarek geceler, din dili, din eğitimi, kelime-i şahadet, Müslümanların mezar taşları, mezar taşlarında İslam harfleri; besmele, hamdele, salvele, tekbir, tahmid, tehlil gibi zikirler. Bütün bu dini sembollere saygı, dine saygıdır. Onlara karşı gösterilen saygısızlık da, dine ve dince kutsal sayılan şeylere yapılan saygısızlıktır.

Şeâir-i İslâmiyenin varlığı, İslam’ın içtimai hayatın tüm alanlarında görünür kılınmasının alametidir. Bundan dolayı ecdat, fethettikleri topraklara çil çil kubbeler, medreseler serpiyordu. Dini sembollerin ihyası ve yaşatılması yolunda her Müslüman gerekli hassasiyeti göstermelidir. Kur’an-ı Kerim’de, açıkça mü’minler, Allah'ın şe'âirine hürmetsizlik etmekten ve hürmetsizlik etmeyi hoş görmekten men edilmişlerdir. Bu konuda Fıkıh ve usulü’d-din uleması tarafından yazılan elfâz-ı küfür ve ef’âl-i küfür risalelerinde geniş bilgiler yer alır. Allah’a, peygambere, Kâbe’ye, Kur’an’a, namaz ve oruç’a vb. şeâire karşı yapılan saygısızlıklar, insanı, İslam dairesinin dışına çıkarır. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın şeâirine saygısızlık yapanlara karşı, “Allah’ın azabının çetin olduğu” hatırlatılır. (Maide, 2).

Ne yazık ki günümüzün çağdaş Batı uygarlığı; hoşgörüye karşılık fanatizme, genişliğe karşılık darlığa, diğer din ve farklı ırklara karşı nefrete kayıyor. Geçmişte, ‘öteki’ni tanıma, saygı gösterme özgürlüğü ve tolerans gösterme tahammülü, İslam söz konusu olduğu zaman rafa kaldırılıyor. Bunun en açık örnekleri bu toplumlarda İslam’ın simgelerine karşı yapılan saygısızlıklardır.

Bütün bir dünyada İslam’ın şiarlarına yapılan saldırılardan bazı örnekler şunlardır: Danimarka gibi Batı toplumlarında Hz. Peygamber’e karşı çirkin karikatürlerle tezyif etme girişimleri, İsrail’in Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırma planı, Afganistan’da ABD askerlerinin Kur’an-ı Kerim’e karşı saygısızlıkları, Almanya gibi ülkelerde camilere saldırı, Fransa ve Belçika’da tesettürün yasaklanma girişimleri, yine bazı batılı ülkelerde minare yasağı, ezanın açıktan okunmasının men edilmesi vb. Asırlardan beri İslam’ın şiarlarıyla dolu olan Balkan ülkelerinde İslam eserlerine karşı saldırılar ve şehirlerin en yüksek tepelerine dev haç sembolleri dikme girişimleri… Yine bu ülkelerde duvarlarda gördüğüm, anti muhammedenizme ölüm yazıları.. Maalesef bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Aslında İslam’ın sembollerine yapılan fiziksel tepkiler, bu ülkelerde İslam’ın gönülleri fetheden bir din olduğunun da en büyük kanıtıdır. Bütün bu gelişmelere rağmen, Müslümanlar, bulundukları coğrafyalarda İslam’ın simgelerini yaşatma hususunda hoşgörü ve barış dilini terk etmeden, ilmi, fikri ve yasal çerçevede kalmak şartıyla gerekli çalışmaları yapmalıdırlar, diye düşünüyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.