Şehit Aybüke’nin Kemanı

Ümit Savaş Taşkesen

Geçtiğimiz yıl, hayatının ve ömrünün baharında, henüz atandığı yerde terör kurşunlarıyla hayatını kaybeden Şehit Aybüke Yalçın’ın hikayesi hepimizin yüreğini yaralamış, kanatmıştı. Her şehit intikamı alınmadıkça adı yaşatılmadıkça kanayan bir yaradır bizim için. Aybüke’nin adını her duyduğumuzda, söylediği türküleri her dinlerken, hayatlarının baharında hayatlarını kaybeden gencecik fidanlarımız gelince aklıma Yunus’un şu dizeleri dökülür dilimden:

“Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi

Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi

 

İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur

Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi

….

Bu dünyada bir nesneye, yanar içim, göynür özüm,

 Yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi.”

Pazartesi günü de öyle oldu yine. Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi mezunu olan şehit Aybüke Yalçın’ın adının mezun olduğu bölümdeki orkestra salonuna verilmesi münasebetiyle tören yapıldı. NEÜ Rektörü Prof.Dr. Muzaffer Şeker, Aybüke Yalçın’ın anne ve babası, fakülte yönetimi, öğretim üyeleri idari personel ve öğrencilerin katıldığı programda anne ve babayı bu kadar yakından ilk kez gördüm. Acı, hasret,  metanet aynı anda bir insanın üzerinde nasıl durursa öylece duruyor, çevresindeki bizleri de öyle etkiliyordu. Orkestra salonu açılışından sonra içeri giren herkesin gözlerinde nem, kimseye belli etmek istemezcesine elleri gözlerinde çıkıyordu salondan…

90’lı yıllarda öğrenciyken, terör gemi azıya almış, köy baskınlarında yüzlerce öğretmen şehit verirken, öğrenci olarak bulunduğum fakültenin duvarlarında şehit mezunların fotoğraflarına rastlardım. Sonra ne oldu o isimlere, fotoğraflara bilmiyorum. (Belki onların isimleri de a1 z 2 gibi kodlamalardansa ilgili bölümlerindeki dersliklere verilebilir. Kimbilir?) o fotoğraflara durur bakar düşünürdüm: aynı sıralardayız, bu ben de olabilirim... Doğum ve ölüm tarihi, mezuniyet ya da kimlik için çekilmiş bir vesikalık fotoğraf… acımız, şehidimiz vardı ama onların hikayesi yoktu! Bize kalması gereken onların hikayeleriydi aslında. Beden fani, toprağa karışıp gidecek ama yaşayacak olan onların hikayeleri, geride kalanları eğitecek, ders, ibret aldıracak hikayeleridir. Şehitlerimizin ismini yaşatmak evet, ama ilgili yerlere isimlerini vererek yaşatmak prensibini hayata geçirmeliyiz, Aybüke Yalçın’da olduğu gibi.

Metafor değerler, isimler, hayat hikayeleri formal eğitimin yanında ve bazen ötesinde informal eğitim araçlarıdır ve insanların hayatında derin izler bırakır. Derslerdir, notlar, alınır, sınıf geçilir ve sınav salonunda bırakılan notlarla beraber izler silinir gider ancak bu gibi değerlerin hikayeleri bizim hayatımızda bir ömür iz bırakır, kişiliğimize yön verir. Hem bu açıdan hem de şehitlerin hatırasını anlamlı bir şekilde yaşatmak açısından bu inceliği düşünüp hayata geçirenlere teşekkür ediyorum. Aybüke’nin adı verilen orkestra salonu ve kemanı bu metafor değeri taşıyacak niteliktedir… Allah rahmet eylesin ve kederli ailesine sabırlar versin…

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.