İşimiz gereği günlük hayatımızda birçok insanla karşılaşırız. Hemen hemen hepsinin karakteri, düşünce tarzları, yaşam biçimleri farklıdır. Farklılıklarımız çok da dikkate alınması gereken bir özellik değildir. Çünkü bu farklılıklar, insanların yaratılışlarından, aldıkları eğitimden ve yaşadıkları çevreden kaynaklanmaktadır. “Şehr-i Konya”da bazı insanlar bu farklılıklarını ortaya koymak, sanki diğer insanlardan çok farklı ve allame olduklarını kanıtlamak istercesine, bu özelliklerini günlük yaşamlarında ön planda tutmaya çalışırlar. Aslında bu şekildeki davranışlar bencillikten, egoizmden ve kendini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Ben farklı olacağım diye, aklımıza gelen her şeyi doğru-yanlış olduğuna bakmadan konuşmak çok sağlıklı bir davranış şekli değildir. Hele bu tür davranışı belli bir eğitim sürecinden geçen ve kamuoyuna ve şehre sorumlu kişilerin yapması çok daha vahimdir. “Her şeyi en doğru bir şekilde ben bilirim” veya “bunu benden başkası yapamaz, düşünemez”, “bu iş olacaksa mutlaka ben bu işin içinde olmalıyım” gibi düşünceler gelişmeye, yeni fikirlerin üretilmesine engel olan düşüncelerdir. “Şehr-i Konya”da son günlerde bu şekilde egoist yaşam tarzı ortaya koyanlara sıkça rastlıyoruz… Komplekslerini çalıştıkları kamu kurumlarında gündemde kalabilmek için mutlaka kendileri gibi düşünmeyen, çalışmalarından rahatsız oldukları insanlara ağızlarına geldiği gibi konuşmaya çalışırlar.
Çoğu belediyemizin yaptığı gibi Meram Belediyesi de üç ayda bir yayınlanan “Meram Dergisi” ile faaliyetlerini kamuoyuna duyuruyor. Bu derginin son sayısında Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahir Nalbantçılar ile çok güzel bir söyleşi yapılmış. Selçuk Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nde de öğretim üyeliği görevini sürdüren Yrd. Doç. Dr. Nalbantçılar, “Şehr-i Konya” ve bölgemizle ilgili jeolojik olarak söylenmesi gerekenleri halkın anlayacağı bir dille gündeme taşımış. Sayın Nalbantçılar’ın açıklamalarını inşaat sektörünün tüm bireylerinin ve hemşehrilerimizin okumasını öneriyorum. “Zümrüt” faciasından sonra zemin etüd çalışmaları (!) haber ve makalelere konu olurken, yargı organları Selçuklu Belediyesi’ni idari kusurlarından dolayı yüklü tazminat bedellerine mahkum ederken, Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Tahir Akyürek’in ithal Genel Sekreter Yardımcıları’ndan biri; “Meram Dergisi”ndeki “Konya deprem bakımından düşünüldüğü kadar rahat bir konumda değildir” vurgusuna, Konya’yı koruma refleksiyle gazetecilik dilinde spot dediğimiz cümlenin tonlamasını ağır bularak tepki göstermiş… Kendisinin Büyükşehir Belediyesi’ne gelmeden önceki görevinin niteliğini bilmediğimiz bu seçkin (!) isim, derginin editörlüğünü yapan kardeşimize bu gibi konularda yumuşak bir dil kullanılmasını öğütlemiş…
Eskiden doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Şimdi de sadağa yerleştirilen oklar doğru yazana, halkı bilgilendirene atılacak gibi gözüküyor. Bu mantık ve mantalite mi “Şehr-i Konya”yı koruyacak? Bilen varsa bir adım öte çıksın… “Haddini bilmek” günlük konuşmalarımızda kullandığımız güzel bir deyimdir. Kişinin kendisini bildiğini, kapasitesinin ne olduğunu, diğer insanlara saygı duyduğunu ifade eder. Bilmediği konularda uluorta konuşmaz, bilgi eksikliğini kabul eder. Bir bilene danışarak veya imkanları ölçüsünde araştırarak bilgi sahibi olmaya çalışır. Böylece günlük hayatındaki egoizmden kurtulur, araştırmacı ve paylaşımcı olmaya çalışır. Bu şekilde toplum hayatında sadece kendilerinin yaşamadığını, farklı bir meslek sahibi de olsalar, kendilerine dostlar edinmeye çalışırlar. “Şehr-i Konya”nın toplum hayatında haddimizi bir bilebilsek zaten birçok sıkıntı ortadan kalkar.