ŞEHİRİN SEVGİLİSİ İSTANBUL CADDESİ’Nİ HATIRLAMAK
Hatırlıyor musunuz, İstanbul Caddesi’nin o görkemli, o alımlı yıllarını?
Fenni Fırın önünde “Çarşı Ekmeği” çıkışını beklediniz mi? Fenni Fırın köşesinde Araplar’a giden “ Tırtır”
lara bindiniz mi?
-“Kız Sanat” dağılırken İş Bankası’na; İş Bankası’ndan Kız Sanat’a ikindileri volta attınız mı? Dondurmacı Fayık’tan on kuruşluk bir külah doldurtup yalaya yalaya Akifpaşa’ya koştunuz mu?
-Tellal Pazarı’nın oralara yolunuz düştüğünde, “Seyyar Sünnetçiler”in iskemle atıf oturduğu sokağa varmamak için yolunuzu değiştirdiniz mi?
“ŞAHDAMAR” BİR CADDEYDİ, İSTANBUL CADDESİ
“Han”lar, berberler, bakkaliyeler, tamirciler, Tellal Pazarı, helvacılar, çerezciler, yorgancılar, saraçlar, terziler. Binbir zanaat, binbir ticaret. “Aksata”.
Bir güneş sanki İstanbul Caddesi. İnsanlar, sanki ayçiçekleri. Alımların, satımların, ihtiyaçların, “hacetlerin” karşılanması için.
“İstanbul Caddesi”, Konya’nın “Cadde-i Kebir”i. Zanaat, ticaret, kültür, sanat edebiyat “İstanbul Caddesi Nehiri”nden akarak “Türbeöne” havzasına dökülür.
İstanbul Caddesiz bir Konya eksik; tatsız, tuzsuz, neşesiz yavan.
“ZAMAN” ÖYLE BİRŞEY Kİ; HAYAL EDER HERŞEYİ
“Zaman” öyle bir şey ki, hükmünü yürütür; “taş üstüne taş, omuz üstüne baş” bırakmaz. Kubbede baki kalan yalnız ve yalnız bir “hoş sada”dır.
İstanbul Caddesi’nde de öyle oldu. İstanbul Caddesi de hikaye oldu. “Şahdamar”lığı bitti, sıradan bir damar oldu artık, şimdilerde.
Ben “İstanbul Caddesi’nin çocuğu”yum. Ona üç adımla bağlanan Kasapsinan Sokağı’nda büyüdüm, Akifpaşa’da okudum; Ora da evlendim; caddenin elli yılını adım gibi bilirim.
“Selçukya’nın ünlü ozanı” Feyzi Halıcı, derseniz; İstanbul Caddesi üstüne en büyük “mükteseb Hak”a sahip. Doksan yıllık ömründe “İstanbul Caddesi” dedi de, başka bir şey demedi. Onun adını en güzel şiir kitabına verdi 1957 de. Caddenin binbir hali üstüne “nehir şiirler” söyledi.
Hafızanızda, eğer, İstanbul Caddesi üstüne hatıralarınız varsa şimdi sunacağım şiirlerle bir hoş olacaksınız. Eski duygular, kokular, tatlar ıpıl ıpıl inecek, gönlünüzden.
“TEKMİLİ İSTANBUL CADDESİ ÜSTÜNE” ŞİİRLER
Feyzi Halıcı’nın “Yaşama Sevinci” 1983 de yayınlandı. Otuz yaşına girmiş, ender mi ender, nadir mi nadir bir kitap.
“Yaşama Sevinci”nin içinde, Feyzi Halıcı’nın İstanbul Caddesi üstüne söylediği beş şiir yer alır. Aramakla zor bulacağınız bu şiirleri, size bir “İstanbul Caddesi Hatırası” olarak “tekmili birden” sunuyorum. İstanbul Caddesi hayallerinizin içine koyun, saklayın.
YAYAN YAPILDAK
Kapadım İstanbul Caddesini trafiğe,
Sadece sen geçeceksin.
Tellim tellim dananmış gemiler gibi;
Beni deli edeceksin.
İSTANBUL CADDESİ-GÜNAYDIN
Yeşil yeşil heybetiyle ilk duruşun,
Gökyüzünü delik-deşik eden kurşun.
Ey mor bulut, kanadında uçan kuşun,
Günaydın!
Aynalarda devam eden uykusuzluk,
Sabır sabır çinilerde ilk susuzluk.
Kehkeşanlar, şadırvanlar, musluk musluk.
Günaydın!
İlk musiki, ilk makam, öyle uhrevi
İlk hasretin gönüllerde ilk alevi.
Rüzgâr rüzgâr tennurede ilk Mevlevi
Günaydın!
İlk aşk, ilk yol boyunca en güzel gurur,
Eylim eylim salkımlardan süzülen nur..
Asırlardır cadde cadde yağan yağmur,
Günaydın!
İSTANBUL CADDESİ
İstanbul Caddesi geçer adımlarımdan,
Gözlerimden sen geçersin.
Bir kanadı bende kalan kuş,
Nere uçarsın?
Bir ucunda benim, bu caddenin,
Öte ucunda sen varsın.
Memleketim gibi güzel gözlerin,
Niye ağlarsın?
Aşk bu, dalgalar örneği,
Bırak, göğsünü döğsün dursun.
Unut yalnızlığın ninnisini,
Ne olursun
Buğdaylar dökülür caddeye,
Akşamlara değin toz duman.
Sularım ellerimle caddeyi
Sen geldiğin zaman.
İSTANBUL CADDESİ
I
Bu cadde İstanbul Caddesi
Aziziye minaresinde çifte ezan.
Nal sesleri, motor gürültüleri,
Arasında, kaybolursunuz bazen.
Burası dellal pazarıdır,
Eski eşyaların satıldığı.
Cömert oturak âlemlerinin
Kayıtsızca anlatıldığı.
Ağzına kadar dolu dükkânlarda,
Duyun ki ne ümitler eridi!
Oturup seyredin şöyle derin,
Cadde değil, sinema şeridi.
Bir para sesidir duyulmasın,
Tekmil kulaklar kirişte.
Teraziler, vitrinler, hanımlar,
Alışverişte..
Günbatı tarafında bizim dükkân,
Halı, kilim, çepeçevre yanları.
Karşımızda çitlem çitlem bir otel,
Duvarında banka ilanları…
Yolunuz İstanbul caddesine,
Düşmez mi bir zaman, ne dersiniz?
Pahalılıktan falan konuşur,
Bir acı kahvemizi içersiniz.
İSTANBUL CADDESİ
II
Kaldırılan kepenklerde arayın,
Günlük çabaların ahengini!
Seslenir hayata, bu caddeden
Bütün şehrin fakiri, zengini.
Sabahın doyumsuz güzelliğinde,
Tıngır mıngır tatar arabaları;
Uykulu gözlerle öğrenciler:
Önlerinde anneleri, babaları..
Pahalılık boş bulmasın meydanı,
Çekilir koyunlar gibi besiye.
Süpürgesi, zeytinyağı, ekmeği,
Her şey veresiye
Yaşamak, nicedir, bir görünüz,
Toptozlu haziran günleri!
Yağız amelelerle birlikte,
Dört buçuk liraya öğünleri..
Gençler kahveye gider akşamları,
İhtiyarlar camiye.
İstanbul caddesinde duyuldu ilkin
Memurlara beş maaş ikramiye..