Geçtiğimiz Cumartesi, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Süleyman Okudan, şehrimiz basın yayın kuruluşlarında çalışanlara rektörlükte kahvaltı ikram etti, kahvaltının bitiminde göreve gelişinden bu yana yapılan çalışmaları, bitirilen işleri anlattı.
Sayın Okudan’ı dinlerken 1960’lı yılları yeniden yaşadım. Üniversitenin bugün geldiği noktayı göz önüne alınca kimilerinin hesapsızca saldırdığı bu güzel aydınımıza yapılan kötülük yüreğimi burktu. Uğur kardeşimin dediği gibi biz iş yapan insanlara kulp takmakta pek becerikliyiz.
1960’lı yıllar. Neredeyse her gazetede bir yazı yayınlanıyor, şehrimizde üniversite istiyoruz, diye. Kahvaltıda aynı masayı paylaştığımız Seyit Küçükbezirci’nin belki onlarca yazısı vardır, bu isteği dile getiren. Üniversite isteğini hayata geçirmek için dernekler kuruluyor, bilim kurulları oluşturuluyor.
1960’ların sonuna doğru ancak iki yüksekokul kuruluyor. Selçuk Eğitim Enstitüsü ve Yüksek İslam Enstitüsü. Selçuk Eğitimin yanılmıyorsam 500–600 civarında bir öğrencisi vardı.
1975 yılında Selçuk Üniversitesi’nin temeli atılıyor ve günümüzde öğrenci sayısı 80 bini aşmış durumda. Binlerce öğretim üyesi ve onlarca fakülte ve yüksek okul, geçmişle kıyaslamak mümkün değil.
Geçmişte şehrimizde sosyal etkinliklerin azlığından yakınır dururduk. Şimdi hangi etkinliğe öncelik vereceğimizi düşünüyoruz. Yakından izlediğim için biliyorum. Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde her gün birkaç etkinlik oluyor. Sergiler, paneller yapılıyor. Ülkemizin aydınları gelip konferanslar veriyor.
Eğitim Fakültesi’nde, Fen Edebiyat Fakültesi’nde, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde ve özellikle İletişim Fakültesi’nde açtığım sergilerin, yaptığım saydam gösterilerinin sayısını ben bile unuttum.
Üniversite, şehrin aydınına sahip çıkıyor, hangi fakülteye yolum düşse güler yüzle karşılandım. Bir araştırma ile ilgili kapımı çalan hiçbir öğrencimize kapımı kapamadım. İletişim Fakültesi’nin, Fen Edebiyat Fakültesi’nin fotoğraf toplulukları ile gezilere katıldım. Bizim düzenlediğimiz gezilere onlar sevinerek katıldılar. Atatürkçü Düşünce’den fotoğrafçılığa onlarca topluluk faaliyet gösteriyor üniversitede. Sanırım pek az üniversitenin bizim İletişim Fakültesi’nin TV’si gibi bir televizyonu var. Yayınladıkları gazeteyi sabırsızlıkla beklerim çünkü dolu dolu bir gazete çıkarıyorlar.
Yapılan işlerin daha iyiye, daha güzele gitmesi için eleştiri elbette şart ama belden aşağı vurmamak, kantarın topuzunu kaçırmamak şartıyla, 1975 yılından bu yana Selçuk Üniversitesi'ne emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Konyalı aydınlar olarak bize düşen görev eksik aramak değil, üniversitemiz daha iyiye ve güzele nasıl gider diye katkıda bulunmaktır.