Selçuklu Pay-i Tahtında Yeniden Nal Sesleri

Fatma Şeref

Nazım Hikmet’i , “Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!” Derken duyup da yüreği sızlamayan var mıdır? Ya da batan güneşin kızıl harelerinden desenlerin dalgalandığı gökyüzünde atların giderek kaybolan yelelerini hayal etmeyen? Kuvâ-yi Milliye atlarını okurken ah etmeyen…

 

Batıda bir terapi merkezinde, tüm aşamalar bittikten sonra katılanları at çiftliğine götürdüklerini görmüştüm. Son tedavi ve bir nevi de tahlil şöyleydi: Sizi tanımayan bir atın yanına yaklaşıyorsunuz. Sonra onu okşayarak yandan arka bacağına geçiyor ve bileğinden tutuyorsunuz. Eğer ayağını yavaşça kaldırıp nalına bakmanıza izin verirse manevi iç dinamikleriniz dengede, sağlıklı bir insan olduğunuza emin olabilirsiniz. Onunla bu iletişimi sağlamak için dilediğiniz kadar vaktiniz var.  Ama ancak bir iki kişi deneyi olumlu gerçekleştirebiliyordu.

 

Buna benzer birçok deney hatırlarsınız ama çoğumuz kendi üstümüzde hayal etmeyiz nedense. Bir yıl boyunca soldurmadan bir bitki büyütmek de bunlardan biri mesela. Hepimiz çağın üstümüze üstümüze gelen tüketim ve vahşet çığından kaçmak için en azından yan tarafta derin bir nefes almak üzere duraklara ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa sağlıklı düşünmeyelim diye saldırı altındayız adeta…

 

Dur durak bilmeyen iş, ev, ödeme, borçlanma, yeniden ödeme, kendisi bir trafik kazasına dönüşmüş olan haber bültenleri, bizi sürekli kendi tarafından olmaya zorlayan sosyal medya paylaşımları, her gün yeni kampanya sunan gsm firmaları, kredi veren bankalar, indirim yapan mağazalar, şunlar bunlar… Aman bunu kaçırmayın hemen karar verin çığırtkanlıkları… İçinde ne olduğunu bilmediğimiz sanal ya da evrak sözleşmeler imzalar onaylar. Onaylıyor musun onaylamıyor musun, evet mi hayır mı, şimdi mi daha sonra mı, bizden misin onlardan mı?

 

En son Elektrik Dağıtım firması Mepaş/ Medaştan telefonda bir teklif geldi. 80 TL yi geçen abonelere indirim varmış hatta sayın bakanın mı başbakanımızın mı talimatı ile... Güzel ne ala ama kargo ile gönderilen sözleşmeyi imzalayacakmışım. O da olur. Kargo geldi üç dört sayfa karınca izi sözleşme. Okuyacağım bekler misiniz dedim kargo firmasının elemanına. Tabii ki hayır kusura bakmayın dağıtmam gereken çok yük var cevabını aldım ve imzalamadan verdim. Zaten ayaküstü okuyacak gibi değildi metin, kimse okumasın diye tasarlanmış olmalıydı. Sadece denemek istemiştim. Çünkü o anda mepaşı arayıp görüştüm. Eğer okuduktan sonra imzalamak istiyorsam bayiye uğrayacakmışım. Yani kapına gelmişken okumadan imzala. Zaten oku deseler ben avukat olduğum halde okumazdım vatandaş ne yapsın? Madem benim faturalarıma indirim yapacaksın ben niye sözleşme imzalıyorum ayrıca sana ne için söz veriyorum? Neyi garantilemeye çalışıyorsunuz?

 

Bunları düşününce Şair Hâlenur Kor’un dediği gibi: Vursunlar artık yüreğimdeki yaralı atları... Diye bağırmak istiyorum. Ama çözüm değil biliyorum. Tam aksine yüreğimdeki yaralı atları bile vurdurmamak üzere çaba göstermeye ahdediyorum yeniden. O atları en azından çocuklara göstermeliyim ki çağın saldırısına diremek için sağlıklı zihinler ve gönüller olarak büyüsünler. Lüks bir cipin konforunu da bilsinler asil bir atın özgürlük sunuşunu da…

 

Bu yüzden geçen hafta atları anlatmaya başlamıştım ve size Konya’daki olanaklardan söz edeceğimi söylemiştim. Ama açıkçası aklımdaki Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesindeki çalışmaları yakından görmek sonra da özel kulüpleri dolaşmaktı. Ama atları anınca, onları bir anda Mevlana Türbesinin önünde bulacağım hiç ama hiç aklıma gelmezdi. Şehrin tam ortasında, Selçuklunun nal sesleri henüz kulağımızdan silinmemişken. Mevlana atının üstünde İplikçi Caminin önünden geçerken, Şems ile ünlü karşılaşması gerçekleşirken, atı durdurulduğunda hala gözümüzün önünde gibiydi. II. Kılıçaslan’ın Miryokefelon’da bir tepenin üstünden haçlılara bakarken, atının üstünde dimdik duruşu tasvirlere sığmaz güzelliğiyle hayalimizde anıtlaşmış sanki. Alâeddin Keykubad’ın at yarışları, cirit oyunları Doğulu Batılı gezginlerin dilinde efsane olmuştur. Öyle ki döneminde birçok batılı Selçuklu Sultanı’nı Binbir Gece masalındaki kahraman zanneder. Ve daha neler neler…

Böyle bir geçmiş manzara içinde atların birden bire ortaya çıkması, yukarıdaki şiirdekinin aksine gün doğumu ile gelen atlar gibi beni heyecanlandırdı. Ama gördüğüm atlılar Konya Büyükşehir Belediyesi Atlı Zabıta ekibindendi. Daha önce zabıta ile hiç işim iletişimim olmamıştı. Ama olsun artık arada atlar vardı demek ki tanışma zamanı gelmiş diye düşündüm. Yoldan geçen vatandaşlar, turistler ve en önemlisi çocuklar da benim gibi düşünüyor olmalıydı ki atlara ilgi müthişti. Fotoğraf çektirenler, öz çekim deneyenler sevmek isteyenler bitmiyordu.

 

Fakat ben bunlarla yetinmeyecek kadar meraklanmıştım. Geçen haftaki yazımı da referans yaparak bakım ve eğitim merkezlerine kadar gittim. At kültürünü bilen misafir örfümüzü bilmez mi? Orada bulunan yetkili zabıta amirlerimiz ve görevli arkadaşlar bizi çok güzel ağırladı. Sorularımızı yanıtladı atlarla tanıştırdı. Belki inanmayacaksınız ama atların dişlerine kadar baktım. Çok sağlıklıydılar. Her şey başlangıç aşamasında olmasına rağmen, olumu izlenimler edindim.

 

Özetle Türkiye’de Zabıta ekibi olarak bir ilki gerçekleştiren Konya Büyükşehir Belediyesi, At ve şehri buluşturmak projesi adı altında birçok araştırma yapıyor. Sonra şehir içinde kullanıma en uygun serinkanlı ve hiç saldırganlık taşımayan dört adet friesian ırkı kısrak Hollanda’dan getiriliyor. Kısraklar Türkiye’deki friesian ırkı atlar arasında en yüksek olanları.  Geçen haftaki yazımda Avrupa'daki tüm cinslerin Türk atlarından üretildiği bilgisini vermiştim hatırlarsınız. Yani bu atlar Orhun kitabesinde adı geçen Kültigin’in atları ile ne kadar akraba bilmiyorum. Ama bize hemen ısındılar demek ki çok uzak değiliz. Şaka bir yana kısraklar gelir gelmez onlara Konya’nın dört önemli değerinin adı verilmiş: Apa, Loras, Meke ve Göksu.

 

Ekipte, iki at antrenörü ve iki binici var şu anda. Benim ilk görüşte sevip bırakmadığım Meke’nin çalıştırıcı ve binicisi Suat Bey verdiği bilgiler ve donanımı ile yaşından yetkin bir genç olarak gelecek vaat ediyor. Kars Iğdır’da atlara yakın geçen çocukluğu İnönü Üniversitesi Akçadağ Yüksek okulundaki Binicilik eğitimi ile devam etmiş. Atlarla ilgili hem pratiği hem de bilgisi dikkate değer ve çocuklara eğitim vermek için daha geniş projelerde değerlendirilse ne güzel olur. Söz buraya gelmişken ağzımdaki baklayı da artık çıkarayım. Belediyeler halka en yakın kurumlar olarak hem çok eleştirdiğimiz hem de çok şey beklediğimiz teşkilatlarımızın başında geliyor. Ve biz sanatçılar, yazarlar çizerler sayın başkanlardan hep oy getirmeyecek işler isteriz. Onlar da beşini yapamasa da birini yapar en azından.  O birinden olması dileğiyle, Başkanımız Tahir beyden Zabıta ile başlayan at ile şehri buluşturma projesini genişletmesini istiyorum. Atçılık herkesin ulaşmayacağı bir lüks olmaktan ancak belediyelerin eli ile kurtulabilir. Çocuklara uygun sahalarda eğitim verilebilir. At en çok ilk başkentimize Selçuklunun Payitahtına yakışır, şimdiden yakıştı. İnanmıyorsanız çıkıp atlı zabıtanıza ilgi gösteren çocukların gözlerine bakın başkanım. Atları sadece şehirle değil sevenleri ile gençlerle çocuklarla buluşturun.

 

Merak edenler için atlı zabıta ekipleri, Türk Yıldızları Parkı, Lâdikli Ahmet Hüdai Parkı, Hadimi Parkı, Ecdat Parkı, Mevlana ve Kültür Park arası devriyeleri yapıyor.

 

Konu kapanmadan şu öz eleştirimi de sizinle paylaşmak istiyorum. Zabıta ekiplerimiz tıpkı diğer güvenlik ve kamu görevlilerimiz gibi bize hizmet için çalışıyor. Bazen mesai saatlerini aşıyor bu çalışmalar. Ama hep basına seyyar satıcı tezgâhı devirmek ya da kovalamakla yansıyor zabıtanın resmi. Oysa işin adliye aşamasında görüyoruz ki o tezgâh üstten gözüktüğü kadar masum değil altında neler satılıyor. Ayrıca Konya zabıtası kışın soğukta kalanlar,  ışıkta mendil satan çocuklar ve engelli vatandaşlarımız için birçok sosyal projeyi hayata geçirdi son yıllarda… Diyeceğim o ki atları bahane edelim zabıtaya da biraz sıcak bakalım artık. Bu başlangıç olsun.

 

Güneşin battığı yerde kaybolan atlar, güneşin doğduğu yerden geri gelecek biz istersek!

Cumanız kutlu olsun…

 

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.