Said Nursi’nin eseri niye Risale-i Nur yani Işık Risalesi adını taşıyormuş acaba?
Hüseyin Hilmi Işık’ın Işık’ı niye Işık’mış acaba?
Türkeş, davasını niye 9 Işık’la ifade etmiş acaba?
Işık veren ampul niye AKP’nin amblemi olmuş acaba?
Sabetayistler kafayı Işık’la bozduğuna göre bunlar da Sabetayist miymiş acaba?
Böyle bir sürü saçmalık toplandı, kocaman bir kitap oldu.
Bu kitap yok satıyor.
Bizim çocukların pek çoğu da bu kitabı hararetle okuyor.
Soylu bir hedefe kilitlenip o hedefe doğru kararlılıkla yürüyeceklerine, rahmetli Ekrem Şentürk (nam-ı diğer “Dekoder Ekrem”) ağabeyi hatırlatan –ama onun kadar keyifli ve zararsız olmayan- sözde şifre çözücülerin cazibesine kapılmış gidiyor, boş işlerin boş kalfalığını yapıyorlar.
İLESAM müdavimleri hatırlayacaktır: Karadenizli bir arkadaşa “Sen Rum musun?” diye sormuştu Ekrem Şentürk.
“Hayır, Laz’ım” demişti arkadaş.
“Tamam işte; LAZIM-GEREK, LAZ-GREK, GREK-RUM. Rum’sun işte!”
RABITA’nın şifresini de çözmüştü Ekrem ağabey; şöyle:
“RA-RADYO, BIT-MIT-MİT, A-ANLA İŞTE, DİNLENİYORSUN.”
Ekrem Şentürk’ün “dekoder”liğine gülüp geçerdik.
Bu işlerin bu kadar prim yapacağını bilseydik, rahmetliye kitap yazdırırdık!
Almayın, okumayın kardeşim böyle kitapları.
Gidin, gazetelerin magazin eklerindeki bulmacaları çözün, daha iyi!