Yıllar önce sendikacılığa ilk adım attığı günlerde tanımıştım Servet Buzcu’yu. Heyecanlı, kıpır kıpır, yerinde duramayan birisiydi. Kısa sürede hızla yükselerek memur sendikacılığında Konya’da en üst mertebelere kadar çıkmıştı. Bundan sonraki hayali, milletvekilliği idi. O olmaz ise Ilgın Belediyesi’ne reis olmak isterdi. Servet kardeşimin vekilliğe de reisliğe de çok yakışacağını, koltuğun hakkını vereceğini söylerdim. Ama bizim hesaplarımız bir başka hesaba, Allah’ınkine bağlı. O ol derse olur, olma derse olmaz…
Onu evinde hastalandıktan sonra ziyaret ettiğimizde, azimliydi. ‘Bu hastalığı yeneceğim inşallah’ diyordu. Son görüşmemizde, dostlarının kendisine sahip çıktıklarını sevinerek söyledi. İsim vererek bazı vekilleri ve bürokrat arkadaşlarını övdü. Biz de ona hızla iyileşmesi ve tekrar normal hayatta aramıza dönmesi için dua ettik. Kucaklaşarak ayrılmıştık. Demek ki son görüşmemizmiş…
İyi insandı, Allah kendisini rahmetiyle yargılar inşallah. Mekânın cennet olsun kardeşim…
…
Üstad Sezai Karakoç’tan bir şiirle uğurlayalım dostumuzu:
Kendinden bir şeyler kattın
Güzelleştirdin ölümü de
Ellerinin içiyle aydınlattın
Ölüm ne demektir anladım
Yer değiştiren ben değildim
Farklılaşan sendin
Sendin bana gelen aynalarla
Sendin bana gelen sendin
Artık ölebilirdim
Bütün İstanbul şahidim
Ben kandan elbiseler giydim
Bundan senin haberin var mı?