Cansu Koç, klasikleşmiş müzikleri, modern enstrümanlarla yine modern bir tarz olan rock müziğine uyarlayan bir sanatçımız. En son “Kendi Gökkubemiz”in şairinin “Sessiz Gemi” sini dinledim kendisinden. Her ne kadar aslî hüviyetindeki tadı bulamasam da yine de hazretin gönül musikisi ile yoğurduğu mısraların orijinalitesi beni aldı götürdü, “Kendi Gök Kubbemiz” in inci dizmesi mısraları arasına. Bir kere daha “Kendi Gök Kubbemiz”in sayfalarını karıştırma adına bana bir şevk vermesi yönünden Cansu Koç’a minnet borçluyum…
“Sessiz Gemi” gidip de bir çok seneler geçmesine rağmen dönemeyen, meçhule giden meçhullerin hikâyesini anlatır. Şairin musikişinas üslûbuyla… Evet herkesin hayatında “gidip dönmeyen”i vardır mutlaka… Bu illa ki bir insan değildir. Kimi zaman umutlar, kimi zaman hayaller, kimi zaman da rüyalar, biner bu “dönüşü olmayan” seferde yol alan “Sessiz Gemi”ye… Gidenler memnun mudur? O’nu bilemeyiz de lakin geride kalanlar bu uğurlamalardan hiç memnun olmadılar, hayatları boyunca. Dedik ya, adı ne olursa olsun “giden sevgililer” in özlemi, “hafıza-i beşer”de geçmişi her zaman hüzünle yad ettirmiş. Ve Geçmiş, nurdan ağızların duasında dahi: “…geçmişin elemlerinden muhafaza buyur…” şeklinde elemle anılmıştır. İşte bu elemle anmaların sebebi hep bu gidip de geri dönmeyenlerdir. Günler akıp gider, geri dönmemek adına zaman ırmağında, aylar gider, seneler gider, asırlar gider… Yar gider, ağyar gider, can gider, canan gider, devir gider, devran gider…
Geride özlem kalır, yanık bir sevda kalır “an” kalır, anda can kalır. Bütün doğrular gider tek doğru kalır “dolup boşalan bir sefine” hükmündeki dönek dünyada… Handan gider geriye şarkısı kalır dudaklarda… Sultan gider, geriye ferman kalır: “Ölmeden evvel ölünüz…” der. Öfkenizle ölünüz, kininizle ölünüz, hırsınızla ölünüz, zulmünüzle ölünüz… Kanaatle, iktisatla, şükürle, minnetle, sevgiyle, ebediyetle, ebediyete dirilmek adına ölünüz…
***
Ahmet Haşim meşhur Piyale Mukaddimesinde şiirin tahlilinin olamayacağından dem vurmaktadır. Biz de böyle bir şeyi cüretkârlık sayarız kendi adımıza ancak; siz bu işi şiirden mülhem, şairane bir deneme olarak telakki ediniz ve biz de susmamız gerektiği yerde susup sözü söz sultanına verelim.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden