Sevebilmek için mütevazılık

yazar-62

Türkiye’de insanlar yaramaz erkek çocuklara müsamaha gösterirler; çünkü yaramaz çocuk akıllıdır diye inanırlar ve birbirlerini de buna inandırmaya hazırdırlar.

Yaramaz kızlar için pek geçerli olmayan bu dayanaksız yargı zaten şımarık ve sorumsuz yetiştirilen erkek çocuğun hepten duvarlara tırmanmasına neden olur. Bugünkü moda deyimiyle hiperaktif diyerek de masum gösterilir bütün şımarık davranışları. Oysa amaçsız hareketlilik zeka geriliği veya otistik çocuklarda da sık görülür.

Hiçbir disiplin görmeden büyümesi, pohpohlanması sonucu çocuk kalan ve yetişkin olamayan erkekler daha sonra toplumda önemli görevler alırlar. En önemsiz ve sıradan görünen pozisyonları da “koca ve baba” olma halidir. Bir erkek iyi baba ve koca olabilir mi diye çok ince elenip sık dokunmaz erkek olsun, ev olsun diye herkes ısrarcıdır. Bir kocan olsun da sana bakacak durumdaysa istenecek başka bir şey yoktur. Okumuş yazmış, unvanlı erkeklerin yeni yeni eşlerine şiddet uyguladığını öğreniyoruz. Vaveyla da kopmuyor. Olabilir düşüncesi alt katmanda göz kırpıyor zihinlerde.

Benim dikkatimi yabancı erkeklerle evlenen manken ya da medya dünyasından güzel kızların eşlerini övmekte, sevmekte Tuğçe Kazaz gibi ileri gidip hediyelerini kimliklerinden bir parça çıkarıp atmakla vermelerinin anlamı. Acaba neden bu kadar büyük bir hayranlık gösteriyor bu kızlar? Medyadan izlediğim kadarıyla mankenler çok popüler; ama erkekler gezmek konusunda, ilişki yaşamak için bayıldıkları mankenlerle evlenmekte pek acele etmiyorlar. Geçen gün Tuğçe ve eşinin basit, mütevazı evlerinde yapılan çekimler vardı. Kocası ile basit insanlar olduklarını ve basit hayatlarından çok mutlu olduğunu anlatmaya çalışıyordu röportajda. Buradaki gösteriş meraklısı ve başkaları için yaşayan insanlardan uzak bir tarz. Mankenlerin yaşadığı dünyadaki erkekler araba markalarıyla, işleriyle ve buna ilişik kadınlarının güzelliğiyle caka satan çocuk erkekler. Yetişkin bir kadını mutlu etmek bir yana konuşmak bile mümkün değil. Sadece bu sınıfta değil genelde kentli ve okumuş erkekler evlilik lafından, birine bağlanma içeren herhangi bir davranıştan inanılmaz korkuyorlar.

Bir İtalyan’la evlenen Burcu Esmersoy da “Kimse beni Massimo kadar sevmedi.” diyor. Daha önce çok evlilik teklifi alan ve evet dediği halde uzun flört döneminin bitmeyen sayfalarına dayanamayıp hayal kırıklığı yaşayan Burcu, erkeklere güvenini kaybettiğini söylemiş. Oysa İtalyan eşinin onu gördükten iki gün sonra evlenme kararı aldığını söylerken pek mutlu. Bu sevgiye inancı ve güveni sonsuz, bu anlaşılıyor. Çünkü kocası, kendine güvenen bir yetişkin olarak ne istediğini bilerek ona yaklaşmış ve onun hakkında polisiye araştırma gereği görmemiş. Etek boyuna ya da yaşamına karışarak emirler yağdırmamış. Tam tersine Ferrari gibi bir firmada yönetici olmasına rağmen önce işinden vazgeçmeyi o teklif etmiş. Bu fedakarlıklar bizde hep kadının yapması gereken şeydir. Erkek zaten evlenmekle büyük bir hediye verdiğinden fedakarlık yapılmış sayılır. Bu kızlar böylesine iyi eğitimli veya zengin oldukları halde mütevazı, yetişkin erkekler halindeki eşlerine hayranlık duyuyorlar. “Türkiye’de kimse beni böyle sevmedi.” diyen Burcu bence önemli bir mesaj veriyor, sevmeyi öğrenmek için yetişkin,kendine güvenen ve hoşgörü gerekir. Vay, benim dediğimi yapmadın, pata küte değil. Ferrari’de çalışan eşi bisikletle işine gidiyor. Özel bir araba olan Ferrari’yi kullanmak için henüz erken diye düşünüyormuş Massimo, oysa bizde ne çocuk yaşta, hamhalat ne marka arabalar kullanıyor bilse. Kimin parasıyla sorusunu sormadan gaza basarlar.

Mütevazılık, kültürümüzün en önemli yapıtaşlarından biriydi. Şimdi bu, değer olmaktan çıktı.

Buna bizim katkımız ne diye düşünmek gerekmez mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.