Şehirler büyüdükçe sorunlar çoğalıyor. Sorunlar çoğaldıkça çare bulmak da her geçen güçleşiyor.
Gelecekte, şehir yöneticilerini en çok yoracak olan sorunlardan birincisi trafik, ikincisi de temiz su sorunu gibi görünüyor. Yakın vadede su sorunu fazla yorucu olmayabilir ama çevrenin kirletilme süreci bu şekilde hızlı olacak olursa ve gerekli tedbirler zamanında alınmazsa, uzun vadede temiz su bulabilmek de insanlığın karşılaşacağı en büyük tehlike olacaktır kanaatindeyim.
Gelelim genelde tüm insanlığı, özelde de bölgemiz ve şehrimiz insanını doğrudan ilgilendiren çağımızın en önemli sorunu olan trafik sorununa.
Mütemadiyen İstanbul trafiğinin yoğunluğu ve sorunları konuşulur ve İstanbul’un trafiğinin sorunlarına çözümler aranır. Böylelikle de küçük şehirlerdeki trafik sorunu ve park sorunu hiç bir şekilde gündem oluşturmaz.
Geçen gün TUİK açıkladı. Türkiye’de her beş kişiye bir araç düşüyormuş. Bu sayı da, malumunuz olmak üzere her geçen gün katlanarak artış gösteriyor. Bu istatistikleri temel alacak olursak, Seydişehir’in hissesine 15 bin araç düşüyor demektir. Şehir merkezinde 40 bin kişinin yaşadığını, köyleri ve kasabaları ile de araç sayısını birlikte şöyle bir toplayacak olursak yoğunluğu daha iyi anlayabiliriz.
Şehir planlamalarının geleceğe yönelik olarak yapılmadığı gerçeğinden yola çıkarak, her beş kişiye bir araç düştüğü günümüzde, trafik yoğunluğu bu mertebede ise kısa bir zaman sonra her dört kişiye bir araç düşmeye başladığındaki trafik ve park sorunu, içinden çıkılamaz bir hal alacaktır.
Seydişehir İlçe merkezinde, pazar yeri hariç (o da haftanın beş günü hizmet görüyor) araç parkı diyebileceğimiz ve bu amaçla ayrılmış bir tek metre kare bile yer yok. Sadece, önceki dönemde tehlike arz ettiği için yıkılan binaların yerleri temizlenerek bu amaçla kullanıldığını görmekteydik. Şimdi o alanların da yeni inşaatlarla dolmasından sonra o bu yöndeki işlevleri son bulmaktadır.
Elbette trafik sorunu, bu günün sorunu değil. Ancak ortada bir sorun varsa, çözüme yönelik tedbirler de her dönemde alınmalı ve sorunun ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar sürekli olarak yapılmalıdır diye düşünüyorum.
İsterseniz konu daha iyi anlaşılsın diye basit bir misal verelim. İlçe merkezinde belirli yerlere sekiz katlı bina yapımına ruhsat verilmiş. Yerine göre 16 daire, 32 daire, 48 daireli binalar var. Bu binalara ruhsat verilirken, park sorununun çözümüne katkı yapacak hiç bir imkân düşünülmemiş. Bu tür sitelerde oturanların araçları, evin etrafındaki kaldırımlara, yollara sığmıyor ve daracık sokakların sağı solu arkası önü araçlarla doluyor. Bu evlerin etrafında ne türlü araç ararsan mevcut; Otomobil, kamyon, tır, minibüs, otobüs, çekici, tanker, traktör, iş makinesi daha aklına ne tür araç geliyorsa her çeşidi var.
Böyle olunca da sorun çığ gibi büyümekte ve büyüdükçe de çözüm üretmek zorlaşmaktadır. İlçemizde ana caddelerin her iki tarafına da araçlar park ediliyor. Diyeceksiniz ki; “oralara işyeri sahipleri park ediyor.” Doğru, o araçların çoğu işyeri sahiplerine aittir. Hiçbir işyeri sahibi aracı işyerinin önüne park etmekten zevk alıyor değildir. Eğer işyeri sahibi aracını oraya park etmese bu defa bir başkası aracını oraya park edecektir. Sabahtan akşama kadar da o araç orada kalacaktır.
Neticede, ana caddelerin sağına soluna park edilmiş araçlar yüzünden, o bölgede esnaflardan alışveriş yapacak olan vatandaş da bu defa yolun ortasına doğru aracını koyarak, kısa süreli de olsa ikinci bir araç zinciri oluşturmaktadır.
Durum böyle olunca daralmış olan sol şeritten ancak küçük araçlar geçebilmekte ama belediye otobüsü veya kamyonet geçmek istese de geçememekte ve ikinci sıraya alışveriş için durmuş olan aracın sürücüsü de mecburen alışverişini yarıda keserek aracına bindiği gibi o bölgeden uzaklaşmaktadır. Sonuçta da hem kendisi hem de esnaf mağdur olmaktadır.
Bu durum, özellikle de, zaten kıt kanaat geçinen ilçe esnafını mağdur etmektedir. Trafik park sorununa köklü çözümler üretilmezse bu kısır döngü devam edip gidecektir.
Ana caddelerde durum böyledir de merkez caddeye çıkan sokaklarda durum nasıldır? İsim vermeyeyim ama öyle bir sokak var ki inanın o sokaktan hem aracımla hem de yaya olarak geçmekten nefret ediyorum. Söz konusu sokak, sadece yan yana üç aracın konulabileceği genişlikte bir sokaktır. Sokağın her iki tarafı da esnaf olduğu için esnaflar araçlarını dükkân önlerine park etmektedirler. Ortadaki boş alandan bir araç zar zor geçebilmektedir. Kaldırımlar sokak boyunca devam etmiyor. Mevcut olan daracık kaldırımları da elektrik panoları ve direkleri işgal etmiş... Gel de bu kaldırımlarda yürü. Kışı var yazı var, yağmuru var buzu var.
Son bir şey yıllar önce ilçemize kurulmuş olan sinyalizasyon sistemi neden çalışmıyor, onu sormak istiyorum en azından Belediye önü, Hükümet konağı, Seyyidharun Bulvarı , Tapu dairesinin önü ve Lojmanlar girişi çalıştırılmalı değilmi? Belki Şehir merkezinde hız yapan magandalar için ufak bir caydırıcılığı olabilir.
Şehirlerimiz her geçen gün büyüyor. Bununla birlikte sorunları da büyüyor. İnsan büyük şehirlerde yaşamaya daha meyilli. Ancak şehrinin büyümesini arzu eden vatandaş sorunlarının büyümesine hiç razı olmaz.
Şehrimizin büyümesine evet ama sorunlarımızın büyümesine hayır diyoruz.