ANTALYA (AA) - AYŞE YILDIZ - Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği'nin araştırması, sezaryenle doğan bebeklerde besin alerjisinin daha sık görüldüğünü ortaya koydu.
Derneğin Başkanı Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara, Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgelerini kapsayan 25 merkezde geniş kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdiklerini söyledi.
Araştırmayla Türkiye'nin besin alerjisinin özelliklerini saptamaya çalıştıklarını belirten Şekerel, sorunların daha çok nereden ileri geldiğini tespit ederek, çözüm önerilerini paylaşmayı amaçladıklarını anlattı.
Bin 248 besin alerjili çocuğun araştırmada değerlendirildiğini anlatan Şekerel, yüzde 80,5'inin kent merkezlerinde, yüzde 19,5'i ise ilçe ve köylerde yaşadığını belirtti.
Çalışmaya katılanların yüzde 62'sinin erkek, yüzde 38'inin kız olduğunu hatırlatan Şekerel, araştırmada, küçük yaşta besin alerjisi görülme oranlarının daha yüksek olduğunun gözlendiğini vurguladı.
"Araştırma bize gösterdi ki besin alerjisi olan çocukların üçte ikisi sezaryen doğumla dünyaya gelmiş. Sezaryen doğumlarda besin alerjisi daha fazla görülüyor. Tüm dünyada alerjik hastalıklar artıyor, ülkemiz için de aynı durum söz konusu. Alerjik hastalıklarındaki artış, birçok faktöre bağlı ama önemli faktörlerden biri sezaryen doğum." diyen Şekerel, besin alerjisinin önemine işaret etti.
İnsanoğlunun mücadele ettikçe güçlendiğini dile getiren Şekerel, doğumun normal yolla olması durumunda bebeğin mücadele ederek dünyaya geldiğine vurgu yaptı.
Şekerel, annelere, ebeveynlere doğal ortamlarda daha fazla bulunmalarını önererek, "Biz doğal yöntemlerden, doğallıktan uzaklaştığımız oranda endüstrileşmenin, modernleşmenin bedelini ödüyoruz. Alerji de bunlardan bir tanesi." diye konuştu.
- "Aşırı hijyenik ortamlar, besin alerjisini artırıyor"
Hijyen hipotezine değinen Şekerel, şunları kaydetti:
"Aşırı hijyenik ortamlarda çocukların büyümesi alerjik hastalıklara, astım, besin alerjisinin giderek artmasına neden oluyor. Köyde, kırsalda yaşayan çocuklarda daha az görülürken, kentte yaşayan çocuklarda alerjik hastalıklar daha fazla görülüyor. Aşırı hijyenik ortamların, mücadele etmediğimiz doğal ortamlardan uzaklaşmanın bir şekilde çocuklarda alerjik hastalıklara yatkınlığa neden olduğunu görüyoruz. Besin alerjisinde anaflaksi dediğimiz hayatı tehdit eden reaksiyondan basit kusma, ishal şeklinde veya ciltte döküntülere kadar giden değişken tablolar oluyor. Anaflaksi bizim hiç istemediğimiz bir durum. Bu çocuklar için özellikle kaygılanıyoruz."
Bu tür çocukların hayatlarını sürdürmelerinde güçlüklerle karşılaştıklarını belirten Şekerel, onların daha iyi yaşamaları için pratik birtakım tedbirler almaya çalıştıklarını söyledi.
Besin alerjisi, doğru tanı ve tedavi edildiğinde korkulacak bir durum olmadığına değinen Şekerel, doğru tedaviyle hastaların büyük çoğunluğunun düzeldiğini ifade etti.
- "Besin alerjisi var diye gıdayı kesmeyin"
Besin alerjisi olan hastaların hekimlerle sağlık kuruluşlarıyla yakın iş birliği içinde olmalarını öneren Şekerel, "Anneler besin alerjisinden şüphelendiğinde hemen o gıdayı kesmemeli. Bizim için hayatın üç döneminde beslenme çok kritik öneme sahip, gebeler, emziren kadınlar ve bebeklerde. Bu dönemde özellikle de temel besin gıdalarını kesiyorsanız çocuk ve yetişkinde beslenme ve büyüme sorunlarıyla karşılaşabiliriz. O neden hastalarımızın şüphelenmesi doğru ama sağlık kuruluşuna başvurmadan gıdayı kesmesi doğru değil." değerlendirmesini yaptı.
Besin alerjisinin, günlük tüketilen besinlere bağlı ortaya çıkan reaksiyonların tümünün istenmeyen besin reaksiyonları olarak adlandırıldığını belirten Şekerel, yumurtadan süte, kabuklu çerezlerden bakliyata kadar birçok gıdanın besin zehirlenmesine neden olabildiğini söyledi.