Sezaryen oranı yüksek hekime uyarı mektubu

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu:- "(Türkiye'deki sezaryen oranlarının normal doğuma kıyasla yüksek olması) Bunu yeniden doğru zemine taşımak için 5 yıllık eylem planı hazırlıyoruz. Bir defa 100 doğum yaptıran doktor arkadaşımızın, 100 doğumundan ne kadarının pr

ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN - Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, normal doğumun teşvik edilmesi ve sezaryen oranlarının azaltılabilmesi amacıyla 5 yıllık eylem planı hazırlandığını belirterek, "Bir defa 100 doğum yaptıran doktor arkadaşımızın, 100 doğumundan ne kadarının primer sezaryen olduğuna bakılacak. Primer sezaryen oranı yüksekse onu uyaran bilgi notu alacak." dedi.

AA Editör Masası'na konuk olan Müezzinoğlu, sezaryen yerine normal doğumun teşvik edilmesine yönelik hayata geçirilecek yeni düzenlemeler hakkında bilgi verdi.

Türkiye'nin özellikle son 13 yılda sağlık hizmeti sunumunda yakaladığı başarının dünyaya örnek olduğunu belirten Müezzinoğlu, "Bu nedenle başımız dik, alnımız açık. Ancak sağlık alanında, başımızı aşımızı öne eğdiğimiz iki önemli başlık var. Bunlardan biri sezaryen-normal doğum oranlarındaki sezaryen lehine anormal bir sonuç. İkincisi de bilinçsiz ilaç tüketimi veya antibiyotiğe karşı direnci yüksek bir noktaya gelen toplum olmamız." diye konuştu.

Sezaryen oranlarının azaltılabilmesi için çalışmaların yapıldığını dile getiren Müezzinoğlu, şu bilgileri verdi:

"Şu anda, bu ay sonuna kadar düzenlemeleri, yeni eylem planını hazırlıyoruz. Torba Yasa'nın içinde yeni eylem planımızın ana gövdesini oluşturacak yasal düzenleme var. Buna göre, normal doğumda, normal doğumu yapan ekip ki buna doktor, hemşire, ebe, çocuk hastalıkları uzmanı gibi, yani doğuma destek veren bütün ekibin oluşabilecek malpraktis denilen doğum sonrası oluşabilecek komplikasyonlar dolayısıyla hasta davacı olduğunda çıkabilecek sonuçları, Bakanlık olarak biz üstleneceğiz. Bu konuda normal doğumu yapan ekibe 'Siz özgüvenli olun ve normal doğumu teşvik eden, onu sahiplenen duruşunuz olsun. Başınıza, sıkıntı geldiğinde de devlet olarak o sıkıntıyı biz üstleniyoruz.' diyoruz.

Deniliyor ki 'Sezaryen olsaydı, bu olmayacaktı.' Ama sezaryenle gelen komplikasyonları aile ile kimse konuşmuyor. Dolayısıyla, esas komplikasyonun minimum olduğu alan, normal doğumdur. Sezaryen, bir defa başlı başına komplikasyondur. Annenin karnını, karın iç zarını, rahmini kesiyorsunuz. Cildinde ömrünün sonuna kadar taşıdığı bir iz kalıyor. Halbuki bütün bu dokuları keserek anneye ömrünün sonuna kadar hem rahminde, hem karın iç zarında hem de karnında derin yarayı oluşturmak bile tıbben esasında kabul edilebilir değil."

- "Ay sonuna kadar son şeklini alacak"

Müezzinoğlu, sezaryenin ancak tıbbi endikasyon olduğunda yapılması gerektiğini vurgulayarak, "Yani gerek bebeği kurtarmak gerekse annenin sağlığını kurtarmak için bir tıbbi endikasyon gerekiyorsa, o zaman yapılabilir. Dünya verileri ile bakıldığında primer sezaryen oranı yüzde 15-20 aralığında. Biz de bu oran ne yazık ki ortalama olarak yüzde 40'lara geldi primer olarak. Sezaryenlerle birlikte baktığımızda yüzde 50'lere geldi." dedi.

Türkiye'ye ilişkin sezaryen oranların yüksek olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, şöyle devam etti:

"Bu anne için de bebek için de sağlık hizmeti sunan bizler için de doğru değil. Bunu yeniden doğru zemine taşımak için 5 yıllık bir eylem planı hazırlıyoruz. Bir defa 100 doğum yaptıran doktor arkadaşımızın, 100 doğumundan ne kadarının primer sezaryen olduğuna bakılacak. Primer sezaryen oranı yüksekse onu uyaran bilgi notu, yani 'Siz yüz doğumunuzdan 40'ını sezaryen ile yaptınız. Bu bilimsel verilerle örtüşmüyor.' diye uyarı mektubunu alacak.

Bir-iki ay sonra bu oranlar yine aynı şekilde devam ediyorsa, belirli oranlardan sonraki doğumlarına kamuda da özel sektörde de SGK'nın ödeme yapmaması gündeme gelecek. Bir süre sonra bu yine aynı şekilde devam ediyorsa hekim arkadaşımızın, yeniden doğumla ilgili 2-3 aylık eğitime girmeden doğum yaptırma iznini elinden alacağız. Ayrıca o hastanenin doğum servisinde, ilgili hekimin doğum yaptırma hizmeti vermesini yasaklayacağız. Bu, kademe kademe planlanan bir yol haritası. Ay sonuna kadar son şeklini alacak."

-Bebekten anneye mektup gönderilecek

Yapılacak düzenleme içinde yer alan diğer başlıklar hakkında da bilgi veren Bakan Müezzinoğlu, bebekten annesine mektup gönderileceğini söyledi. Müezzinoğlu, hiçbir annenin bebeğine haksızlık yapma hakkı olmadığına dikkati çekerek kimi anne adaylarının sancı çekmekten korktuğunu ifade ettiğini aktardı. Sancı çekmekten korktuğu gerekçesiyle, sezaryen ile doğum yaptırmasının bebeğe haksızlık olduğunu belirten Müezzinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Halbuki normal doğumla yaptığı yolculukta, bebeğin akciğerleri daha sağlıklı oluyor. İmmün sistemi, direnç sistemi daha güçlü oluyor. O nedenle çocuğun sağlıklı gelişimi, normal doğum yolculuğunu yapan çocuklarda daha güçlü, sezaryenle doğan çocuklarda daha zayıf.

Bundan 20 yıl önce doğumlarımızın yüzde 90'ı normal doğum olurken, bugün için Güneydoğu ve Doğu bölgelerimizde sezaryen ve normal doğum oranlarına baktığımızda ideal rakamlar da var. Nerede? Van'da. Van'da ideal rakamlar varken İzmir'de olmamasının mantığı tamamen hekim arkadaşlarımızın anneleri iyi eğitmemeleri ve iyi yönlendirmemelerinden kaynaklanıyor."

Müezzinoğlu, hamile olan anne adayının, gebeliğinin ikinci ayından itibaren aile hekimleri tarafından tespit edildiğini, anne adaylarının normal doğuma teşvik için eğitilmesini öngören yeni düzenlemelerin de eylem planı içinde yer alacağını bildirdi. Müezzinoğlu, "İnşallah,çok yönlü bir eylem planı olacak. Tek boyutlu olmayacak. 'Yalnız, hekime ceza veririm,' doğru değil ama hekim arkadaşımızın da üstüne düşeni iyi yapması, ebelerimizin de daha aktif devreye girmesi, eğitim süreçlerinin daha güçlü olması, annenin normal doğuma hazırlanma sürecinde Bakanlığın devrede olması için çalışılacak." ifadesini kullandı.

Eylem Planı içinde yer alacak düzenlemelerin özel hastaneleri de kapsadığını aktaran Müezzinoğlu, "SGK ile anlaşması olan özel hastanelerimizde, şu anda SGK ile onun kriterleri belirleniyor. Bunun yanı sıra doğum yapan hekimi doğumdan men etmek veya 4 hekim var dördü de aynı şekilde devam ediyorsa, o hastanenin doğum yapma ruhsatını iptal etmek. Bütün bunlar yol haritamızda var. Direk bunlarla başlayarak değil, hedefler vererek o hedeflere süreç içinde uyup uymadığına bakılacak." diye konuştu.

Müezzinoğlu, bu konuda normal doğumun teşvik edilmesi için farkındalık yaratılması amacıyla kamu spotları hazırlandığını söyledi. "Yalnız hekim, yalnız ceza olan müeyyide boyutu, sondaki yüzde 10'lık kısmı. Yüzde 80'lik kısım, bir eylem planına sahip çıkmak. Sürdürülebilir, uygulanabilir bir eylem planının oluşturulması lazım. Bunu, üniversitelerimizin, özel sektörümüzün sahip çıkması ile yapacağız. Çünkü, bu hekimliğin bir ayıbı. Hangi hekim, 'Ben 100 doğum yaptım 80"ini sezaryenle yaptım. Ben, iyi hekimim.' der. Bu şekilde doğum gerçekleştirilen hastanenin de sınıfı belirlenecek. Buranın doğum standardı düşük bir hastanedir, A sınıfı bir hastane değildir, üçüncü grup bir hastanedir.' denilecek. Hasta sahibi de bunu bilecek." değerlendirmesini yaptı.

-"Anne-baba rızası, mecburi olan aşılarda söz konusu değil"

Bakan Müezzinoğlu, torba yasada bebeklerde ve çocuklarda uygulanan aşılara ilişkin yeni bir düzenleme olup olmadığına ilişkinin de açıklamalarda bulundu.

Anayasa Mahkemesinin aşılara ilişkin kendilerinden bir yasal bir düzenleme hazırlanması yönünde talepte bulunduğunu belirten Müezzinoğlu, söz konusu torba yasa içinde bu düzenlemenin de yer aldığını anımsattı. Müezzinoğlu, "Anne ve babanın izni konusu, sağlıkla ilgili konularda doğru değil, reel de değil. Anne-babanın bir polionun, bir menenjit hastalığının ne olduğunu, çocuğuna nelere mal olacağını biliyor olmasını beklemek çok reel değil." dedi.

Müezzinoğlu, bu nedenle Bakanlık olarak mecburi olan aşıların 1930 yılından bu yana düzenli olarak yapıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Özellikle son 10 yılda aşı uygulamalarında aşı yelpazesinde 13 hastalığa karşı çocuklarımızı aşılıyoruz. Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü verilerinde aşılamayı en iyi yapan ilk on ülke arasında bulunuyor. Bu, Türkiye'nin bugüne kadar aşılamada gösterdiği duyarlılığın bir sonucudur. Biz, su çiçeğini artık ülkemizde konuşmuyoruz. Niye? Aşılamada başarılı olduğumuz için konuşmuyoruz. O nedenle, biz difteriyi, tetanozu, boğmacayı, polioyu annenin babanın izni var mı ya da yok mu şekline getirirsek, yalnız annenin babanın kendi çocuğuna kötülük yapıp yapmaması değil, Türkiye'deki diğer çocuklara da kötülük yapıp yapmadığının da sorumluluğunu üstlenebilecek bir hukuksal yapı olabilir mi? O nedenle, anne-baba rızası mecburi olan aşılarda söz konusu değil. Bu anlamda, Anayasa Mahkemesi, 'Yasal düzenleme gerekiyor' dediği için Torba Yasa'da yasal düzenleme yapıyoruz."

AA

Sağlık Haberleri

Mide Şişkinliğiyle Baş Etmenin Doğal Yolları
Karesi'deki patlamada yaralanan 5 işçinin son durumu
Yeni yönetmelikle antibiyotik direncinin önüne geçilecek
Bebeklerin kilosunu anneleri belirliyor
Ağız Kanseri Erkeklerde Daha Sık Görülüyor: Erken Teşhis Hayat Kurtarıyor