Geçtiğimiz günlerde Dünyanın en iyi korunan ülkesi olan İngiltere’nin Manchester şehrinde meydana gelen siber saldırıyı hatırlamayanımız yoktur. Dünyanın süper gücü konumunda bir ülkenin ve güvenlik olarak da üst düzede bulunan bir havalimanına siber saldırı meydana gelmişti. Neredeyse 24 saat uçuşlar yapılamamıştı. Vatandaşlar ve Dünya halkları olanları sadece hayretle islemekteydi. Neler oluyordu? Kimler böyle bir gücü karşı siber saldırıda bulunabiliyordu? Nasıl böyle bir girişimde ve siber saldırı için kalkışmada bulunuyorlardı? Anlamakta zorlanıyorduk. Sadece bir film izler gibi gelişmeleri izliyorduk…
Daha sonra birden Katar da anlayamadığımız gelişmeler olmaktaydı. Katar da bir siber saldırıya uğradığı iddia ediyordu. Aslında Katarın yaşamakta olduğu Türkiye olarak 15 Temmuz tarihinde yaşadığımız hain darbe ve işgal girişiminin Siber düzeyde gerçekleşmesi ve akabinde devam eden olaylar silsilesinden başkaca bir şey değildir. Katar Resmi Haber Ajansı (QNA), 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim Al Sani'ye atfen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayımladı ancak açıklamadan hemen sonra Katar resmi olarak QNA sitesinin siber saldırıya uğradığını duyurarak söz konusu açıklamaların dikkate alınmamasını talep etti. Ancak Birleşik Arap Emirliklerinden yayın yapan Al Arabiya ve SKY News Arabia televizyon kanalları, resmi açıklamalara rağmen yayınlarına devam ederken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır gibi ülkeler de Katar menşeli yayın yapan tüm yayın kuruluşlarına erişimi ülke içinde yasakladı. Suudi Arabistan, BAE, Yemen, Mısır ve Bahreyn yaptıkları açıklamayla Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurdu. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, ülkelerinin hava sahasını Katar'a kapatarak, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerinden ayrılmasını istedi.
Türkiye olarak Siber saldırılar ve genel durum hakkında ki çalışmalara kabaca bir baktığımızda ise durum şöyledir. Bilişim teknolojilerinin vazgeçilmez hale geldiği son yıllarda konunun bir boyutu daha da öne çıkmaktadır; Kullanılan sistemlerin güvenliği. Sürekli iletişim halinde olan bilgi sistemlerinin oluşturduğu ve siber ortam olarak adlandırılan altyapıların güvenliği ülkelerin ‘’ Politik, Askeri ve Stratejik ‘’ açıdan öncelikli olarak ele alması gereken unsurlar haline gelmiştir. Ulusal siber güvenlik kapasitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirmek amacıyla Ülkemizde kurulan Siber Güvenlik Enstitüsü (SGE) faaliyetleri 1997 yılında Bilişim Sistemleri Güvenliği (BSG) Birimi adı ile TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) altında başlamıştır. 2012 yılından bu yana ise TÜBİTAK BİLGEM bünyesinde ayrı bir enstitü olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. SGE; Siber güvenlik alanında araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütmekte; askeri kurumlara, kamu kurum ve kuruluşlarına ve özel sektöre çözüme yönelik projeler gerçekleştirmektedir. Ağ Güvenliği Grubu, Güvenlik mimarilerinin tasarımı, sistemlerin güvenli kurulumu/ güvenlik testleri, risk analiz çalışmalarının gerçekleşmesi gibi alt başlıklar altında ele alınabilecek projelerle ülkemizin özellikle geleceği adına oldukça önemsenmesi gereken bilişim güvenliği alanında söz sahibi bir otorite konumuna gelmiştir. Siber Güvenlik Enstitüsü olası riskleri de önemseyerek ülke genelinde haberleşme, enerji, finans, su gibi kritik altyapıların bilişim sistemlerini analiz ederek muhtemel tehditleri ortaya koyan raporlar hazırlamaktadır.
Dünyanın süper gücü konumundaki İngiltere’de yaşanan siber saldırı ve akabinde birkaç gün sonra Katar’da meydana gelen Siber saldırılar bize de Devlet ve Millet olarak bazı şeyleri hatırlatmalıdır. Böyle bir girişim ve saldırılara karşı Devlet olarak tedbirlerimiz var mıdır? Olabilecek her türden siber saldırıya karşı savunma ve karşı saldırı sistemlerimiz kurulmuş mudur? Dünya Siber saldırılara halen maruz kalma ihtimali göz önünde bulundurulmak suretiyle ülkemizde bu alan için bir ‘ Siber Güvenlik Bakanlığı ‘ kurulmalı mıdır? Sadece sesli olarak düşünüyor ve soruyorum.