Sigaralar cepten, çaylar şirketten
Ne zaman devlet dairesine yolum düşse her Türk vatandaşı gibi içimi bir sıkıntı kaplar, huysuzlanırım. Halkla İlişkiler’den sorumlu kimsenin olmaması bir tarafa, devlet dairelerimizde göze çarpan en temel ve ortak özellik binaların ilgili dairenin işlevine bakılmaksızın projelendirilmiş olmasıdır. Bir adliyeye, bir nüfus dairesine günde kaç kişi gelir, oluşacak kalabalıkları nerede ve nasıl tutarız da gene de geriye ferah bir boşluk kalır; bina havalandırmaları hem vatandaşı hem de görevliyi rahat ettirecek şekilde nasıl tasarlanmalıdır; oturma, yürüyüş, bekleme alanları nasıl daha ergonomik planlanabilir gibisinden küçük dertlerden müteşekkil devlet dairelerinde, vatandaşın ve görevlinin rahat etmemesi için her şey düşünülmüştür.
Devlet dairesinin ana kapısından içeri girdiniz mi ne yapacağınızı bilemezsiniz; şaşkın tavuklar gibi bir o yana bir bu yana koşup işinizin nasıl görüleceğini ve kimler tarafından görüleceğini öğrenmeye çabalarsınız. İşin nasıl görüleceğine dair tahmin yürütseniz bile çoğu kez odaların hangi işlemler için tahsis edildiğini gösterir bir levha olmadığından tıkanıp kalırsınız. Yardım almak için odalara girip sorular sorduğunuz da size bakmadan, karnından konuşan çok bilmiş coğrafya öğretmeni edalı süslü bayan şeflerin, üzerine yığılan işlerin öcünü sizden almaya kararlı torpili olmadığından yükselememiş, sigaradan sesi çatallı çıkan memurların paylamaya hazır birer bomba gibi sizi beklediklerini görürsünüz.
Adliye koridorları, banka şubeleri böyledir. Bankalar artık müşteri odaklı oldukları için durumu biraz düzeltmişlerdir ama Adliye’de, Vergi Dairesi’nde, Nüfus’ta durum gerçekten yukarıda çizmeye çalıştığım tablodan farksızdır. Vatandaşın değil çay içecek yer bulması, oturup dinlenebileceği bir iskemle dahi yoktur. Sıra beklerken günlük gazetesini okuyup köşe yazarlarına taş çıkartan en müstesna yorumları yapabileceği endişesiyle her türlü rahatlama imkanından mahrum bırakılmıştır.
KOSKİ’ye işi düşen tüketicileri şok eden bir uygulamaya şahit olmasaydım, yıllardır terfi bekleyen süslü bayan şeflerin, iş yoğunluğunun hıncını vatandaştan çıkaran kart memurların istisnasız bütün devlet dairelerinde görülebileceğini söylerdim. KOSKİ’de durum değişmiş. Vatandaş medenice düğmeye basıp sıra numarasını aldıktan sonra, sigara bahçesinde şaşırtıcı bir şekilde bedavadan çayını yudumluyor, yeni arkadaşlıklar bile kuruyor.
Devlet babanın ilk kez vatandaşı adam yerine koyduğuna şahit oluyoruz. Şüphesiz her vatandaş daha çok ilgiye layıktır ama biz ilginin bu kadarını da görmemiştik… Devlet bazen böyle şaşırtıyor demek ki…
***
Bugünleri de görecek miydik ya rabbi!
AK Parti’nin son seçimde elde ettiği başarı ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Abdullah Gül’de karar kılınması Doğan medyasının iki büyük gazetesinde hazımsızlığa yol açtı. Hürriyet önceki gün AK Partili milletvekillerini başörtülü-başörtüsüz diye fişlerken Milliyet de Çankaya seçimi öncesinde yeni bir saldırı cephesi açtı. Milliyet internet sitesinin ilk aklına gelen, Gül'ün 30 Ağustos resepsiyonuna başörtülü eşiyle katılıp katılmayacağı oldu.
30 Ağustos öncesinde Gül, görevi devralırsa Genelkurmay’ın 30 Ağustos Resepsiyonu'na ‘türbanlı’ eşini götürüp götürmeyeceği merak konusu… Yine bu gazeteye göre Abdullah Gül'ün seçilmesi halinde Hayrünnisa hanımın durumu ‘kamusal alan’ tartışmasını yeniden alevlendirecek. Askere mesaj gönderen haberler yine manşetlere çekiliyor gördüğünüz gibi…
TBMM Genel Kurulu'ndaki turların üçüncüsü 28 Ağustos’ta yapılacak. Gül'ün bu turda seçilmesi bekleniyor. Anayasa'da açık bir hüküm bulunmadığı için 29 Ağustos'ta Meclis'te yemin edip Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den görevi devralabilecek. Bu durumda kriz cephesine göre şu sorular gündeme gelecek:
Abdullah Gül, 30 Ağustos öncesinde görevi devralırsa, Genelkurmay Başkanlığı’nın Gazi Orduevi’nde verdiği 30 Ağustos resepsiyonuna ‘türbanlı’ eşini de götürecek mi? Eşini, ‘türbanlıların alınmadığı orduevi’ne götürmesi halinde ‘askerin tavrı’ ne olacak? 30 Ağustos'ta hipodromda yapılan törenlerde protokol locasında türbanlı eşler yer almıyordu. Gül, hipodromda yapılacak törene eşiyle birlikte katılacak mı? Gül’ün yabancı devlet başkanları başta olmak üzere Çankaya Köşkü’nde verdiği davetlere eşinin de katılması halinde askerler gidecek mi? Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, başta 29 Ekim resepsiyonu olmak üzere Çankaya Köşkü'nü türbana kapatmıştı. Sezer, 29 Ekim resepsiyonunda eşleri türbanlı olan vekillere davetiye göndermiyordu. Gül’ün seçilmesi halinde, 29 Ekim akşamı Köşk’te nasıl bir manzara ortaya çıkacak? Gül, resepsiyona eşiyle birlikte gelecek mi? Bu resepsiyona milletvekillerini türbanlı eşleriyle birlikte davet edecek mi? Sezer, Çankaya Köşkü'ndeki yabancı devlet başkanlarına verdiği yemeklerde eşleri türbanlı olan Başbakan, Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı'na eşsiz davetiye gönderiyordu. Çankaya Köşkü'nde bundan sonra resmi yemek davetlerinde nasıl bir yöntem uygulanacak?
Gördüğünüz gibi 30 Ağustos kutlamalarına ‘türban’ gölgesi düşecek… Türkiye bu günleri de görecek miydi, ya rabbi!