Bütün bir dünyada uydu yayıncılığının büyük gelişme göstermesiyle birlikte televizyon basit bir işlev yapan araç konumundan çıkmıştır. Yayınlarıyla bütün bir dünyayı etkilemektedir. Onun olumlu ya da olumsuz etkisinde kalan toplumlar değişme ve dönüşme süreçlerini hızlı bir şekilde yaşamaktadırlar. Aynı zamanda bir iletişim aracı olan televizyon, bizzat kültürel değerlerin taşıyıcısı olmakla kalmaz, belli bir süreçten sonra, kültürel değerlerin kendisi haline de gelebilir.
Televizyon yayıncılığı alanında korkunç bir rekabet yaşanmaktadır. Denetimden uzak yayın yapan televizyon kanalları, yerine göre hem ait olduğu ülkenin sesi-soluğu olur ve hem de ses ve görüntüsünün ulaştığı kitleler üzerinde büyük ve sarsıcı etkiler meydana getirir. Yerine göre bir haber ya da görüntü, kişi ya da kuruluşların parlatılmasına ya da gözden düşürülmesine sebep olabilmektedir. Yaşadığımız çağda bunun birçok örnekleri vardır. Bu sebeple kalkınmış ülkeler, yayıncılık sektörüne büyük yatırımlar yapmaktadırlar. Her dilde yayın yapan kanallar olmasına rağmen, hepsinin de ortak hedefi ve ana teması, o ülkenin bakış açısının sunulması ve hedeflediği amaçlar doğrultusunda değişim etkileri meydana getirecek düzeyde bir politika izlenmesidir.
Televizyon, gerçekten büyüleyici bir kutudur. Haber programlarından tutun da reklâmlara varıncaya kadar bazen açık bazen de gizli bir şekilde hedef kitlenin bilinçaltında büyük tesirler meydana getirir. Renkli dünyalar eşliğinde sunulan ve psikolojik etkiler meydana getiren televizyon yayınları, izleyicileri üzerinde farkına varmadan gördükleri yanlışlara inandırılır hale getirilir, şartlandırılır ve ekranda gösterilen kimi sahici olmayan haber, düşünce ve inanç gibi unsurlar insanı yanıltabilir.
Görsel medya, en çok ve en kolay çocukları etkisi altına alıyor ve onları renkli dünyasına çekiyor. Hiç kuşkusuz bu araçlar güçlerini, sözü görüntüyle desteklemesinden ve düşünceden önce duygulara hitap etmesinden almaktadır. Görüntü eşliğinde sunulan müzik bile, bilinçaltında kalıcı etkiler meydana getirmektedir.
İletişim araçları, çocuğun özgür bir şekilde hayatı anlamlandırmasına engel olmakta, onlar üzerinde gerek olumlu ve gerekse olumsuz yönde yoğun etkiler bırakmaktadır. Kimi zaman onlarda doğruları, kimi zaman da yanlışları çoğaltmaktadır. Özellikle çocuğun beş duyusuna hitap eden görsel medya, onların, zihin dünyalarını tembelleştirmede büyük rol oynamaktadır. Bu iletişim araçları içerisinde çocukların ilgisini en çok çeken yapımların başında çizgi filmler, sinema filmleri ve dizi filmler gibi yayınlar gelmektedir.
Yaşadığımız yüzyılda televizyona karşı çıkmak bir anlam ifade etmemektedir. Aksine, televizyon gibi yayın kuruluşları alanında boşluk bırakmadan yatırım yapmak ve bütün bir insanlığı kurtaracak iyi, güzel ve ahlaki değerler gibi temel ilkelere bağlı yeni bir yayın siyaseti geliştirmek gerekmektedir.
Televizyon, kişilik, inançlar ve değerler alanında olumlu ve olumsuz güçlü etkiler meydana getirmektedir.
Bilindiği gibi insanların, kodlanabilen ve şifrelenebilen bir düşünce dünyaları vardır. Birey ya da toplumların bu dünyasının referans sistemlerimiz arasında yer alan Kur’an ve Hz. Peygamberin yaşayan sünneti ve siretiyle kodlanmasını sağlamamız bir insanlık ve İslamlık borcumuzdur. Yüce Allah’ın iradesine uygun bir şifrelemeye dayalı bir yayın politikası, elbette bütün bir insanlık için sadra şifa olacaktır. Yoksa iletişim çağında bu araçların karşısında durmak mümkün değildir.