Kütüphaneler haftası oldukça yoğun geçti bizim için. Kitapla iç içe bir dünya, kitapla dost bir hayat, kitabına uydurulmuş değil kitaba uyulmuş bir pratik hepimizin dileğidir muhakkak. İnsanın kendisini yazması hoş değil ama konunun önemine binaen, önemli olan bir konunun bir yerinde kendimiz de bulunduğumuz için, mecburen yazmak zorunda kaldık. Çarşamba günü Duran Çetin, Abdullah Harmancı ve bu satırların yazarı Adnan Hadiye Sürmegöz İÖO’da kütüphaneler haftası münasebetiyle bir toplantı gerçekleştirdik. Vural Kaya da katılacaktı toplantıya ancak o yaşamı edebiyata öncelediği için, acilen bir hastaya kan vermesi gerekiyormuş, kan merkezinde olduğundan dolayı katılamadı. Kıpır kıpır öğrenciler sanki bir, iki, üç tıp denmişçesine dikkatle dinleyip dikkat çekici sorular sordular. Toplantı sonunda yazma heyecanlarının, serüvenlerinin başında olan genç ilgililerle ayaküstü sohbet ettik. İçimiz umut doldu.
Ertesi gün İl Halk Kütüphanesinde “Okuma Biçimleri” başlıklı panelde yine birlikteydik yazar arkadaşlarla. Ekibe bu kez Vural Kaya da dahil olmuştu. Konuşma içerikleri önceki günkü haber metninde kısmen yer aldığı için burada tekrar etmeyi gereksiz görüyorum. Ancak bir noktanın altını çizmekte yarar var. O da Duran Çetin’in konuşmasında bahsetmiş olduğu ve bizim de o sayede duymuş olduğumuz bir kitap okuma platformu oluşturulmuş Konya’da kitabı gündeme taşımak için. Önümüzdeki günlerde sanırım adını ve icraatlarını sık sık duyacak gibiyiz. Bu platform “kitaplar konuşuyor” kampanyası başlatmış. Adı büyük içi boş bir iş olmayacak şekilde ilerliyormuş çalışmalar. Başarılar diliyorum.
Kuruluşunun üzerinden henüz çok zaman geçmeyen Konya Bilim ve Sanat Merkezi yavaş yavaş sahaya iniyor. Muhacir pazarının arkasındaki mütevazi binasında sessiz sedasız faaliyetlerini sürdüren ve etkinliklerine devam eden ancak gözlerin de merakla çevrildiği kurum cuma günü kütüphaneler haftası münasebetiyle bir şiir dinletisi gerçekleştirdi. Konya Bilim ve Sanat Merkezi öğrenci ve velilerinin de yoğun bir katılım gösterdiği gecede çocuklar şiirler okudu, oyunlar sergiledi, org ile çeşitli müzik parçalarını seslendirdiler. Zaman içerisinde çok daha dikkat çekici etkinlikler yapacaklarının işaret fişekleri gecede iz bıraktı.
TYB’de Roman ve İntihal
Cumartesi gününe geldiğimiz zaman ise mutad olduğu üzere TYB Konya Şubesinin Cumartesi programında Romancı Burhan Günel’i dinleme imkanımız oldu. Roman ve İntihal başlıklı programdan önce Günel’in eşi Nisa Günel ‘Bir Yazarın Eşi Olmak’ başlıklı çok dikkat çekici bir konuşma yaptı sürpriz olarak. Bir yazara bu kadar yakın olup yaşamını paylaşarak yaşamak ve bunun yanında onu, çok uzak bir kişi gibi tanımlayarak oldukça dikkat çekici tespitlerle, duygusallığın dozajını kaçırmadan, çok dikkatli bir gözle yazıya aktarmak. Bu metnin bulunup okunması, yayınlanması gerektiğini düşünüyorum eğer yayınlanmamış ise. Sanırım Zeki Oğuz metni b(s)ize bulur eğer TYB Konya Şubesinde yok ise. Konya’da parasız yatılı okumuş ve kelimenin gerçek anlamıyla da parasız ve yatılı olan, kaloriferleri yanmayan, soğuk bir okuldan çıkıp okumak için hem sıcak bir mekan olan hem de içinde kitap bulunan kütüphaneyi ilkokul yıllarında keşfeden, okumaya müptela olan, titizlenen, yaşamdansa yazıyı önceleyen bir yazarı yakından tanıma imkanı bulduk cumartesi günü hem kendi dilinden hem eşinin kaleminden... İntihal konuşmasında beni daha çok düşündüren şey intihal yapan yazarlar değil de eserini çalarak oluşturan yazarları koruyan ve kollayan “edebi iktidar ilişkileri” oldu. Bu ilişkinin yapısı üzerin(d)e durulması, düşünülmesi gereken bir konu zannımca. Bunu da en iyi o iktidar ilişkilerinin dışında kalmış, gadrine uğramış kişiler daha iyi bilir.