Şimdi Nasr suresini okumanın tam zamanı -1-
Şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki İsrail çocuk öldürmekte çok başarılı. Son Lübnan muharebesinde öldürdüğü çocukların sayısı 600’ü geçiyor; Siyonist rejime yakışan bir ‘zafer’!
İsrail Başkasabı Ehud Olmert “Lübnan’da zafer kazandık” derken çocuk katliamını kast ediyorsa itirazımız yok, ama askeri bir zaferden söz ediyorsa buna kargalar bile güler. İsrail parlamentosunda yaptığı “zafer” konuşmasında “İsrail gelecekte daha iyi savaşacaktır” dediğine göre, İsrail’in pek iyi savaşmadığını aslında Olmert’in kendisi de kabul ediyor.
Şam’daki Hamidiye Çarşısı’nda Şeyh Nasrallah posterleri satan bir adam, Lübnan muharebesi devam ederken şöyle diyordu TRT muhabirine: “İsrailliler çocukları öldürsün, Hizbullah onların gemilerini batırıyor!” Olup bitenlerin bundan daha güzel bir özeti olamaz.
“Yenilmez ordu” diye anılan İsrail ordusunun gücü ancak çocuklara yetti. Bir avuç Hizbullah savaşçısıyla baş edemedi İsrail. O İsrail ki, 1967’de Mısır’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün ordularını darmadağın ederek 6 gün içinde Gazze Şeridi’ni, Batı Şeria’yı, Sina’yı ve Golan’ı işgal etmişti. O İsrail ki, 1982 yılında Lübnan’a adeta elini kolunu sallayarak girmiş ve kayda değer bir mukavemetle karşılaşmadan Beyrut’a kadar ilerlemişti (Bunları sık sık hatırlamalı ve hatırlatmalıyız ki Hizbullah’ın kazandığı son zaferin büyüklüğü iyice anlaşılsın, kafalara iyice yerleşsin). Zaman değişti. Şeyh Nasrallah ve askerleri yepyeni bir günü müjdeledi. Gün, yalan imparatorluğunun yıkıldığı ve Ümmet-i Muhammed’in şu Kur’ânî hakikate uyandığı gündür: “İnanıyorsanız güçlüsünüz.”
Allah’ın ipine sımsıkı sarılan ve meleklerle omuz omuza savaşan Hizbullah, İsrail’in medarı iftiharı olan “zırhı delinmez” Merkava tanklarından onlarcasını füzeleriyle delip geçti, yakıp kül etti; İsrail savaş uçaklarını ve helikopterlerini düşürdü; İsrail savaş gemilerini batırdı; İsrail’in en seçkin askerlerinden 150’sini öldürdü ve yüzlercesini de yaraladı, Rabbimize şükürler olsun… İsrail, Hizbullah’ın elindeki silahlardan bir milyon kere daha güçlü silahlara, ayrıca dünyanın en gelişmiş uydu sistemlerine ve dillere destan bir istihbarat teşkilatına sahip olduğu halde, Hizbullah’ın cephedeki performansına yetişemedi, hırsını sivil hedeflerden aldı… Bu muharebede askeri zafer, hiç şüphesiz, Hizbullah’ındır. Ama Hizbullah’ın asıl büyük zaferi, İsrail’i -ve dolayısıyla ABD’yi- yenilgiye uğratmanın mümkün olduğunu bir kere daha kanıtlamış ve Ümmet-i Muhammed’i gaflet uykusundan iyice uyandırmış olmasıdır. “İsrail’le baş etmek mümkün değil, taviz vermeye mecburuz, topraklarımızın işgal altında kalmasına katlanmaktan başka çaremiz yok” yalanı artık hiç kimseye yutturulamaz. Arap ülkelerindeki hiçbir rejim –ve dahî Türkiye’deki rejim- ‘yenilmez’ İsrail’le iyi geçinmenin gereğine ikna edemez halkı, İsrail’in ‘gazabı’ ile korkutamaz. Karizması çizilmiştir İsrail’in, büyüsü bozulmuştur. Bugüne kadar halkları İsrail ve ABD tehdidiyle korkutarak ‘ayartan’ rejimler bugün itibarı ile şu soruyla sarsılacaklardır: “Amerika’nın sınırsız desteğine rağmen Şeyh Nasrallah’ın birkaç bin askeriyle baş edemeyen İsrail, ortada feci bir ihanet olmadığı takdirde büyük İslam ülkelerinin kalabalık ordularıyla nasıl baş edebilir?” Dünya Müslümanları şimdi Lübnan’da ucu görünen ‘umumi’ zafere ulaşmak için idarecilerinin Nasrallah’laşmasını, ordularının da Hizbullah’laşmasını talep edecekler. Bu talep dünyayı değiştirecek, güzelleştirecek inşaallah.
İsrail, Lübnan’daki Hizbullah varlığını yok etmek üzere yola çıkmıştı, ama, bunu başarmak şöyle dursun, Hizbullah mentalitesinin bütün İslam dünyasına yayılmasına yol açtı. Lübnan halkını canından bezdirerek Hizbullah’a karşı ayaklandırma planı da tutmadı; Şii’siyle Sünni’siyle, Müslüman’ıyla Hıristiyan’ıyla bütün Lübnan halkı Hizbullah etrafında kenetlendi, üstelik İslam dünyasının genelinde de Sünni-Şii dayanışması gündeme geldi. Hülasa: İsrail’in vahşi saldırıları İslam dünyasının uyanmasına ve derlenip toparlanmasına hizmet etti.