Murat Bardakçı, Haberturk'teki köşesinde yine polemik yaratacak bir yazı yazdı. "Mehter komedisine bari çocukları âlet etmeseler" diyen Bardakçı, "şimdiki Mehter insanı imandan çıkartıyor" dedi.
DEVLET ADAMLARI MEHTERLE KARŞILANIRSA..
YARATICI zekâmız tarih, san'at, musiki ve folklor alanlarında büyük, çok büyük bir gelişmeye imza attı: Çocuklardan müteşekkil bir mehter takımı kuruldu. Ben, Yunanistan'ın etek giymiş merasim bölüğünü, Fransa'nın Napolyon devrinden kalma birliklerini, İngilizler'in de devâsâ kürk başlıklar takmış muhafız askerlerini gördükten sonra mehterin bizdeki resmî törenlerde niçin kullanılmadığını hep merak etmişimdir. Türkiye'ye gelen yabancı bir devlet adamının mehterle karşılanması halinde, uçaktan iner inmez, ziyaretinin daha ilk dakikalarında göreceği muazzam imparatorluk mirasının karşısında nasıl etkileneceğini bir düşünün...
ALLAH ALLAH NİDALARIYLA MARŞ OKUMAK SAÇMALIKTIR
Bu, meselenin bir tarafıdır ama, bazıları daha büluğ çağına bile girmemiş çocukların zurna ve nakkare çalıp kös vurarak "Allah Allah" nidâları arasında "Meydân-ı celâdet" marşları okumaları bence tuhaf, tuhaftan da öte bir saçmalıktır. Türkiye'de, mehter konusunda 1990'ların ortalarına kadar yürürlükte olan bir kanun vardı: Mehter takımına sahip olma yetkisi, sadece Genelkurmay Başkanlığı'na aitti ve bir başka kuruluş mehter kuramazdı, yasaktı. Tek bir mehter vardı, Genelkurmay'ın Mehteran Bölüğü. Ama, askerlerin değişik illerde çok sayıda mehter takımı kurmasını teşvik etmek yerine, Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı zamanında her ne akla hizmetse, yasak kaldırıldı. Bazı belediyeler hemen mehterbaşılığa soyunup amatör fasıl heyeti toplarcasına mehter takımları kurdular. Bu mehter hevesi sonraları daha da arttı ve hemen her köşeden bir "Hasduuuur!" nidâsı yükseldi.
ZURNA İLE SERENAD
Hem de ne yükselme! Şehre yeni gelmiş ve henüz servet sahibi olmuş efendi hazretleri sevimli mahdumlarını sünnet mi ettirecek? Çocuğun korkulu bakışları ve çığlıkları arasında zurnalar cedleri, nesilleri, babaları terennüm ediyordu. Bir başka beyefendi, kerimeleri hanımefendiyi mi evlendiriyor? Mehter askerî havaları bırakmış, Vardar Ovası'ndan çıkıp "Yine bir gülnihâl"e uzanıyordu. Hattâ iş sadece mehterle de kalmıyordu, sanatlarını artık kahvehanelerde yahut halı dükkânlarında icra etmekte olan semâ grupları da sıradaydı.
İşte, bu gümbürtülü tuhaflıklara şimdi akla-hayâle gelmeyecek bir yenisi ilâve edildi ve çocuklardan bir mehter takımı kuruldu.
Son senelerde yaşanan bütün bu zurna, davul ve kös enflasyonuna rağmen, Türkiye'de hâlâ tek bir "hakiki" mehter vardır: Genelkurmay'ın Mehteran Bölüğü... Zira, gerçek bir mehter takımı kurmak kadrosundan repertuvarına, kostümünden enstrümanlara kadar masraflı bir iştir, epey bir harcama gerektirir ve ilçe belediyelerinin mâli güçlerini birhayli aşar.
SADECE GÖRÜNTÜ YETMEZ
Üstelik, mehter demek sadece görüntü değil, aynı zamanda askerî musiki demektir, musikinin doğru şekilde icrası için akademik ve müzikal bakımlardan sabırlı ve ciddî çalışmalar şarttır ve bu iş sahnelere, parklara ve düğün salonlarına düşmeyecek derecede öneme sahiptir.
Varlıklı birkaç belediye gerçi müzikal kaliteyi yakalamaya çalışan ve hakikisine yakın mehter bölükleri teşkil edebildiler ama, diğerlerini hiç sormayın!
Bir zamanlar Attilâ İlhan'a mâledilen, "Mehter çaldığı zaman on komünistten dokuzu imana gelir" diye bir söz vardı.
Mehter bir zamanlar belki hakikaten öyle idi, bazı duyguları kendiliğinden dışa vurdururdu ama şimdilerde tam bir tulûata dönmesiyle dinleyeni yola getirmesini bir yana bırakın, insanı dinden-imandan bile çıkartıyor.