Küçük sınavlarla büyük sınava hazırlanmak!
Dün yüz binlerce gencimizin katıldığı bir sınav vardı. Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı. Bu sınavla üniversite çağına gelmiş olan gençlerimiz hayatî tercihlerini yapacaklar. Elbette kendi iradeleri gücü kadar. Zira asıl tercih, Büyük İradenin sahibi tarafından onaylanıp yürürlüğe konulmaktadır.
Batıda insanların eğilim ve kapasiteleri daha oyun çağında tespit ediliyor ve çocuklar ona göre geleceğe hazırlanıyorlar. Bu tespiti ana baba ve uzmanlar birlikte yapıyorlar. Diyelim ki herhangi bir sanatta kabiliyeti olan çocuk o sanatla ilgili alanlara/okullara yönlendiriliyor. Bu şekilde iyi bir sanatçı, işinin erbabı bir usta, iyi bir eğitimci, iyi bir yönetici vb olması sağlanıyor. Biz de ise genelde herkes okumaya, diploma almaya adeta zorlanıyor, dökülenler ise istemeye istemeye sanata, zanaata yöneliyorlar! Bu da çekirdekten yetişmiş sanat erbabı, işinin ehli esnaf/ustaların sayısını azaltıyor.
Bu gibi sınavlara, görüntüde gençlerimiz katılsalar da, anne baba, dede nine büyükler de onlarla beraber hatta onlardan daha fazla sına katılıp sınav heyecanyaşıyorlar. Sınavların yapıldığı okullara öğrenciler aile boyu geliyorlar. Sınava girecekler içeri alınıyor, dışarıda kalanlar da sınav saati süresince bahçede bekleyerek, dualar okuyarak, hatimler okuyarak, çay içip mini piknikler yaparak içerdeki sınava kendilerince katkıda bulunuyorlar.
Sınav çıkışı, okul bahçesi ana baba gününe dönüyor. Üç saate yakın bir zaman içerde ter dökmüş, problemlerin içerisinde adeta dünyadan/hayattan kopmuş olan çocuklarımız, günyüzüne çıkınca yakınları tarafından karşılanıyorlar. Hem de hacdan döner gibi, hatta sırattan geçmişçesine. Bu durum gençlerimiz üzerinde olumsuz etki de yapıyor tabi ki. Zira anne baba ve yakınların bu aşırı ilgisi çocuklarımız üzerinde manevî bir baskı oluşturuyor. Sınava giren gencimiz, ben bu sınavı kazanmalıyım, bu kadar insanın beklentisini boşa çıkarmamalıyım şeklinde duygulara kapılıyor. Sınavı iyi geçmemizse psikolojik buhranlara girebiliyor. Öte yandan büyüklerine muhtaç, onlar olmadan sınav yerine bile gidip gelemeyen güvensiz bir nesil yetişiyor.
Aslında hayat bütünüyle sınavın kendisidir. Hepimiz şu geçici ömrümüzde sınanmakta, imtihana çekilmekteyiz. Sonucu kabirde yahut ahrette açıklanacak bir sınavdır bu.
O Allah ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır. (67 Mülk 2)
Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz… (3 Âlu Imran 186)
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! (2 Bakara 155)
Onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik. (7 Aaf 168)
Ancak çoğumuz, sonucu dünyada açıklanacak ve ödülü dünyada kalacak sınavların içerisinde kaybolmakta ve asıl Büyük Sınavı ötelemekteyiz. Halbuki dünyevî sınavlar bizi o büyük sınavdan alıkoymamalı, tam aksine bize o büyük sınavı hatırlatmalı ve o büyük sınava hazırlamamız için bizleri tahrik etmelidir. Çünkü asıl olan Büyük Sınavdır. Gerçek anlamda kazanmak yahut kaybetmek de o sınava göre olacaktır. Zira o sınavı kazananlar, kalıcı yurdu kazanmış olmakla her şeyi kazanmış olacaklardır. O sınavda kaybedenler de kalıcı yurdu kaybetmekle, aslında her şeyi kaybetmiş olacaklardır.
Bu yüzden anne baba çocuklar olarak hepimiz o büyük sınavı unutmamalı, her zaman o sınavın heyecanı içerisinde olmalıyız. Çocuklarımıza da asıl olan o büyük sınavı kazanmak olduğunu sürekli hatırlatmalıyız. Bu, onları dünyevî sınavlara hazırlanmaktan geri bırakmayacak, tam tersine onlara bu yolda da çalışma azim ve kararlılığı kazandıracak, girdikleri sınavların olumlu olumsuz sonuçlarını metanetle karşılamalarını sağlayacaktır.
Son olarak şu gözlem ve tespitimizle yazımızı bitirelim:
Önceki gün bizim de görevli olarak katıldığımız sınavda, sınava gireceklerin kılık kıyafetleriyle ilgili bir uyarı/ültimatom/dayatma yoktu. Zira önceki sınav görev kağıtlarının/yönergelerin her sayfasında bu konuda çok katı uyarılar yer alırdı. Genelde de bu uyarılar, küçücük kız çocuklarına yönelik yapılır ve uygulanırdı. Erkekler için bu konuda pek bir yaptırım olmazdı.
Dünkü sınavda ise öyle olmadı. Öğrenciler girişteki mutad aramalardan geçtikten sonra başı açık ve başörtülü olarak sınava girdiler, huzurlu bir şekilde de sınavlarını yaptılar. Yani günlük hayatta olduklarından başka kılıklara girmeye zorlanarak münafık tipi yapılmaya zorlanmadılar. Sonuçta ne kimse kimseyi ağlattı, ne de inancından dolayı kimse göz yaşı döktü. Bu arada hemen söyleyelim, bu uygulama ile ne laikliğe halel geldi ve ne de kimlik tespiti konusunda herhangi bir problem yaşandı. Demek ki karşılıklı anlayış içerisinde sorunlarımız çözülebiliyor. Yeter ki taraflar birbirlerini iyi niyetle dinleyip anlayabilsinler, birbirlerini oldukları gibi kabullenebilsinler.
Bu huzur ortamını sağlayan herkese şükranlarımızı sunar, yavrularımıza iki dünya muvaffakıyetleri dileriz.