Taner Yıldız, milletvekiliyken de bakan olunca da sakallı haliyle dikkat çekmişti. Oysa o sakal 20 yıldır o yüzde. İktidarlar, makamlar değişti ama o sakallı halinden vazgeçmedi. AK Parti öncesi genel müdür iken de, milletvekili seçildiğinde de sakallıydı. Öyle görülüyor ki bir daha da kesmeyecek. Bakan’ın lügatinde olmayan belki de tek kelime ‘sinekkaydı.’ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız aslında sakala en fazla alerji duyulan ortamlarda yetişti. Kendisi bir asker çocuğu. Babası emekli pilot. Daha düne kadar bırakın bu halini günlük sakalla bile orduevlerine girilemiyordu. Bu konuda kişisel mağduriyeti de var. İlk milletvekili seçildiğinde sakallı olduğu için Meclis’teki askeri taburda yemek servisi yapılmamıştı. Peki, tıraş olmayı düşünüyor mu? Halk onun bir de sakalsız halini görecek mi? Buna pek niyetli görülmüyor. İlk bıraktığında simsiyah olan sakalı yüzünde ağardı. “Sakalımı kesmek gündemimde yok” sözüyle ak sakallı olarak hayatını sürdüreceği mesajını veriyor.
‘Üstat çok otoriterdi’
Kayserili bilinen, Yozgat doğumlu olan Taner Yıldız, babasının görevinden dolayı 10 yıl Balıkesir ’de yaşadı. Sonra Kayseri’ye geldi ve iki cumhurbaşkanı ( Turgut Özal - Abdullah Gül ) çıkaran Kayseri Lisesi’ni bitirdi. Lise ve gençlik yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’ndeydi (MTTB). Yani Cumhurbaşkanı Gül , Başbakan Erdoğan ve AK Parti’nin çekirdek kadrosu gibi Necip Fazıl’ın etkisindeydi. ‘Üstat’ın yolundan gitmeye başladı. İstanbul’da Teknik Üniversite’yi kazanınca da irtibatı koparmadı. Okul çıkışları, hafta sonları, ikinci adresi Necip Fazıl’ın ‘Büyük Doğu’ dergisiydi. Sohbetlerini dinlemekle yetinmedi bir de görev üstlendi: “1979-1982 yılları arasında üç yıl boyunca üstadın çaycılığını yaptım. Çayını veriyordum.” AK Parti kadrolarının önemli bölümü Büyük Doğu’nun müdavimiydi. O döneme ilişkin bir fotoğraf ilginç olabilirdi. Bakan Yıldız, “Hiç fotoğrafım yok” dediğinde şaşırdım. Meğer sorun teknik imkânsızlık değilmiş. “Üstad, çok otoriterdi. Bize çok kızdığı olmuştur. Fotoğraf çektirelim demeye cesaret bile edemezdik” diye açıklıyor gerekçesini.
İşini ‘cebine’ yükleyen bakan
Taner Yıldız, teknolojiyle barışık bir isim. İşini, programını, bir yılını cebine yüklemiş. “Teknolojiyi bütün şubeleriyle kullanıyor.” Mesela, 29 Ekim 2012’de ne yapacağı şimdiden belli. Cebine girecek programda özel kaleme de yetki vermiş. Cep telefonu en yakın danışmanı gibi. Günlük doğalgaz tüketimi, elektrik fiyatlarındaki değişim, petrol fiyatlarının anlık seyri mi lazım, yanı başındaki danışmana sormaya gerek duymuyor. Telefonundaki verilerden anında görebiliyor. Özel sektörle yaptığı görüşmelerde de telefonu çıkarıp bilgileri test ediyor.
Teknolojiyle haşir neşir olmanın başka faydaları da var. Bakanların hızlı iletişimine de yarıyor. Kabine arasında ‘anlık istihbarat paylaşımı’ sağlanıyor. Bakanlardan Egemen Bağış, Mehmet Şimşek, Veysel Eroğlu da sosyal medyayı, GSM’i yaygın kullanıyor. Taner Yıldız ile bu isimler arasında ‘cepten cebe’ kesintisiz bir hat kurulmuş. Bu yöntemle belki de en sık görüştüğü isim AK Parti ’nin kurmaylarından Ömer Çelik. Twitter’ı ise izlemekle yetiniyor. “Bütün mesajlara anında cevap verecek vakti olmadığı” için girmiyor. Cep telefonu ve mail mesajlarıyla bizzat ilgileniyor. Gelen mesajlara istisnasız cevap yazıyor. Bunun için özel zaman ayırmış. Gece 01.00’den sonra mesajlara cevap yazıyor. Bu işi bazen iki saati buluyor. Teknik veya eğlenceli siteler günlük takibinde. Taner Yıldız’ın bıraktığı ilk izlenim güler yüzlü oluşudur. Ünlü ‘yalan haber’ sitesi zaytung.com’un sıkı izleyicilerinden olması o yüzden şaşırtmıyor. Yıldız, telefonunu cebinden, iPad’ini de yanından ayırmıyor. Enerjiden mizaha, bilimden maneviyata geniş program arşivi var. Eski, yeni çok sayıda film yüklü. Düzenli şekilde 10’arlı paketler halinde film yükleniyor. Filmlerin çoğu da seyahatlerde uçakta izleniyor.
‘Karakter’li roman ve filmler
Zaman sınırlı. Tiyatro, sinema, hatta evde dizi izlemeye vakit yok. Çocukluğundan beri okuma alışkanlığı edindiği kitaplardan ise kopmak istemiyor. Şartlar seçici olmasını gerektiriyor. Taner Yıldız, ‘karakter tahlilleri’ne yoğunlaşmış. İnsan davranış ve karakterleriyle ilgili kitap ve filmlere öncelik veriyor. Dostoyevski, Tolstoy vazgeçilmezi. Favori kitabı Necip Fazıl’ın ‘Aynadaki Yalan’ı. Bakan Yıldız’a göre kadın-erkek ilişkilerini en iyi bu kitapta anlatılıyor. Cemal Süreya’nın ‘99 Yüz’ kitabı da Yıldız’ın beğendiği eserlerden. Yıldız, kekeme İngiliz kralın macerasını anlatan The King’s Speech (Zoraki Kral) ile Dan Brown’un Melekler ve Şeytanlar eserinden uyarlanan Angels-Demons filmlerinin karakter tahlili açısından öğretici olduğunu söylüyor.
Üç dönemi destekliyor
25 yaşında şirket yöneticisi, 34 yaşında genel müdür olmuştu. Taner Yıldız, 10 yıldır milletvekili. Üç dönem kuralı gereği en fazla üç yıl sonra siyasi hayatına ara verecek. Kıyıda, köşede üç dönemden kurtulma formülleri aranırken, o halinden memmun. Kendisini de ‘emekli’ edecek kuralın yılmaz savunucusu: “Hayatın sonlu olduğu bir yerde makam ve paranın da sonu olur. Üç dönem kuralı çok doğru. Kendimle ilgili gelecek planı da yapmadım.”
‘Gece 02.30’a randevu verdik’
Enerji Bakanı ‘enerjik’ bir insan. Güneşin ilk ışıklarından önce, saat 05.00’ta güne başlıyor. 08.00’e kadar bütün gazeteleri okuyor. En geç 09.00’da bakanlıktaki makamında oluyor. Görev kapsamındaki günlük rutin işler, resmi programlar, kabuller derken akşam oluyor ama iş bitmiyor. Asıl randevu yoğunluğu akşam sonrasında. Bakanlık özel kalemde ziyaretçi trafiği artıyor. Peş peşe randevular. 21.00’den 24.00’e bazen onlarca kişiyle görüşülüyor. Yıldız, “Bir seferinde 02.30’a randevu vermiştik” diyor.
Evinin adresi: Akkuyu Sokak
Mütevazı ve doğal bir insan olan Yıldız’ın nükleeri savunan birisi olarak Greenpeace Ofisi’ni ziyareti, protestoculara çay ikramı, maden işçileriyle yerin altında yılbaşı kutlaması ‘çok güzel hareketler’ olarak yazıldı. Nükleer enerji ile kader birliği yapmış gibi. Anayasa Mahkemesi’nin son kararını “Yasama, yürütme, yargı nükleerde görüş birliğine vardı. Bu konu devlet politikası olarak tescillendi” sözleriyle sevinçle karşılıyor. Bu arada, Taner Yıldız’ın Kayseri’deki evinin bulunduğu sokağın adı da ‘Akkuyu’.”