Arşiv, milletlerin hafızası, devletlerin hayatı, tarih ve kültürümüzün ana kaynağıdır. Köke ya da köklerimize inmek istediğimizde, doğruyu öğrenmeyi arzuladığımızda başvuracağımız en emin kaynak arşiv belgeleridir.
Selçuk Üniversitesi'nin çeşitli fakültelerinde branşlarında kendilerini bilim dünyasına kabul ettiren seçkin ve saygın isimler var. Benim "Caner abim", iletişimcilerin "Caner hocası", yani Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı bu seçkin ve saygın isimlerden biri. Yrd. Doç. Dr. Arabacı, ülkemizin yetiştirdiği en yetkin yerel tarihçileri arasında mesleğini sürdürüyor, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyeliğinin yanı sıra Beyşehir Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü görevini de yürütüyor.
2003 yılında haftalık "Bozkır'ın Sesi" isimli bir gazete yayınlamıştık. Meslektaşım Duran Çölcü ile güç ve çile birliği yaparak bu gazeteyi 12 sayı yaşatabilmiştik. Şu anda bu özlemimi www.bozkirinsesi.com haber portalında gidermeye çalışıyorum. Ha, yayınladığımız eski mevkute, yani “Bozkır’ın Sesi” pek yakında dergi formatında ev ve iş yerlerinize konuk olacak. Bu çalışmamız bazı “ağıbeyleri”nin huzurunu kaçıracak. Çünkü biz gerçekleri yazacağız. “Nimet Çiçekleri”ni değil, “Çile Çiçekleri”ni sulayacağız. “Nimet” ikramını görünce “U” dönüşü yapmayacağız. Şimdi, Bozkır'da bazı sözde uyanıklar, üç-beş siyaset bezirganı, dedikodudan başka hiçbir şey üretmeyen cüce kafalar, bu konuya da takacaklar, takılacaklar. Hem adamların mallarının üzerinde sefa sürecekler, hem de bize sövecekler. (Unutmadan hatırlatayım, bize sövenlere, şapka çıkarmayız. Bunu da bilsinler...)
Bozkır'ın yerel tarihi ile yaptığımız çalışmalara Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı hocamdan yoğun destek aldım. Sizin anlayacağınız bizim "Sisli Eylül" olarak son aşamaya getirdiğimiz, Bozkır İsyanları'nın kitap çalışması. Hocamın verdiği belgelerden biri 24 Kasım 1993 tarihinde Konya Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yayınladığı "Konya'da 24 Kasım Dergisi"ndeki belgeler... Annem Sarı'nın Hatma ve babam Topal imam rahmetliler zaman zaman sohbetlerinde "Ellik Gâvurları" kelimelerini kullanırdı. Hatta Bozkır'da mahallemizin birini hemşerilerimiz "Gâvur Mahallesi" olarak isimlendirmez mi?
Yazının başında arşive dikkat çektik.
Aşağıda yazacağımız konular da arşivden çıktı.
"Konya'da 24 Kasım Dergisi"nde Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı, "SIRISTAT RUM MEKTEBİ"ni yazmış. Caner hocamın yazdığı makale çok geniş. Buraya sadece bir küçük prağrafını alıyorum. "...Bozkır'da bir Rum okulunun bulunduğu pek duyulmamıştı. Çünkü Bozkır, havası suyu sert, yaylak iklimiyle Türkmen boylarının yerleştiği bir güzel beldemizdir. Fakat, 1917–1919 yıllarında Bozkır'da bir Rum okulunun olduğunu görüyoruz. Toplam 25 öğrencisi olan bu okul SIRISTAT RUM MEKTEBİ adını taşıyor. Halbuki aynı yıllara ait imtihan cetvellerini Konya'ya gönderen diğer okullar BOZKIR adını kullanıyor. Ama bu mektebin adı SIRISTAT RUM MEKTEBİ..."
***
Bu nefis tarih makalesinin ilerleyen bölümlerinde, bu okulda "Türkçe, Rumca,Türkçe Sarf ve imla, Rumca Sarf ve İmla, Hesap (Matematik), Coğrafya, Tarih-i Osmani" derslerinin okutulduğu görülüyor. Okulun kayıt defteri bilgilerine göre öğrencilerin taşıdıkları adların başında "Hristo ve Arin" geliyor. Aile lakapları arasında "Hacıoğlu, Mertlioğlu, Yavruoğlu, Kokuluoğlu" gibi Türkçe adlar var. Bunların Hıristiyan Türkler’den veya Anadolu'nun Türkler tarafından fethinden sonra Müslüman Türk toleransı ile Türkçe isimleri benimsemiş olmaları kuvvetle muhtemel görülüyor. Bugün nerede bu Rumlar? Bu soru hemen akla gelebilir. Yunanistan, Rusya, Bulgaristan gibi jenosit uygulamayan Osmanlı Devleti, hakimiyeti altında her din mensubu ayrı millet olarak anılıyor ve din-ibadet özgürlüğünü de tanıyorlardı...
26 Eylül 1919'da çıkarılan ve Demir Asaf bey başta olmak üzere 5 Kuva-ı Milliyeci'nin asiler tarafından katledildiği isyanların beyin takımı içerisinde Arin Efendi isimli bir Rum esnafın olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bozkırlı Rumlar’ın İstiklal Harbi'nden sonra göçmüş olmaları büyük bir ihtimal dahilindedir. Zira Konya merkez ve Sille'dekilerin göçtükleri bilinmektedir...
Bu belgelerin muhtevası, beni "Bozkır Altınları"na götürüyor. Bozkır ve Sille'nin arasında ciddi ilişkiler var. Bozkır'daki "Silleliler" sülalesinin bugün bile varlığı, "berberler", "boduç" yapma işi Sille'den gelmiş. Altın madenine çalışmaya gelen Silleli Rumlar, Bozkır'daki soydaşlarıyla kaynaşmış, yeni bir kültür ve ticaret tarzı yaratmış. Sille'ye de çok sayıda Bozkırlı Türkmen gitmiş. Orda da "Bozkırlılar" sülalesinin varlığı bu gidişin kanıtı.
Rahmetli Prof. Dr. Faruk Sümer'lerin yetiştiği, Bozkır'ı, bugün bilim dünyasında onlarca profesör ağabeyimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde en son atamalarda Konya Personel Okulu ve Garnizon Komutanlığı'na görevlendirilen Tümgeneral Uğur Uzal paşamız temsil ediyor...
Bugün Bozkır'ı yönetenler yaşananların tartışmaya açılmasından korkuyor.
Bu konuları yazmak isteyenlere mistik baskılar yapmaya yelteniyor.
Yakınlarda Bozkır’daki kilisenin niye, yakılıp yıkıldığını da soracağız.
Çünkü, bizden sonraki Bozkır kuşağının ilçenin "derin", "geniş" ve "yakın" tarihini doğru ve objektif olarak öğrenme hakkının bulunduğuna inanıyoruz.
Bizim kuşağın "Bozkır Rum Mektebi"ni öğrenmeye hakkı yok mu?
Bu konuda Bozkır Belediyesi eski ve yeni kültüre katkı yapmayacak mı?
Bugünkü yönetimin yapmayacağı kesin. Ama yarınlarda Bozkır Belediyesi'ni yönetecek kadroların, yönetmeye aday olacak isimlerin bu konuda hazırlık yapmaları gerekecek gibi geliyor bana. Bilmem, belki gazetecilik tutkununun biri çıkar, “Sırıstat Rum Mektebi”nin kayıtlarında sıkça tekrarlanan "Hacıoğlu, Mertlioğlu, Yavruoğlu ve Kokuluoğlu" ailelerinin izin sürüverir. Gündeme taşıyacağı yeni belgelerle bu insanların torunlarının belki Bozkır'da yaşayanlarının varlığını belgeler, kültürlerinden yararlanmamıza vesile olur.
Bilimde, sanatta ve tarihte "olmaz" yoktur.
Sürprizlere hazırlıklı olmalıyız.