Geçtiğimiz günlerde siyaset akademisi açıldı. İlk dersin yapıldığını haberlerden öğrendik. Ülke adına olumlu hanesine yazılabilecek bir gelişme olacak akademiler, eğer ileride buradan alınan ders/sertifikaya işlevsel bir güç kazandırılırsa. Aksi bir durumda havanda su dövülmüş mü olacaktır? Bilemem. İyi başlayıp sonu getiril-e-meyen işler deposunda bir yeri olmaz inşallah. Bakalım zaman ne gösterecek. Konu ile ilgili web sitesine bakıldığı zaman taslak programı görülebiliyor. Yerel yönetim ağırlıklı olmak üzere ilginç konuların yanı sıra belediyelerin teknik işleyiş ve siyasal sistem içerisindeki yeri, yetkisi ve görevleriyle ilgili dersler var. Benim ilgimi çekenlerden birisi Belediyelerin Sosyal ve kültürel Faaliyetleri (Sosyal Belediyecilik) başlıklı ders. Doğrusu bu dersi dinlemeyi istiyorum. Çünkü kimin vereceğini merak ediyorum. Bu dersi Konya’da en iyi kim verir? Merak ettiğim ancak bilgisine ulaşamadığım konulardan birisi de hangi dersi kimin, ne zaman vereceği. Biz bilmesek dahi öğrenciler biliyordur mutlaka hangi konuyu kimin anlatacağını. Plansız, son anda belirlenmiş bir konu ve konuşmacı siyaset kelimesi ile de akademi kelimesi ile de bir arada bulunmaz muhakkak. Bu konu ve konuşmacıların önceden ilan edilmesi de oldukça iyi olurdu.
Siyasetin Kitabı: Siyaset
Ben Siyaset Akademisi’nin yerel yönetim ağırlıklı olduğunu gördüğümde biraz sükûtu hayale uğramış oldum. Daha genel ve siyaset teorisi, bilimi ile ilgili bir müfredat var zannediyor, bekliyordum. Ancak burada teorik olmaktan çok ihtiyaca dönük olma ilkesi gözetilmiş belli ki. Belki bunun sebeplerinden birisi de belediyenin görevi, işleyişi, mekanizması hakkında herhangi bir bilgisi olmadan kendisini başkan olarak bulanların yaşadıkları sıkıntıyı izale etmek de olabilir. Görev başında öğrenip zaman kaybetmektense öncesinde bir genel bilgi edinilmiş olur diye düşünülmüş olsa gerek. Neyse, gerekçeleri geçelim.
Aralarında kimlerin olduğunu bilmediğim öğrencilere ben genel siyaset teorisi ile ilgili bir kaynak önermek maksadıyla başlamıştım yazıma. Haddini bilmezlik olarak addedilmez inşallah. Belki ilgilisi olan ama kitap hakkında bilgisi olmayan birkaç kişiye faydalı olur ise bu yazı amacına ulaşmış olacaktır. Geçtiğimiz yıl haziran ayında TYB Konya Şubesi programı vesilesi ile Konya’ya gelen Prof.Dr. Mümtaz’er Türköne’nin yanında bana hediye olarak getirdiği kitap: “Siyaset”. Doğrusu hediyeyi görünce afallamış, heyecanlanmıştım. Kitabı biliyordum ama Konya’da olmadığı için içeriğinden ve hacminden tam olarak bilgim yoktu. Elime aldığımda gördüm, oldukça hacimli bir kitap. Aradan geçen zaman içerisinde başucu eserlerim arasında kendisine yer buldu. “Liberalizm ve Liberal Eğitim” konulu çalışmam esnasında okumuş olduğum kitaplardan daha etkileyici ve toparlayıcı bulduğum bir kitap; Siyaset. Lotus Yayınlarından çıkan kitap bir edisyon çalışması. Türköne editörlüğünü yapmış. Çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin yazılarından oluşuyor. Siyaset tarihi ve düşüncesinin dünü ve bugününü okuyanı sıkmayacak bir şekilde ele alan, anekdotlara yer veren ve okuyana oldukça geniş bir perspektif sağlayan bir kitap. İlgi duyanların mutlaka okumasını hararetle tavsiye edeceğim bir eser.
Siyasetin güncel tartışmalarının tarihi ve teorik arka planını ele alan bir çalışma. Okuyanı Siyaset teorisi konusunda ortalama bir vasatın üzerine çıkartan ve hâlihazırda süre giden tartışmalarda siyaset allamesi gibi görünen şahsiyetlerin ne kadar sığ olduğu bilincine erdiren çalışma bence siyasete şurasından burasından atılmayı düşünenlerin okumadan geçmemesi gereken bir çalışma. Bütün siyaset üzerine kitapları değilse dahi en azından insan bu eseri okumalı diye düşünüyorum.
Ancak teorik bir arka planınız olduğu zaman olaylara, yaşananlara eleştirel bir biçimde bakabilir ve çok saçma görünen şeylerin hangi tarihsel arka planda yürütüldüğünü anlamlandırabilirsiniz. Siyaset ancak o zaman şu anda bulunmuş olduğu yerden daha yüksek bir değer ve seviye kazanmış olur.
-Aklıma Halife Olduğum Geldi-
Hz. Ömer bir Cuma hutbesinde hiç yeri yokken sözü dolaştırıp “Ya Ömer, daha dün baban Hattab’ın develerini güden bir çobandın” der. Minberden indikten sonra “durup dururken seni bunu söylemeye iten sebep nedir?” diye sorarlar. “Aklıma Halife olduğum geldi” der. Gururunu köreltmek için böyle yapar, nereden geldiğini hatırlayıp halktan kopmamaya çalışır. Günümüzde ise bu tersi bir anlam kazanır. Yaygın olan fıkrada belirtildiği üzre basit bir göreve seçilen adam “Yahu şu Allah’ın işine bak, daha dün ben de sizin gibi biriydim” der. Mahiyet farkını kavradın sen! Ahlakınız, teorik altyapınız zayıf ise “üçüncü sınıf kasaba politikacısı” diye küçümsenip aşağılanmak mukadderat olur. Siyaset en alt tabakadan insanların uğraşısı diye algılanıp, dalavere, üçkağıt, ayak oyunu gibi olumsuz anlam kazanır. Bu ülkenin “kaliteli insanlarını” kendisinden uzak tutan olumsuz bir hüviyet kazanır. Bundan da sen ben değil bütün ülke zarara uğrar.
Kitapta Siyaset Teorisi, İdeolojiler ve Sistemler, Siyasetin Toplumsal ve Kurumsal Boyutları, Siyasetin Güç Merkezleri, Çağdaş Siyasi Yönelimler, Siyasetin Küresel Boyutları olmak üzere altı bölüm yer alıyor. İçeriği oldukça zengin olan kitapta ayrıca her konu sonunda o alanla ilgili daha derinlemesine okunması gereken kaynakçalara da yer verilmiş. Türköne’nin TYB Konya Şubesi’nde de bahsetmiş olduğu Gelecekbilim bölümü de mutlaka okunmalı. Her akademi öğrencisinin ev/l/inde bulundurup okuması gereken bir kitap diyorum.