Herhangi bir şeyin, bir davranışın, bir sözün, bir insanın, bir grubun veya bir eserin kusurunu, yanlışını gösterme, ayıbını ortaya çıkarma ve doğrusunu, hatasız olanını ortaya koyma yönündeki düzeltme çabasına tenkit veya eleştiri denir.
Eleştiri yaparken her şeyden önce, kırıcı olmamak, kırıp dökmemek, yapıcı olmak ve Allah’ın rızasını gözeten bir amaç taşımaya özen göstermek gerekir.
Eleştirinin insanda farklı etkiler oluşturan türleri vardır.
Kişilik özelliklerini hedef alan, başkalarının yanında kişileri rencide eden ve insanların yıkımına, bitimine, yok olmasına neden olan yıkıcı eleştiri, aslında eleştiriden çok art niyetli bir saldırıdır.
Gerçek eleştiri; iyi niyetli, yol gösterici, yapıcı ve olumlu ifadeler içeren ve insanlar arasında olması gereken bir iletişim biçimidir.
Doğru ve sağlıklı bir eleştiri; hoşgörü, sabır, anlayış, saygı ve nezaket temellerine dayalı olmalı, dedikodu, suçlama, şikâyet, saldırı ve benzeri nitelikler taşımamalıdır.
Eleştirinin dozu, eleştiren ile eleştirilen kişi arasında var olan saygı ve sevgi temelini yıkmayacak, yok etmeyecek düzeyde olmalıdır. Onun için eleştiriler çok dikkatli bir üslupla yapılmalıdır.
Bir hatayı, bir kusuru abartarak kişinin bütün iyiliklerini hiçe saymak, eleştirinin kötü niyet taşıdığının göstergesidir. Eleştirilen kişinin yanlışları yanında doğrularını, hataları yanında iyiliklerini de ortaya koymak gerekir.
Haset, kıskançlık duyguları içerisinde ve karşısındakini yenilgiye uğratma, onu ezme, kendisinin güçlü olduğunu kanıtlama, şöhret edinme gibi düşüncelerle yapılan eleştiriler insaf ölçüsü ile bağdaşmaz. Bu şekilde yapılan eleştirilerde Allah’ın rızası yoktur.
Eleştiri yapacak kimsenin, aldığı bir haberi kontrol etmesi, araştırması şarttır. Aldığı yanlış haberi kullanan kişi eleştiri yapmış olmaz, karşısındakine iftira atmış olur ki bu büyük bir vebaldir.
“Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onu iyice araştırın. Aksi takdirde bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât / 6) Ayeti unutulmamalıdır.
Eleştiri yaparken hakaretten, sövgüden, kötü sözden, yüz yüze bakılmayacak sözler sarf etmekten, alay etmekten, küçümsemekten, eleştiriyi kavgaya dönüştürmekten, cedelleşmekten sakınmalıdır.
Eleştiri ne kadar içten ve samimi olursa, ne kadar Allah rızasına yönelik olursa, o kadar verimli olacaktır. Muhataba bu samimiyet hissettirilmelidir.
Bir gruba veya bir insana duyulan kin ve öfke, o gruba, o insana adaletli, insaflı ve ölçülü davranılmasına engel olmamalıdır.
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide / 8)
Buna göre eleştirirken haklı yere ve bir hakkın ortaya çıkması için eleştirmeli, eleştiri haksızlığa ve kişisel çıkarlar üzerine bina edilmemelidir.
Eleştiriyi yerine göre isim vermeden yapıp, muhatabın kendine düşen payı almasını sağlamak gerekir.
Bununla beraber bir kişinin ortaya koyduğu fikirler, İslâm’a aykırı ise konumu ne olursa olsun o düşüncenin yanlışlığı ortaya konulmalı ve ölçülere riayet edilerek eleştiri getirilmelidir.
Eleştiride amaç kişileri rencide etmek ve onları kaybetmek değil kazanmak esas olmalıdır. İtici değil, çekici bir dil kullanmaya dikkat edilmelidir.
Kur’an’ın haber verdiği şekilde Efendimizin çevresindeki insanlara yumuşak davranması ölçümüz olmalıdır.
Eleştirilen kişi açısından baktığımızda da şunlar söylenebilir:
Yukarıdaki ölçüler içinde yapılan eleştiriden rahatsız olmamak gerekir. Kendine güvenen kişiler eleştiriden rahatsızlık değil, memnuniyet duyarlar.
Eleştirinin insana birçok faydası olabilir. Nice yanlış anlamalar, yanlış aktarmalar, eleştiri sayesinde açığa kavuşur ve nice haklar bu şekilde yerine ulaşır.
Eleştiri sadece başkalarına yönelik olmaz. Kişinin kendi kendini eleştirmesi de gereklidir. Buna öz eleştiri ya da nefis muhasebesi adı verilmektedir.
Öz eleştiri cemaatler, cemiyetler ve gruplar için de kullanılmalıdır. Kendilerini gözden geçiren, kusurlarını tespit edip giderme yolunu seçen cemaat, cemiyet ve gruplar daha başarılı olurlar.
Kur’an bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır:
“Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip bizzat kendinizi unutuyor musunuz? Akletmiyor musunuz?” (Bakara / 44)
*** *** ***
24 Haziran’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerine az bir süre kaldı.
Seçimler yaklaştıkça insanların, partilerin ve ittifakların birbirlerine olan saldırıları da gittikçe yoğunlaşmaya başladı.
Bu durum artık eleştiri boyutunu aşıp saldırı, cedelleşme, hakaret ve sövgü boyutuna ulaştı. Bilhassa sosyal medyada bu hal çok daha fazla görülmeye başlandı.
Birkaç gün sonra seçimler bitecek ama bizler birbirimizin yüzüne bakmaya devam edeceğiz.
Onun için eleştirilerimiz yukarıdaki ölçüler dâhilinde olursa, kimseyi kırıp dökmeden bu dönemi atlatmış oluruz İnşaallah…
Elbette herkes fikirlerini savunacak ve karşı tarafa eleştiriler getirecektir. İşte bunu yaparken yıkıcı değil yapıcı, itici değil çekici, kaybettirici değil kazanıcı, sert değil yumuşak bir tarz ortaya koymamız gerekir.
Yukarıdaki yazıyı bir kere daha okumakta ve bu ölçüleri her yerde, her konuda olduğu gibi siyasette de uygulamamızda çok fayda var. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.