Aklını gereği kullanmayanları (Ahmak deniyor) kandırmak ve yanıltmak kolay; İkna etmek zordur” “Akıllını kullananı ikna etmek kolay; kandırmak zordur.”derler
Aklını gereği kullanmayanları, beş yanlış arasına bir doğru koyarak denesen O, mantıklı olandan şüphelenir.
Zamana ve zemine şartlara göre ismi bazen büyücü, bazen belam, bazen aydın, şimdilerde entelektüel olarak değişse de yaptıkları hiç değişmemiş.
İnsanlık Tarihi boyunca bunun birçok örneğini görmek mümkün olduğu gibi fazla uzağa gitmeden yakın Tarihte tekerrür eden birkaç örnek:
21Temmuz, 1905'de Ermeni militan (Joris Efendi) tarafından, Abdülhamit'e suikast yapılır. O zamanın çok vatansever Aydınlarının bir kısmı, hiç tereddüt etmeden, bu bombalı suikastçıyı desteklerler. Hatta şu satırları yazmaktan da hiç çekinmez.
"Ey şanlı avcı damını beyhude kurmadın, Attın fakat yazı ki, yazıklar ki vurmadın" der.
Başka birisi ise "Memleketi bir zalimden kurtarmak için, bu kahramanlığı bir Ermeni vatandaşımız yapmıştır" diyerek, içindeki kini satırlara aktarır.
O zaman bu yazılanlar sadece matbuatta yer bulabildiği için okuyan yazan bir zümre haberdar olabiliyordu, günümüzde ise hak kisvesi latındaki ihanet ve ahmaklıklar borazancı başı tv ve gazetelerde saatlerde evlerin içine kadar girmiş durumda cabası ile sanal aleminde dakikalar içinde dünya duyuyor. Sizin Anlayacağınız bu tür ihanet ve ahmaklılar hiç değişmemiş sadece figüranları farklı. Dün bunu ittihat adına yapan vatansever ahamaklara buğün başka vafıflar eklenmiş…
Fazla ileri gitmeden size, saf bir vatandaşın hikâyesi ile konuyu bitirelim.
Adamcağız, biraz saf davranışlı kendine göre doğruları ve saplantıları var. Adeta bildiğinden çevirmekte imkansız ,Namazına, niyazına düşkün olan bu vatandaş, ne hikmetse, kıbleye hep yanlış duruyor ama yanlış durduğunu bir türlü kabul etmiyor.. Kendisinden küçük hoca olan yakının Kıblenin o yönde değil, şu yönde olduğunu, söylediği zaman, , kendisinin kandırıldığını sanıp bozuluyordu.
Siz, beni kandırıyorsunuz, kıble, o yönde değil, bu yönde, diyordu. Ona bir gün:Sen, kıblenin böyle olduğunu nereden biliyorsun? diye, sorduğumuzda, verdiği cevap son derece ilginç oldu:
Dayım bana, namaz kılarken sol omzunu terekten yana çevirirsen, kıbleye dönmüş olursun, siz, benim dayımdan daha mı iyi biliyorsunuz ki, beni kandırmaya çalışıyorsunuz dedi.
Tabiki Ahmakları ikna mümkün olamadığından, tereğin konumunu değiştirsen bile binanın konumu uygun düşmediğinden, konu çözümsüz kalıyordu.
Günümüzde de dayım öyle diyenlerin yönünü kıbleye çevirmek o kadar zorki hepsinin bir dayısı , emmisi, abisinin kıble tarifini aşarak gerçeğe ulaşması çok zor.