SOKAK KÖPEKLERİ

Derviş Argun

Esasen bu haftaki yazımı, Bilim Kurulu ve Sağlık Çalışanlarının  onca çabası ve unutmayın "ölüm var" çağrısını yok sayıp, sosyal mesafe, yaş sınırı  ve kalabalık ortam oluşturmama kuralını hiçe sayarak  Anıtkabir'de omuz omuza ve sıra sıra dizilen beylere ayırmıştım.

Yazılı ve sözlü hukuk kurallarına göre, onların tamamı yasak ihlalinden, kimisi yaş sınırına riayet etmediklerinden ve fakat tümü Korona riskinden dolayı en yakın KYK yurdunda karantina altına alınmaları gerekmektedir diyecektim. Ama aşağıdaki olay, ülkemin geleceği bir fidanın toprağa düşmesi olup ve  bana göre yukarıdakinden çok daha önemli olunca yazımın konusunu değiştirdim.

14 Nisan'da Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde sokakta oynayan 2 ile 13 yaş arası altı çocuğa üç sokak köpeği saldırmıştı. Çocuklardan üçünün durumu ağırdı. Eğer haber doğruysa bu üç çocuktan birisi bu yazının yazıldığı saatlerde vefat etmiş. Belediye üç saldırgan köpekten ikisini yakalamış, birisini de arıyormuş. Şaka gibi. Ama gerçek. İlk mi? Hayır. Geçmişte sayısız kez yaşanmış bir olayın dejavusu o kadar. 

Bu sorun sadece Viranşehir sorunu mu? Kocaman bir hayır da buna. Tüm Türkiye'nin hatta kırsaldan çok kentlerin sorunu. Kentleri hem de ana caddeleri işgal eden sahipsiz köpekler, sahipli çocukları parçaladığında, çocuk sahipsiz, köpek sahipli hale geliyor ve nasıl oluyorsa tüm yetkilileri sus pus ettiren bir lobi ortaya çıkıyor ve çocuğunu kaybeden ana, acısıyla baş başa kalırken, çocuğu parçalayan köpek, bu lobi marifetiyle devlet korumasına alınıyor. Bu da şaka gibi ama değil. Gerçek. Hem de eksik bile.

Bana sorarsanız, yeryüzünün tüm köpeklerini üst üste koysanız, Viranşehir'de ölen çocuğun tırnağı etmez. Bu, her köpek öldürülsün demek değil. Bunu söylemeye  her şeyden önce dinim izin vermez. Ama tasması olmayan, sahibi bulunmayan, yakasına yapışıp saldırganlığının muhatabı olacak bir ip tutanı bulunmayan köpekler de sokaklarda olamaz. Olmamalı. Köpeği sevmenin köpek severler tarafından ödenecek bir bedeli olmalı. Şehrin en işlek caddelerinden en kuytu sokaklarına kadar başı boş dolaşmasına izin veren yetkililer de, katliama çanak tutmaktan yargılanmalı. Onların bu davranışının güya müsebbibi olan sözde hayvan severler de, tümünün değeri ölen çocuğun tırnağı bile etmeyen bu köpekler için yaptıkları lobi, kurdukları baskının hesabını vermeli.

Siz hiç, omzunda kaleşinkof marka silahı, ayağında mekap marka ayakkabısıyla bir teröristin, işlek caddelerimizde, kuytu sokaklarımızda gezmesine, devletin kolluk güçlerinin, "dur bakalım birisine zarar versin de ondan sonra icabına bakarız" diyerek izin vereceğini düşünebiliyor musunuz? Aynı şey mi? Evet hem de bire bir. Hatta köpek metaforu daha ağır.

Ne zaman, kime ve hangi şartlarda saldıracağı belli olmayan onarlı, yirmişerli gruplar halinde dolaşan binlerce köpek, İstanbul, Ankara dahil tüm ülkeye dağılmış,  caddeleri, sokakları işgal etmiş durumda. Ve maalesef bu köpekler, üzerine hırka örüp giydirdiğiniz, yelek ve papyon takıp gezdirdiğiniz fino cinsi köpekler değil. Neredeyse her biri ortalama bir çocuk boyunda, ortalama bir adam ağırlığında ve sahipsiz.

Halkına hizmet etmesi gereken belediyeler ve tebaasına sahip çıkması gereken devlet, lobisiz çocukların , lobili köpekler eliyle katledilmesine "hayvan severlik" saçmalığı yüzünden seyirci kalıyor. Seyirci kalıyor, çünkü bu ilk ölüm, ilk katliam değil. Basına yansıyanı var, yansımayanı var. Ürettikleri korku zaten hiç konuşulmuyor bile. Ama yakın tarihte Kayseri'de ölümlü bir saldırı yaşanmışken önlem alınmıyor ve bu gün de Viranşehir'de bir saldırı oluyorsa, yarın da Konya'da benzer bir saldırı olacak demektir. Bunun adı, seyretmektir.

Evet. Kabul edelim sahipsiz ve vahşi sokak köpekleri bu ülkenin bir gerçeği. Ve yine kabul edelim ki, hayvan sever olduğu iddiasındaki insanlar, çocuk parçalama kabiliyetine sahip köpeklerle, papyon takıp gezdirdikleri fino'ların aynı haklara sahip olmasını istiyorlar. Süreç sonunda kimse, Viranşehir'li çocuğun hakkını ya da anasının acısını konuşmuyor. TV'ler ve basında, daha çok da sosyal medyada bir çuval lüzumsuz laf arasında taze bir can toprağa, dev bir acı da yaralı bir ananın bağrına gömülüyor.

Belediyelerin kayıtsız kaldığı, hükümetin duyarsız davrandığı bu sorunu, vatandaş kendisi çözmeye kalkınca da başına hem hukuki, hem de lobi kaynaklı hangi sosyal ve siyasal baskıların geldiğini anlatmaya gerek yok. Yaşanmışlara bakmamız yeterli. Ama bu böyle olmaz, olmamalı.  Sokakta sahipsiz köpek olmaz, olamaz. Şahıs değilse belediye, o da ilgisizse  devlet o köpeğe sahip çıkmak zorundadır. Çıkmıyorsa ve sahipsiz sokak köpeklerinin işlek caddeler, ıssız sokaklarda dolaşmasına izin veriyorsa, Viranşehir'li ananın karşısına çıkıp, becerip de bir bedel biçebiliyorlarsa, o çocuğun bedelini ödemek zorundalar.

Kimsenin çocuğu, sokak köpekleri fantezisine sahip bir grubun oyuncağı değildir! Caddelerde ve sokaklarda , boynunda tasması, yanında sahibi olmayan köpek bulunamaz. Varsa bile o köpeklerin yeri, şehrin dışına kurulmuş "köpek barınaklarıdır" o kadar. Her şeyden ve herkesten önce buna devlet müsaade etmemelidir.

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.