İslam âlemi başta olmak üzere bütün bir dünyada ülkemizin sosyal itibarı giderek artmaktadır. Bunda da aziz milletimizin evrensel ölçekte adalet, eşitlik, hakkaniyet, paylaşma, yardımlaşma, yoksullarla dayanışma ve arabuluculuk gibi alanlarda yüksek duyarlılık göstermesinin büyük payı vardır. Çünkü Türkiye, bütün bir dünyada meydana gelen kriz bölgelerinde aktif bir politika izlemektedir. Bu kriz bölgelerinden birisi de Somali’dir. Somali sadece açlık ve yoksullukla boğuşan bir ülke değil, yıllardır iç savaşla da boğuşan bir ülkedir. Bu bağlamda Türkiye Somali’den yükselen feryada sessiz kalmamış adeta “lebbeyk” demiştir. Gördüğümüz kadarıyla devlet ricalimiz salt yoksulluk sorunuyla değil, bir yönden de iç barışı yeniden tesis etmek için kolları sıvamış, taraflar arasında sulhu sağlamak için yoğun bir çaba sarfetmektedir. Çünkü şu anda Somali’de güvenlik yoktur. Güvenliğin olmadığı bir coğrafyada yapılacak yardımlar da amacına istenilen düzeyde ulaşamayacaktır. Eğer taraflar arasında iç barış sağlanabilirse, yeniden Somali’nin maddi ve manevi imarı gerçekleşecektir. Zira Türkiye orada yeniden bir Somali kuruyor. Bu kolay bir iş değildir. Bu çaba da ancak barışla başarıya ulaşacaktır.
Somali her ne kadar son yıllarda kuraklık yaşıyorsa da açlık sorununu sadece bu kuraklığa bağlamak doğru değildir. Bugün Somali’yi bu hale getiren dünün sömürgeci Batı ülkeleridir. Yıllarca yeraltı ve yerüstü hammadde kaynaklarını yağmalayan müstevliler bir müspet çivi bile çakmadan bu toprakları çöplük haline getirerek terk etmişlerdir. Ne doğru dürüst devlet örgütlenmesi ve ne de belediye örgütlenmesi vardır, Somali’de. Ülke baştanbaşa mevcut iktidarla, el-Şebâb örgütü arasında kurtarılmış bölgelerden ibarettir. Mevcut iktidar mensupları ihvan yanlısı, el-Şebâb ise, selefi ve vehhabi bir örgütlenme modeline sahiptir. Halk ikiye bölünmüş ve Müslümanlar birbirine düşürülerek kırdırılmaktadır. Eğer taraflar arasında kalıcı barış sağlanırsa, Somali’ye yeniden güven ve istikrar gelecek, sözü edilen açlık felaketi de asgari düzeye inecektir.
Bugün Somali’de kelimenin tam manasıyla korkunç bir sefalet yaşanmaktadır. Açlık, susuzluk, hastalıklar, her türlü güvensizlik, barınma ihtiyaçlarından yoksun olma, işsizlik vb. Milletimiz Somali’de ki bu kronik felaketi sona erdirmek için büyük bir yardım seferberliği başlatmıştır. Bu sebeple, devlet ricalimiz, Diyanet İşleri Başkanlığımız, Toki, Kızılay ve STK’lar bu felakete duyarsız kalmamış, ses vermiş ve yardımlar için köprü görevi yapmaktadırlar. Ben inanıyorum ki bu yardımlar Ramazan Ayı’ndan sonra da artarak devam edecek ve kalıcı hale dönüşecektir. Türkiye’nin bu tavrı, Somali halkı tarafından asla unutulmayacak, Somali ile Türkiye arasında kurulan gönül köprüleri daha da bizi birbirimize yaklaştıracaktır.
Coğrafyamız genişlemektedir. Tarih bizi bir defa daha göreve yeniden çağırmaktadır. Maalesef Osmanlı coğrafyasının çoğu, içler acısı bir haldedir. Bugün Batı’lı güçler, hala eski sömürgeleriyle işbirliğini devam ettirmektedirler. Bizim atalarımız adalet devleti kurmuşlar. Neden biz bu topraklardan kopalım? Bugün bu topraklarda yaşayan ahali “el” ediyor bize. Bu el, asla havada kalmamalıdır. Yeni bir dünya kurulurken, bu dünyada mutlaka kurucu pozisyonunda yer alanlar, yarın karar zamanında da etkin olacaklardır. Çağdaş bir İngiliz tarihçisi, “Osmanlı yıkılan bir uygarlığın adı değil, durdurulan bir uygarlığın adıdır. Önündeki tarihi engeller kaldırılırsa, tekrar kaldığı yerden yürüyüşe devam edecektir” demişti. Görüldüğü gibi, tarihsel yürüyüşü için start verilen bu milletin önü, terör belasıyla kesilmek (kestirilmek) istenmektedir. Bu milletin akl-ı evvelleri mutlaka bu oyunun bozulması ve milletimizin tarihsel yürüyüşünün önünün açılması için büyük çaba sarf etmeleri gerekmektedir.
Biz ne kadar güçlü oldursak, Filistin’de akan kan duracaktır. Biz ne kadar güçlü olursak, bütün bir İslam coğrafyalarına barış ve huzur gelecektir. Biz ne kadar güçlü olursak bütün bir insanlık yarınından endişe etmeyecek istikrar ve huzur arayan dünyaya sosyal barış
olarak geri dönecektir. Millet olarak büyüklüğümüzün farkında olmalıyız. Çünkü biz, bir büyük devletin bakiyesiyiz. Cemil Meriç’in dediği gibi, bütün kültürel kodlarımızdan vazgeçtiğimizi ilan etmiş olsak bile, bütün bir Batı karşısında yine Osmanlıyız, yine Osmanlıyız.
Hayırlı bayramlar dileğiyle.