Garip bir şey oldu.
Pazar günü televizyonu açtığımda Futbol Federasyonu Başkanı, şimdi rahmetli Sayın Hasan Doğan’ın vefat ettiğini öğrendim. Hiç tanımadığım bu adamı ne kadar çok sevdiğimi ansızın fark ettim. Ağladım. İnanılmazdı. Daha önce yakınlarım da ölmüştü. Bu daha yakın geldi bir çoğundan. Hiç tanımadığım bir adam ve tam bir yürek acısı. Buna anlam veremedim. Düşündüm. Bir çok bilgi suya düştü. Onca bilgi.
Sevgi üzerinde düşündüm. Sadece son Avrupa şampiyonası nedeniyle birkaç kez röportajını dinlediğim birisini ben nasıl bu kadar severim ve kendimi ona yakın hissederim? Bu bildiklerimizden farklı bir şeydi.
Bu konuyu bir kenara bırakıyorum şimdi. Sonra tekrar döneceğim. Ülkede yaşanan diğer olaylara gelelim. En çok önemli görünen iki olay. Birisi iktidar partisinin kapatılmak istenmesi, diğeri de Ergenekon soruşturması. Bir sürü insan her gün gözlerini ve kulaklarını olabildiğince açıp takip ediyoruz. Yorumları okuyoruz, dinliyoruz. Bazılarımız şaşkınlık, bazıları üzüntü, bazılarımız korku, bazıları sevinç içinde. Her türden duygu her türden insan tarafından hissediliyor. Çalkantı bu. Tam bir terapi ortamı. Duyguları olabildiğince karıştırmak inanılmaz terapötik etki yapar insanda. Bazı filmlerin başarısı burada yatar. İnsanların duygularını ne kadar çeşitlendirebilirse bir film o ölçüde etkin ve terapötiktir. Neden işin içine filmi kattım şimdi? Şunu söylemek için. Son derece başarılı bir film seyrediyoruz diyebilmek için. Bütün olan biteni gerçek sanmak, bir filmi seyrederken onun içine girip kendini kaptırmakla aynı. Seyrederken yerinde oturamamak, bazılarımız böyledir. Öyle hipnotize olurlar ve öyle dağılırlar ki, kendilerini kaybederler. Film yüzünden etraflarıyla dalaşırlar, onun tuttuğu karakterin tersini tutanlarla kavga bile edebilirler. Filmin gidişatının yani senaryonun sizin istediğiniz gibi gelişmesi onun film olduğu gerçeğini değiştirmez.
Şundan tam emin değilim. Bir film nasıl seyredilmeli konusundan. Belki de onlarınki heyecanlı. Keyifli. Emin değilim.
Bugüne kadarki senaryoları iyice ezberlemiştik aslında. Hani eski siyah beyaz Türk filmlerinde olduğu gibi. Silahlılardan hep korkulurdu. Silahı olanlar hep kazanırdı. Filmin başlangıcına bakınca sonunu tahmin edebilirdik. Bu kez senarist farklı şeyler yazıyor görünüyor. Ama inanın prodüktör aynı. Başka türlü yazıyor sonuçta. Aktörleri değiştiriyor. Sahne farklı. Süresi daha uzun. Belki birkaç senarist daha eklemiştir. Daha karmaşıklaştırmak için filmi. Uzun süre aynı senaryo sıkar eninde sonunda.
İnsanların gözleri daha açık eskiye göre bu da daha fazla gördükleri anlamına gelmiyor. Tamamen açık da olsa daha fazla şey görülmez çünkü. Asıl görülmesi gerekenler bu gözlerle görünmez de ondan. Ünlü bir söz biliyorum bir yabancıya ait. Gözlerimi kapatınca görürüm diyordu.
Ne olur bugünlerde olup bitenlere bakıp ta adaletten falan umutlanmayın. Bu dünyada insan eliyle mutlak adaletin gerçekleştirilemeyeceğine inanıyorum ben. Çünkü mutlak adil olan Tanrıdır. Bütün bu olup bitenlerin zaten O’nun izniyle olduğunu söyleyeceksiniz haklısınız. Adaleti gerçekleştirme gayretidir bize düşen. Bazılarımız ya da bazı dönemler böyle olmuştur. Ama mutlak değil.
Bugün seyrettiğimiz filmde eğer asıl gözle görebilseydik daha fazla güçlendiğimizi görebilirdik. Görgü ve bilgimiz artmış olmalı ki seyirci olarak daha nitelikli ve karmaşık olmaya başladı oyun. Bu bizim açımızdan artı. Artık daha güçlü eskiye göre daha da büyümüş bir ülkeden söz edebiliriz kendi adımıza.
Bu düşüncelerimi kişi ve olaylardan örnekler vererek ispatlama gayretine girebilirim ancak bunu burada yapmayacağım. Belki birebir görüşmelerde etrafımdakilerle konuşurum. Ancak şunu hatırlatmalıyım lütfen seyrettiğimiz film yüzünden kavgaya karışmayalım. Çok heyecanlanmayalım. Kendimizi kaybetmeyelim. Bu karakter ya da şu karakter daha iyi, daha yararlı tartışmalarına hiç girmeyelim. Kendi oyunumuzu kendi gerçeğimizi hatırdan çıkarmadan seyredip sonra kendi filmimizi prodükte etmenin hayalini kuralım. Ne çok üzülelim bazı sahnelerde, ne de çok sevinelim.
Gerçek adalete yaklaşılması için mutlak Adil’den yardım istemeyi lütfen unutmayalım. Bunun yolu ne olursa olsun O’nu anmaktan geçer. Asıl gören gözlerin açılmasını isteyelim ondan. Peygamber sav’ in duasını hatırlatmalıyım burada: Allah’ım diyordu, eşyanın hakikatini göster bana, gördüklerimi asıl gerçeğiyle göster diyordu.
Tekrar Hasan Doğan’a dönersek, Allah rahmetiyle yarlığasın ki öyle olduğuna inanıyorum ben. Nasıl onun sevgisini benim haberim yokken benim gönlüme yerleştirdiyse bizimkileri de öyle yapsın diye dua ediyorum. Kendi mekanı olan kullarının gönüllerine yerleştirsin ki oradan asıl mutlak Adil’e yol bulalım.
Bu gözlerimizle algılayamadığımız bir yığın şey oluyor etrafta. Olanı biteni bize anlatıp göstermesi için olsun yakarışımız ve sükunetimizi yitirmeden anlamaya çalışalım. Kendi gerçeğimizi de unutmadan. Sonra mahcup olmayalım diye.
www.pozitifdegisim.com