Sosyal Barış ve Din

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi üniversitenin Kültür Merkezinde “Sosyal Barış ve Din” konulu bir panel düzenledi. Çok sayıda seçkin bir topluluğun izlediği bu panel büyük hüsnü kabul gördü. Dinleyiciler tarafından, böyle programlara toplumun her zaman ihtiyacının olduğu vurgulandı.

Panelin açılış konuşmasında İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu din öğretiminin önemi üzerinde durdu. Prof. Aşıkoğlu, doğru din öğretimi anlayışı hususunda şunları söyledi. “Bireyin din ile ilgili sorunları doyurucu bir şekilde cevaplandırılmadığında, toplumda batıl inançlar ve hurafeler yaygınlaşır ve insanlar kötü amaçlı kişilerin etkisinde kalabilirler. Hatta din gibi yüce bir duygu, istismar edilerek çatışma ortamına itilebilirler. Bu durumlara karşı uyanık ve duyarlı olmak gerekmektedir. Toplumumuz açısından yapılması gereken, inandığımız İslam dininin doğru tanıtmaktır.”

Selamlama konuşmasında Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bakır, Türk toplumu olarak yüzyıllar boyu barış içinde bir arada yaşamanın tecrübesine sahibiz. Barış içinde birlikte yaşamanın formülünü engin kültürümüzün derinliklerinde bulabiliriz, dedi ve sözlerine şöyle devam etti. Örneğin, büyük düşünür Mevlânâ’nın “lambalar farklıdır, fakat ışık aynıdır” sözlerinde ifadesini bulan dini çoğulculuk anlayışı, hoşgörü mimarı Hacı Bektaş-ı Velî’nin: “incinsen de incitme” sözündeki af çağrısı; İslam irfanının aydınlık yüzü Yunus Emre’nin; “bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil” sözündeki insancıllığı, çağdaş halk ozanı Âşık Veysel’in: “senlik, benlik nedir bırak” şeklindeki uzlaştırıcı soluğu kültürümüzün temellerini oluşturur. Aynı zamanda dinimizin insana bakışını da yansıtır, dediler.

“Sosyal Barış ve Din” konulu paneli Prof. Dr. Ramazan Altıntaş yönetti. Panelin ilk konuşmacısı olan Doç. Dr. Metin Bozkuş, İslam’ın barış sever yüzünün manipüle edilmesi konusu üzerinde durdular. Özellikle Batı ülkelerinde İslam’ın güleryüzünü farklı gösteren çevrelerin mevhum bir düşman üretmek adına İslamifobi/İslam korkusu oluşturmaya çalıştıklarını dile getirdi. Bu konularla ilgili örnekler verdi. İslam’ın değerler bazında dünya kültürüne çok şeyler kattığını ve katmaya da devam ettiğini söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Alkan ise, din, medenileşme ve barış ilişkisine değindi. “Bu konuşmamda benim amacım evin içini tenkittir” diyen Alkan, dinin dünyaya yönelik bir yüzü var. Bütün dinler insanları toplumsallaştırmayı öngördüğünü belirtti. “İslam’da münzevi hayat hoş görülmez. İnsan, Allah’ın kendisinden beklediğini toplumsal hayatta göstermelidir. Dinler insanları medenileştirmek için gelmişlerdir” diye konuşan Alkan, “Bütün ilahi dinlerin çıkış yeri şehirdir. İlahi kitaplar hiçbir zaman badiyeli olmayı bir övünç kaynağı olarak nitelendiremez” dediler. Kur’an’daki “ulü’l-emr” kavramını, hukuka itaat olarak yorumladılar.

Ayrıca, din, medine ve medeniyet arasında yakın ilişkinin varlığına dikkat çeken konuşmacı, İslam asla, şiddet ve terörü onaylamaz. Mekke’nin şiddet ortamında İslam’ın yayılması kolay olmamıştır. İslam Medine’nin barış ortamında daha hızlı yayılmıştır. Barış ortamı her zaman inananların yararınadır. İslam, Kur’an’ın Ümmü’l-kura/Şehirlerin Anası dediği Mekke’de doğmuş ve Medine’de bir medeniyet bilinci üretmiştir. Bu sebeple İslam, şehirli bir dindir. Kültürel ve sosyolojik anlamda şehir, kent yaşamı neyi ifade ediyorsa, İslam’da onu ifade etmektedir, şeklinde konuşmasını sürdürdü.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Yılmaz ise, konuşmasında sosyal barışı bozan unsurlar üzerinde durdu. Dr. Yılmaz, Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar gönderilen ilahi dinlerin ortak adı: İslam’dır. İslam sözcüğünün zengin anlamlarından birisi de ‘barış’tır. Dolayısıyla dinimizin özünde barış vardır. Aslında hiçbir din özünde çatışmayı barındırmaz. İnsanlık tarihinde meydana gelen çatışmaların bir kısmı din adına ya da dini farklılıklar adına yapılmıştır. Gerçekte bütün bu çatışmaların ardında siyasi amaçlar ve ekonomik hedefler gözetilmiştir. Halbuki barışı amaçlayan bir din ve dini farklılıklar bu tür çatışmaların sebebi olmamalıdır, dedi.

Netice olarak, teröre bulaşmak, dinden bir sapmadır. Dinler kavga ve çekişme için değil, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak için gönderilmiştir. Son yıllarda gerek ülkemizde ve gerekse değişik ülkelerde meydana gelen terör ve şiddet olaylarının İslam’ın temel değerleri açısından kabul edilebilecek hiçbir yönü yoktur. Hz. Peygamber’in “Müslüman, elinden ve dilinden insanların zarar görmediği kimsedir” şeklinde tanımladığı bir kimse, nasıl terör yapabilir ya da teröre alet olabilir? Kitabında “İyilik ve değer üretmede birbirinizle yarışın, kötülük ve düşmanlıkta birbirinizle yarışmayın” öğretisinin yer aldığı bir dinin karalanmak istenmesi karşısında hepimizin duyarlı olması gerekir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.