Bir eserin, bir ürünün ve yapıtın ortaya çıkması sabır, zaman, bilgi, birikim ve emek gerektirir. Dünya Covid-19'la birlikte ülkeler sınırlarını kapattı. İnsanlar da kendilerini evlerine kapattılar. Bizler de evlere hapsolmakla kendimize zaman ayırma fırsatını elde etmiş olduk. Kapanma ise kendi iç dünyamıza daha çok zaman ayırmamıza vesile oldu. Boş zaman daha çok okumak, düşünmek ve düşüncelerimizi kalemle anlatma fırsatına dönüştü. Her insan düşüncesine saygı duyulmalıdır tabii başaklarının hakkına özgürlüğüne saldırmama ilkesine bağlı kalındığı müddetçe.
Biz de bu yoldan hareketle Memleket.com.tr internet gazetesinde haftalık bir köşe bulduk ve yazmaya başladık. Yazarken yolumuz kulun Rabbine ve yaradılış gayesi çizgisinde olmalı dedik. Hak ve hakikat medeniyetinin izinden yürünen bir düşünce ile yazılarımıza yön verdik. Bu yazılarımızı bir araya toplayıp bir esere dönüştürelim dedik ‘’Söylemeden Duyanlar’’ı ilk kitabımız olarak çıkardık. ‘’Söylemeden Duyanlar’’ başlığı neden çıktı derseniz. Her şeyin söylenmesini beklerseniz birileri çok yol alır, siz olduğunuz yerde sayarsınız. Biz bu girişten sonra dönelim şimdi ‘söylemeden duymamız’ gerekenlere. Düşünce dünyamıza dünya gündemini almamız şarttır. Eğer ki küresel güç odaklarının projelerini, tuzaklarını, oynadıkları oyunları sesli olarak duymak istersek büyük yanılgı içerisinde oluruz.
Olayları, gelişmeleri, yaşananları illaki söylemlerini dillendirmelerini beklersek iş bitmiş sona gelinmiş olur. Söylemler neticeyi açıklayan cümleler bütünü olabilir. Zamanın anını kendi düşünce, inanç, tarihi ve milli duygu süzgecimizden geçirerek dertlenmemiz ona göre tedbir almamızdır ‘’söylemeden duymak’’. ‘’Söylemeden Duyanlar’’ dan olabilmemizin şifresi çok açık ve nettir. Gelişmeleri ve oyunları karşıdakinin vücut dilinden, hal dilinden, hareket tarzlarından anlayabilme derinliğine ve erdemine sahip olabilmekten geçer. Bakış açımızla onların niyetlerini gözlerinde, yüzünde, jest mimiklerinde ve davranışlarında hissedendir ‘’Söylemeden Duyanlar’’. Hislerimizi hak ve hakikat ilkelerimiz ölçeğinden geçirerek netleştirip, somutlaştırıp bir karara varmaktır söylemeden duymak. Söylemeden duymak bakıp, gördüklerimizin tefekkürle iç dünyamızda yansımasıdır beklide.
Durduğumuz yerden bakışla kaleme dökülen konu başlıklarının bütünleşmesinden doğdu ‘’Söylemeden Duyanlar’’. Ne vardı bakışımızda derseniz. Küresel güç odaklarının mahzun ve mazlum ülkeleri iç savaşlara sürükleyip katlettikleri halkların acısını yüreğinde hissederek ciğerlerimizin yanmasıdır söylemeden duymak. Akıllı ve zeki insanlardan oluşan milletler, küreselcilerin ve uşaklarının döndürdükleri dolapları düşünce dünyasında tartmalıdır. Aldatılan ve aldanan olmamalıdırlar. Küresel çetelerin hedefe koydukları Müslüman halkların şeytani tuzaklara karşı uyanık olmasının yolu söylemeden duymaktan geçmektedir.
Durduğumuz noktadan bakışımızla batı medeniyetinin projelerini zihinsel süzgecimizde tahlil ederek teşhis ve tanısını koyabilmeli, çözüm üreterek galip gelebilmeliyiz.Fert fert bu bilinçle ‘’Söylemeden Duyanlar’’ı kendimizde yaşatmalı.Yüzyılın güçlü ülkesini oluşturma yolculuğunda ‘’Söylemden Duyanlar’’ sorumluğunu almalıyız.Karıştırıcı ve hegemonyacı eşkıyaların siyasetinden,ekonomisinden,kültüründen,planlarından ve hedeflerinden haberimiz olmalı.Birileri haber verecek diye, birileri söyleyecek diye beklemeden tarihimizden ,inancımızdan milli duygularımızdan aldığımız ruhla ‘’Söylemeden Duyanlar’’dan olmamız gerekiyor.Ülkemiz üzerinde emelleri olanların tuzaklarını boşa çıkarmamız gerekiyor.
Bilmem söylememiz gerekiyor mu? Kim kiminle masada toplanmış? Kırk bin şehidimizin katilleri ile 15 Temmuz katillerini aynı masaya oturtanı ve oturanları ‘’Söylemeden Duyanlar’’ kitabımızın arka kapağında ‘’Bakış’’ özeti ile bulacaksınız.
Hak ve hakikat medeniyetinin mirasçısı ülke sevdalılarından ‘’Söylemeden Duyanlar’’dan olmanız temennisiyle…