Sözün etkileyici bir gücü vardır. Özellikle şiirin. Onun için, öyle söz vardır ki büyüleyici bir tesiri vardır denilmiştir. Yunus’un dediği gibi: Söz ol kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağılı aşı, yağ ile bal ede bir söz!
Tarih boyunca bir şiir yahut bir söz ile nice savaşlar çıkmış, yahut nice savaşlar son bulmuştur. Hudeybiyye anlaşmasından iki yıl geçmeden, Müşrikler anlaşmayı çiğnemişler ve Huzaa kabilesine baskın yaparak onları katletmişlerdi. Huzaalılardan bir heyet Medine’ye geldi ve durumlarını Peygamberimize şiirle anlattılar. Ardından Peygamberimiz on bin kişilik büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü ve Mekke fethi gerçekleşti.
Huzaaa Kabilesinin şair elçisi Amr b. Salim, Peygamberimizin yanına gelince okuduğu şiirinde şöyle diyordu:
Ey Rabbim! Ben, bizim babamızla onun babası arasındaki eski ittifakı anıyor ve yardımını diliyorum!
Bizler cahiliyyeden sonra, Müslüman olduk ve sana yardımdan el çekmedik!
Öyleyse, Allah'ın sana hazırlamış olduğu yardımla, bize yardım et, destek ol!
Allah'ın kullarını çağır, acele gelip, imdadımıza yetişsinler!
Çünkü Kureyşîler sana verdikleri sözde durmadılar…
Bizi Mekke'nin aşağı tarafındaki yerimizde gözetlediler, gafil avladılar.
Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı, çağıramayacağımı sandılar.
Bizi, Müslüman olduğumuz halde, rükû ve secdede iken doğradılar!
Endülüs düşerken, bir heyet İstanbul’a gelirler ve Osmanlı Sultanının huzuruna çıkarak durumlarını uzun bir şiirle arz edip ve yardım isterler. Bu konuda daha pek çok örnek vardır.
Tarihimize mal olmuş öyle ilahî, türkü, marş vardır ki hepsinin arka planında ibret verici olaylar vardır. Onlardan biri de Osmanlı Sultanı III. Murad’ın Uyan ey gözlerim gafletten uyan, uyan uykusu çok gözlerim uyan diye başlayan meşhur şiiridir. Şiirde yer alan şu mısralar ne kadar anlamlıdır:
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
Yedi iklim benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Sultan bu şiirini, sabah namazına kalkamadığı bir günün hüznü ile kaleme almıştır. Bu şiir Osmanlı Sultanlarının şâir ruhlu kişiler olduğunu da bize gösterir. Gerçekten onlar siyaset ilmi yanında birden fazla dil bilen, ellerinden pek çok hünerler gelen, şâir, musikişinas, bestekâr, sanatkâr ve benzeri özelliklere sahip donanımlı siyaset ehli kimselerdi.
Biz bunları bir menkıbe olarak anlatır yahut dinler geçeriz. Alacağımız dersleri almak pek aklımıza ve işimize gelmez. Bir sabah namazını vaktinde kılamadığı için Koca Sultan böyle inlerken, sabah namazı başta olmak üzere pek çok namazı kaçıran yahut kılmayan bizler ilahî-türkü niyetine bu dizeleri okur geçeriz de kendi üzerimize alınmayız. Evet, bugün halkımızın % 60’ından fazlası beş vakit namazı düzenli olarak kılmıyor. Sultan uyanamadığı için hüzünlenmişti, insanımızın çoğu uyanık olduğu halde de namazlarını kılmıyor.
Ey Akıl-basiret sahipleri ibret almaz mısınız?