Bir köşesinde mescidin olduğu geniş bir bahçeye girdik. Sonra küçük bir kapı, okula açılıyor. Hemen sağda öğrencilerin şu içtiği sebil var. Ben size tarif edeyim de buranın sağlık şartlarına siz karar verin. Dibi sivri büyük çömlekler var. Veya küpler... Ama ben çömlek ve küp deyince genç neslin anlaması zor olacak. –Küp, matematiksel bir kavram değildir burada- Ağızları açık. Bir bardağı içine dağıtılıp şu içiliyor.
Belki çok saha başından açıklamak lazım... Burası Türk eli ve gönlü değilmiş bir okul. Dördüncü gün geleceğimiz okullar, buna binlerce rahmet okutacak. Pencerelerden ve kapı kenarlarından meraklı gözlerle bakan minik ve siyah yüzler var. Onlara el sallamanın selam verip yüzünüzü gözünüzü oynatarak omları güldürmenin tadını bilir misiniz siz? Bilmiyorsanız inanın anlatmak çok zor olacak. Merak ederseniz tadına bakmak lazım...
Önce okul müdiresinin odasına uğradık. Bir kaç da sınıfa... Hepsini gezip gözlerinin içine bakarak selam vermek için zaman yetmeyecek. Onlara kıyafet şeker ve Mushaflarımızı takdim ettik. Diğer öğrencilere de bizim adımıza bizden sonra dağıtacaklar.
Sonra bize bahçe içindeki mescidi gösterdiler. Biliyorum mescit deyince sizin aklınızda sadece namaz vakitleri açılıp namaz kılınan ve sonra yalnızlığa terk edilen yerler canlanacak. Hayır, burası aynı zamanda bir okul... Mahallenin kadınları buraya dini ilim tahsili için gelmişler. Her birine kıyafet, başörtüsü ve Mushaf hediye ettik. Teşekkür ve dua var. Ama çok büyük bir vakar içinde… Afrika’nın en güler yüzlü toplumuymuş Sudan.
Camide yaşlı bir hoca var. Bunların bölgedeki genel adı, şeyh. Ben dışarı çıktım. Bizden sonra şeyh, onlara vaaza başladı. Duygu yüklü bir konuşmaydı. Belki de işime geldiği için bir ayeti kerimeyi hatırladım. Bu da bana günün müjdesi oldu. İnsan suresi 9 ve 10. Ayetleri okudu. "Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız" derler… Niçin müjde olarak algıladığımı anladınız…
Sonra erkek öğrencilerin eğitim gördüğü bir ilkokula gittik. Bizim için tam bir eğlence oldu. Sınıflarda hep beraber balon şişirdik. Sonra onların boğazından iki yana çekerek içindeki havayı koro halinde boşaltmak... Rehberimiz ve canım kardeşim Recep Bey, bu sesten rahatsız olsa da... Ama onlarla beraber bu işi yapmak ve onların kulaklarına yaklaştırıp onları güldürmek gününü en mutlu karesiydi.
Gene iki katlı bir mescit var bahçede. Üst kat, mahallenin kızları için bir okul. Kendi resmi okullarımdan geri kalan zamanı burada Kur’an okuyarak değerlendiriyorlar. Allah, sadece Kur’an okumak için gelen bu kızlara bir de hediyesini gönderdi.
Öğle namazı, seferi olduğumuz için iki rekât. Lakin hayatımda en çok haz aldığım namazı ve bitirmek istemediğim lezzetli duayı buranın bir hatırası olarak hatırlatacağım hep.
Kırk kadar yetim öğrencinin hafızlık yaptığı bir kursa Türk eli ve aşkı değince bölgenin kıskanılacak merkezi oluyor. Harçlıklarını ve hediyelerini takdim ediyoruz. Kısa bir sohbetimiz oldu. Ne mi dediler? Maalesef dilleriyle değil hep gözleriyle konuşuyorlar. Biz onlara bu toprakların selamını iletiyoruz. Onlar da gülümseyen gözlerle yeni selamlarını postaladılar.
*****
Sudan izlenimlerini yazarken öbür yanda Mısır katliamlarına görmemek mümkün değil. Kendini Muhammed (SAV) ümmeti olarak tanımayan bir güruhun sessizliği orada canlar almaya devam ediyor. Burada Müslümanların başka bir acınası halleri de hala batıdan ve medeni(!) dünyadan merhamet ve adalet ummanlarıdır. Onların sessizliğini eleştirmeleridir. Bu devlet ve sistemlerin varlığının temeli budur zaten...
Allah, zalimlerin açtığı kuyuda kendilerini boğacaktır. Kahhar ve Müntakim sıfatını böylesi zamanlarda daha çok hatırlıyoruz. Ya rabbi bu zalimlerden ve onlara açık veya gizli destek sunan zulüm sevicilerden intikam alacaksın. Bunu biliyor ve inanmıyorum. Bunu bize göster…
Zalimlere tanıdığın mühleti bitir…