Şükür etmeyi unuttun mu?

Haşim Akın

Okulda sene başı öğretmenler kurul toplantısı yapacağız. Toplantının sonunda öğretmen arkadaşlarımıza yemek ikram edeceğiz. İlgili arkadaşlar yemek mönüsünü belirledi. Ben, meyve olup olmayacağını sordum. Sene başı olduğu için onlara bir jest olarak meyve ikramını teklif ettim. Buna tamam dedik. Ama hangi meyve olsun diye düşünmeye başladık.

Muz, burada çok kolay bulunan ve ucuz bir meyve. Bu nedenle ilgili arkadaşımız, üzüm almayı teklif etti. Çünkü üzüm, herkesin alıp yiyemeyeceği bir meyve. İthal geliyor. Bunu kabul ettik, kendisine ödemeyi yaptık. Yemekte kişi başı 7-8 adet olacak şekilde üzüm ikram edildi. (Bir kilo üzümün yaklaşık 25 lira civarında olduğunu bilin yeter.)

Yemeğin sonunda bir öğretmen arkadaş, tabağını teslim etmek için kalktı. Tabağında kalan üzümler dikkatimi çekmişti. Çünkü üzümleri yememişti. Acaba çöpe mi atacak diye düşünürken, yarı yolda gizlice üzümleri cebine koyduğunu gördüm. İşte burası her şeyin bittiği yerdi. Muhtemelen bu üzümler eve gitti ve çocuklarına birer adet dağıtıldı. Onlar da belki ilk kez tadına baktılar.

****

                Burkina’da elma yetişmez. Buraya ithal olarak gelir. Bu nedenle de pahalıdır. Bir arkadaşımız ekmek almaya gittiğinde seyyar satıcı bayanlar ona elma teklif eder. O da alır. Kendi odasında bir elmayı çıkarıp bir defa ısırır. Kapı çalınır. Okulda görevli gece belletmenlerimiz bir iş için gelmiştir. Elmayı bir kenara bırakıp, onları dinler. Fakat kapı aralığından onların elmayı gördüklerini düşünerek birer adet de onlara dağıtır.

                “Allah bana sayarak mı verdi sanki… Birer de siz yiyin.” diye de kendi kendine konuşur. Elmaları alınca gözlerindeki mutluluk görmeye değer olmuştur. Bizim tercümanlığımızı da yapan Halit, “Ben, iki yıldır elma yememiştim.” Diye teşekkür eder. Bizim arkadaş, odada kalan elmasını yer ama sanki elma büyümüş, boğazının deliği iyice küçülmüştür ve çok zor geçer.

*****

                İstanbul’da bir programda Burkinalı bir kardeşle aynı sofrada yemek yedik. Sofrada kavun vardı. O, bunun Türkiye’ye özgü bir meyve olduğunu ve Burkina’da bulunmadığını söyledi. Ben itiraz ettim. “Hayır, ben bunu Burkina’da gördüm. Orada da yetişiyor.” dedim. Bir türlü kabul etmedi. Sözüne güveneceği bir başkasını konuya hakem yaptık. İhtilafımız, hakemin kavunun Burkina’da da yetiştiğini ve bulunduğunu söylemesiyle bitti.

                Anladım ki bu yaşına kadar onun evine Burkina’da kavun girmemişti. Çünkü zorunlu tüketim maddesi olarak görülmüyor. Türkiye’de kavun ya da karpuzu görmemiş bir insan olabileceğini düşünemiyorum. 

*****

                Buraya gelen bazı misafirlerimiz giderken giydikleri kıyafetleri dağıtılmak üzere bırakıyorlardı. İlk anda bu bana garip geldi. Sonra öğrendim ki satın alıp giydikleri, Avrupa’dan veya başka yerlerden gelen kullanılmış kıyafetler. “Biz zaten sürekli olarak bunları satın alıp giyiyoruz. Türkiye’den gelenler hem daha kaliteli, hem de daha temiz.” diyerek benim tüm düşüncelerimi alt üst ettiler.

                Allah’ın verdiği sayısız nimete şükretmek isteyip de şükretmek için bir sebep bulamayanlara birkaç örnek sadece… Şükredebilmek de ayrı bir nimettir. Bu durum yeni bir şükrü gerektirir. Eğer çocuklarınız, aileniz ve çevreniz, var olanlarla yetinemiyor ve şükrü unutmuşsa buyurun sizi bir hafta misafir edelim. Dünyaya bir de farklı bir gözle bakın. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.