"Darbeye yazılarıyla ve televizyon programlarıyla destek veren yazarların en ağır cezaya çarptırılacaklarını düşünüyorduk. Hepsi serbest bırakıldı" diyen Süleyman Özışık, "Yarınlarda bütün bu kesimler dışarıda olacağına göre, FETÖ darbesi ile mücadele ettiğimiz için, PKK terör örgütüyle savaştığımız için hapislere doldurulacağız herhâlde" ifadelerini kullandı.
Süleyman Özışık'ın Türkiye gazetesi,ndeki dikkat çeken o yazısı:
Doğrusunu isterseniz Türkiye'nin hangi noktaya doğru gittiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Öyle bir hâle geldik ki artık teröriste terörist diyemiyoruz. Teröristlere açıktan, göstere göstere destek verenlere tek laf edemiyoruz.
Gözlerimizin içine baka baka suç işleyenler hakkında söylediğimiz sözler, yazdığımız yazılar bir süre sonra elimizde kalıveriyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse...
Fetullahçı terör örgütünün bütün finansal yükünü omuzlayan Kaynak Holding'in yöneticileri darbe sonrası yargılandı. "Darbeci teröristlere destek verenler yargılanıyor" diye yazılar yazdık.
Bir de baktık ki hepsi kaşla göz arasında serbest bırakılmış!
Genelkurmay Çatı Davasında yargılanan teröristler için "Hesap veriyorlar" dedik. Bir de baktık ki içlerinden bazıları salıverilmiş.
Darbeye yazılarıyla ve televizyon programlarıyla destek veren yazarların en ağır cezaya çarptırılacaklarını düşünüyorduk. Hepsi serbest bırakıldı, içeride 75 yaşındaki Nazlı Ilıcak kaldı.
Sadece FETÖ ile ilgili değil sıkıntı...
PKK'ya açıktan destek veren HDP'liler için de aynı durum söz konusu...
Selahattin Demirtaş'ın suçlarını şöyle alt alta yazsak, buradan Fizan'a yol olur. Ama bakıyoruz ki adam cezaevinde bir tek suçtan yargılanıyor. O da , "Terör örgütüne yardım ve yataklık" suçu...
"Yakında önder APO'nun heykelini dikeceğiz" sözüne, "PKK'lıların cenazesine katılmayan arkadaşlarım hakkında işlem yaparım" sözüne, verilen bir ceza yok. Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesinde başrol oynadı ama onun için de verilmiş bir ceza yok.
Bırakın cezayı, soruşturma ya da duruşma yok.
Terör örgütüne yardım ve yataklıktan 4 yıl 8 ay hapis cezası almış. Avukatları çıkması için canhıraş bir şekilde çalışıyor. Eli kulağında, yakında o da aramıza geri dönecek.
Sırrı Süreyya Önder'in Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru neticelendi.
Mahkeme, 2013’te Kazlıçeşme’de düzenlenen Nevruz etkinliğindeki konuşması nedeniyle “terör örgütü propagandasını yapmak” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Önder’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Ne demişti Sırrı Süreyya o konuşmasında?
"Size Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın selamlarını getirdim. Bugün de Kürdistan’da onun onurlu evlatlarıyla onur duyuyoruz" diyerek PKK'lı teröristlere atıf yapmıştı.
Bu sözler düşünce özgürlüğü kapsamındaymış...
İş öyle bir noktaya geldi ki bu sözleri eleştiren bizler faşist olurken, bu sözlerin sahipleri, düşüncesini dile getiren masum insanlar sayılıyor.
E, geriye ne kaldı?
Sahi...
Eğer bütün bunlar suç değilse Abdullah Öcalan neden içeride yatıyor ki? O bir zamanlar dağdan katliam talimatları veriyordu. Selahattin Demirtaş ise şehirden aynı talimatları verdi ve 6-8 Ekim olaylarında 53 insan öldürüldü.
Aralarındaki fark ne, ben anlamadım.
Abdullah Öcalan'ın suçlu olmasına neden olan şey siyaset yapmaması mıdır? Ya da Selahattin Demirtaş'ı suçsuz gösteren şey siyaset zırhına bürünmüş olması mıdır?
Daha da önemlisi...
Bu kadar suç düşünce özgürlüğüne falan giriyorsa, bu işin sonu nereye varacak hiç kimse merak etmiyor mu?
Varılacak noktayı söyleyeyim.
Yarınlarda bütün bu kesimler dışarıda olacağına göre, FETÖ darbesi ile mücadele ettiğimiz için, PKK terör örgütüyle savaştığımız için hapislere doldurulacağız herhâlde...
PKK ile savaşan Mehmetçikler yargılanır. Savaş talimatı veren Cumhurbaşkanı yargılanır, İçişleri Bakanı yargılanır diye düşünüyorum.
İroni yapmıyorum!
İnanın bunun olacağına inanıyorum. Çünkü yaşadıklarımız bizim bu noktaya hızla gittiğimizi gösteriyor.