BİNGÖL (AA) - ABDULLAH ÇELİK - Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980'de gerçekleştirdiği askeri darbenin ardından hazırlanan ve 7 Kasım 1982'de halka sunulan anayasa referandumunda en fazla "Hayır" oyunun Bingöl'den çıkmasından sorumlu tutularak sürgün edilen imamlar, 36 yıl sonra hatırlanmanın sevincini yaşıyor.
Kenan Evren yönetiminde 7 Kasım 1982'de oylamaya sunulan anayasaya, Türkiye genelinde en fazla "hayır" oyu Bingöl'den çıkmıştı. O dönemde "Hayır" oylarının yüksek çıkmasından sorumlu tutulan 100'ü aşkın din görevlisi ve kanaat önderi soruşturmalara tabi tutuldu, kamu personeli olanlar görev yaptıkları yerden sürgün edildi.
Başbakan Binali Yıldırım, 5 Mart'ta kentte yaptığı ziyarette, çoğu vefat eden "Sürgün imamlar"dan hayatta olanlar ile Bingöl Havalimanı'nda görüştü. Görüşmeye katılan imamlar, 36 yıl sonra bir devlet büyüğü tarafından kabul edilmekten duydukları mutluluğu dile getirdi.
Emekli imam Nurettin Sevinç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1982 yılında yapılan referandumda Solhan ilçesine bağlı Hazarşah köyü Aksakal mezrasında görev yaptığını, referandumda hayır oylarının çok çıkmasının ardından, 15 arkadaşıyla Kiğı ilçesine sürgün edildiklerini söyledi.
Sürgün sırasında yaşadıklarını aktaran Sevinç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde din adamları ve kanaat önderlerinin sözünün geçerli olduğunu, o dönemde de vatandaşların kendilerine "hangi oyu kullanacakları" yönünde danıştığını anımsattı.
Sevinç, şöyle devam etti:
"En son şu soru soruldu, 'hocam siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?' Şahsen ben dedim ki benim oyum hayırdır çünkü askeriyenin bugüne kadar geçmiş hadiselere bakıldığında maalesef insanlığı veya İslamiyet'e uygun herhangi bir icraatı olmadı. Dolayısıyla biz de bu askeri yönetimden milletle beraber tedirgin olduk ve hayır dedik. Benim bulunduğum Hazarsah köyü Aksakal mezrasının 311 seçmeni vardı bu 311 seçmenden 301 hayır, 10 da evet çıktı. Sonuçta seçim bitti sandıklar açıldı."
Türkiye'de en fazla hayır oyunun Bingöl'de çıkmasıyla sorumluluğun kendilerine yüklendiğini anlatan Sevinç, kış ortasında Kiğı ilçesinin Ölmez köyüne sürgün edildiğini, korkudan kendilerini uğurlamaya bile kimsenin gelmediğini dile getirdi.
Sevinç, sürgün edildiği köy yolunun kapalı olmasından dolayı 9 gün ilçede kaldığını aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hiçbir suçumuz yoktu, sadece Bingöl Türkiye genelinde hayırda birinci olduğu için tabii ki orada not tutulmuş. Çok zorluklar çektik. Sonuçta benim böbrek rahatsızlığım vardı. İzin zaten yok, izin alamıyorsun. Doktora geliyorsun doktor Bingöl'e sevk etmeye korkuyor, rapor vermiyor. Bir kısım arkadaşlarımız istifa ettiler."
- 36 yıl sonra gelen mutluluk
Başbakan Binali Yıldırım'ın kentte yaptığı ziyaret sırasında 1982 Anayasasının mağdurlarıyla görüşmek istediğini, kendisiyle beraber 5-6 kişiye ulaşıldığını belirten Sevinç, aradan 36 yıl geçtiğini, arkadaşlarının çoğunun vefat ettiğini, dolayısıyla sadece 5 kişinin görüşmeye katıldığını ifade etti.
Sevinç, görüşmeyle ilgili şunları aktardı:
"36 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin bir Başbakanı'nın bizi hatırlayıp çağırması ve görüşmesi beni mutlu etti. 36 yıl hiç kimse bizi sormadı. Bu yönetim gelmeden kim bizi insan yerine koydu ki? Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın 3-5 hocayı çağırıp geçmiş olsun demesi gerçekten bizim için bir onurdu. Allah kendilerinden razı olsun."
Türkiye'de yönetim sistemi değişikliğini içeren 16 Nisan'daki referandumda "Evet" oyu kullanacağını bildiren Sevinç, "Biz din görevlisiyiz. Toplumumuz için, dünyamız için, dinimiz için hayırlısı ne ise Allah onu müyesser eylesin. Erdoğan beyin 15 yıl, belediye başkanlığını da ele alırsak 20 yıl mesaisi oldu. Bu 20 yıl zarfında yüzde 60 da olsa halk memnun kaldı. Biz eskileri de gördük." diye konuştu.
Emekli imam Sahip Korkutata da Kenan Evren tarafından hazırlanan 12 Eylül Anayasasının bir formaliteden ibaret olduğunu bildiklerini, mütedeyyin ve memleketi düşünen insanların önünün kesilmesine yönelik bir çalışma olarak gördükleri için hem hayır oyu verdiklerini hem de halka hayır verdirdiklerini söyledi.
Korkutata, görev yaptığı Karlıova ilçesine bağlı Karlıca köyünden Genç ilçesinin Yazkonağı köyüne sürgün edildiğini ifade ederek, "O gün bizim korkumuz yoktu çünkü biz ret verdiğimizde sürgünden daha fenasını bekliyorduk ama bizim derdimiz halktı." dedi.
Başbakan Yıldırım'ın havalimanında kendilerini kabul etmesinden duyduğu memnuniyeti anlatan Korkutata, Başbakan'ın kendilerinden hiçbir talebinin bulunmadığını sadece kendilerini dinlediğini ve geçmiş olsun dileğinde bulunduğunu aktardı.
Korkutata, "Şimdiye kadar devlet başkanlarından böyle ilgiyi çok nadir gördük. Gerçekten bu konuda hissiyatımız tamdır. Başbakan'ı gördüğümüzde bizi hissiyatıyla dinlediğinin farkına vardık." şeklinde konuştu.
-"Cumhurbaşkanı halkı cesaretlendirdi"
Emekli imam Sahip Korkutata 12 Eylül ile 16 Nisan halk oylamalarını karşılaştırarak, o zaman hükümetin başında olanların, halkı korkuyla tehdit ettiğini, bugün iktidarda olanların ise milletini düşünerek cesaretle işini yürüttüğünü aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gösterdiği cesaretli tavrın bütün halka yansıdığını vurgulayan Korkutata, şu değerlendirmede bulundu:
"Cumhurbaşkanı çok cesur hareket ediyor. Cesaretle işini yürütüyor. Dolayısıyla onun bu tavrı sanıyorum ki bütün halka yansıdı. Bundan sonra Tayyip Erdoğan olmazsa da yarın onun benzerinde insanlar artık bilirler ki bu iş korkuyla başa gelmez, bu iş cesaretle gelecektir. Bundan sonra kim cumhurbaşkanı olursa temennimiz odur ki bu cesareti sergilemesidir. Bu insan korkmadı, cesaretle görevini yaptı. Sanıyorum ki halk bundan ders aldı, artık halkın korkusu yok. Bir örneği de 15-16 Temmuz olaylarıydı, eğer o cesaretli olmasaydı, halkta cesaret olmazdı, bu işi yapmazdı."
Korkutata, 16 Nisan halk oylamasının, 1982 Anayasasında insanların önünü tıkayan bazı maddeleri kaldırdığına inandığı için evet oyu kullanacağını sözlerine ekledi.
AA