Halbuki babası Hafız Esad “Büyük Suriye” davasının şampiyonuydu. Türkiye’den Hatay’ı talep eder, bunun için açıkça ve pervasızca PKK’yı desteklerdi. Beşar Esad döneminde ise Türkiye ve Suriye Asi nehri üzerinde “Dostluk barajı”nı inşa ediyorlar. Hatay havaalanının yolcularının yarısı neredeyse Suriyeli... Hatay, Gaziantep ve Urfa ile Halep arasında yoğun bir kara trafiği gelişiyor...
Suriye’nin zihninde “düşman Türkiye”nin “dost Türkiye”ye dönüşmesi, Suriyeli kardeşlerimizin dünyadaki değişimi kavramaları için mükemmel bir örnektir.
İç olaylara, demokrasi taleplerine de artık “düşman komplosu” değil, değişim arzusu olarak bakmak gerekiyor. Ama Beşar Esad konuşmasında bir yandan değişim gerçeğini gördüğünü söylerken, öbür yandan halkın demokrasi taleplerini “düşman komplosu” olarak nitelemiştir maalesef.
Militer milliyetçilik çağı
Beşar’ın babası Hafız Esad, otoriter ve militan Arap milliyetçilğinin Nasır kadar önemli bir simgesiydi. Hafız’ın ayrıntılı biyografisini yazan Petrick Seale, The Struggle for the Middle East adlı kitabında Esad’ın babası Ali Süleyman’a dikkat çeker. Ali Süleyman, ‘klan’ diyebileceğimizin bir ‘büyük aile’nin reisidir. Fransız işgaline karşı çarpışmıştır.
Bir neslin sembolik hikâyesidir bu...
Arap milliyetçiliğinin tasavvurundaki ‘Arap milleti’, bir klan gibi homojen, sömürgeciliğe karşı bir ordu gibi militarizedir. Araplar büyük iyiliklerin sahibidir. Bütün sıkıntıların anası sömürgeciliktir...
Tarihçi Bernard Lewis, Araplarda komplo teorilerinin bu yüzden saplantı haline geldiğini belirtir.
İsrail saldırganlığı bu saplantıları temelli besledi.
Böylece iç ve dış “düşman”a karşı tetikte, paranoyak, militarize rejimler kuruldu.
Büyük çoğunluğu ya köylü veya bedevi halk zaten bir siyasi aktör değildi.
Nasır’dan Esat’a, Hafız’a, Saddam’a, Kaddafi’ye ve Cezayir Sosyalizmi’ne kadar bütün modern Arap diktatörlüklerin özü budur; daha doğrusu bu idi!
Beşar’ın tarihi görevi
Bugünkü dünya çok farklı... Eğitim, şehirleşme, ticaret ve özellikle de TV ile sosyal medya ‘Arap zihni’ni değiştirmiştir; dünyadaki özgürlükleri onlar da istiyorlar.
Kitle hareketlerini yükselten sosyolojik dip dalgası budur.
Bunun yolu açılmadığı takdirde tırmanacak sosyal gerilimler, Allah korusun, Suriye’yi feci bir kaosa sürükleyebilir!..
Bugün milliyetçilik, ülkenin selameti için demokrasi yolunu açmayı gerektirir.
Beşar Esad’ın konuşmasında bir yandan “reformları uygulamakta geç kaldık” demesi, öbür yandan gösteriler için “büyük bir komplo ile karşı karşıyayız” diye konuşması, zihninin karışık olduğunu, fotoğrafı net çekemediğini gösteriyor.
Beşar Esad, asla babasının yolunda devam edemeyeceğine göre, ülkesinde ve hatta Arap ortadoğusunda demokrasinin önünü açan bir lider olarak tarihe geçmeye karar vermelidir; hem de gecikmeden.
Suriye’nin birliği, istikrarı ve demokratikleşmesi Türkiye için de hayati öneme sahiptir.
Çağımızın karakterini çok iyi anlatabilecek olan Ahmet Davutoğu, birkaç günlüğüne Şam’a gitmeyi düşünmüyor mu?