Türkiye’nin Suriye çıkarması en azından Türkiye halkı tarafından beklenen bir durum değildi. Konuşulan, tartışılan, olması gerektiği konusunda ağır kanaatler oluşan ama 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında, onca FETÖ’cü askeri personelin ihracı sonrasında olabilmesi düşünülen bir şey değildi. Ama Türkiye ordusu, kısmi bir kuvvetle de olsa Suriye’ye girdi.
Suriye 2012 yılından bu yana, DAEŞ bahanesiyle tüm dünyanın savaş fantezilerini uyguladığı bir yer. Yüzbinlerce insan, bu fanteziler uğruna yok edildi. Milyonlarca insan bu aşağılık anlayış uğruna geleceğini kaybetti, geçmişini unuttu. Ve tüm dünyanın bunca acıdan sonra geldiği nokta; Marksist bir örgüt olan PKK/PYD’li teröristlerin ne olacağı sorusunun cevabı oldu.
Cevap tüm dünyaya ABD tarafından verildi.
PKK/PYD terör örgütünün Suriye iç savaşında gösterdiği üstün! gayretlerden dolayı Türkiye’nin hemen altında, tüm güney sınırımızı kapatacak 40/50 km derinliğinde bir Kürt devleti ile ödüllendirilmesi.
Yani bunca yıldır Suriye halkının yaşadığı onca acı, yine bunca yıldır İslam coğrafyalarının Suriye adına çektiği onca çile ve sancı, ABD’ye göre semeresini vermişti. Yüzbinlerce Suriyeli insanın mazlumen katledilmesi, milyonlarca Suriyelinin yerlerinden edilmesi boşa gitmemiş, beklenen şafak olan PKK/PYD Marksist Kürt devletinin doğumuyla sonuçlanmıştı.
Şaka gibi ama şimdilerde ABD Türkiye’ye bir anlamda yukarıdaki paragrafta anlattığım anlayışı dayatıyor. Hem de bunu pişkin bir şekilde Türkiye halkının ve Müslüman coğrafyaların gözlerinin içine baka baka yapıyor. Bu anlayışa ne Türkiye’nin devlet olarak ne de Suriye halkının müsaade etmesi düşünülemez. Bu bir anlamda Suriye’deki iç savaşın ve bir yönüyle bölgesel bir savaşın uzun yıllar devam etmesi anlamına geliyor. ABD ve İngiliz projesi İsrail işgal devleti kurulduğu 1948’den bu yana o coğrafyada savaş ve çatışma bitti mi? Aynı şekilde hemen güneyimizde kurulması planlanan Marksist PKK/PYD Kürt devleti ile de planlanan aynı şeydir.
O sebeple de Türkiye’nin çok açık söylemek gerekirse 2012 yılından bu yana oldukça yanlış götürdüğü Suriye politikası değişmek zorundaydı. Çünkü Arap Baharı üzerinden şekillendirilen ve bir iç savaşa dönüştürülen Suriye meselesi, boyutları itibariyle Arap Baharı projeksiyonunu çok aşmış, içine Türkiye’nin de girdiği koskoca bir bölgenin sorunu haline gelmiştir. ABD, bölge dışı bir ülke olmasına rağmen hangi müktesebatla olduğu belli olmayan bir biçimde, içinde Türkiye’nin de olduğu bir coğrafyada harita değişimi ameliyatına girişmiştir. Ve maalesef bunu da alanda, Türkiye askeri olmasına rağmen, incirlikten kaldırdığı uçaklarla Doğu/Güneydoğuda PKK, Suriye’de ise PYD’ye destek vererek yapmaktadır.
Türkiye an itibariyle Suriye’ye girdiğine ve onca büyük bir riski aldığına göre, ABD’nin PKK ve PYD’ye dönük destek borusunu da kesmelidir. Çok zor da olsa hiç vakit kaybetmeden bölge dışı ülke olan ABD’yi bir anlamda bölgeden kovacak hamleyi yapmalıdır. Çünkü dillendirilmese de Suriye’de sadece PKK/PYD ile değil onun ardıl ve ana gücü olan ABD ile de savaşılıyor. Tüm risklerine rağmen İncirlik, ABD ve onun savaş uçaklarına sözleşmeye aykırı tutum gerekçesiyle kapatılmalıdır. Son günlerde gelen haberlere göre İncirlikten kalkan ABD uçakları bir taraftan PKK’ya diğer taraftan da PYD’ye lojistik vermektedir. Bu, taşınılabilir ya da yaşadığımız günler açısından anlaşılabilir bir durum değildir.
Nasıl ki,
Türkiye IMF’ye borcunu kapatmasaydı ekonomik özgürlüğünü kazanamazdı. Aynı şekilde İncirlik üssü ABD’ye kapatılmazsa Suriye çıkışımız, hedefe varıcı ve sonuç alıcı bir zafere dönüşemez.
Öncelikle bölge dışı ülkelerin, Türkiye ve bölgeyi güvenlik bağlamında tehdit eden tüm planlarına karşı bir duruş sergilenirken, diğer taraftan da bölge ülkelerine bu çıkışın gerekçeleri anlatılarak paydaşlar haline getirilmesi sağlanmalıdır. ABD ve batının aksi yönde tüm taleplerine rağmen Suriye’de bir an önce ateşkes sağlanmalı ve Şam’da bir otoritenin şu veya bu şekilde kurulması sağlanmalıdır. Hem Suriye iç savaşının tek sebebi hem de bugün için Türkiye’nin ve bölgenin tek ve en önemli düşmanı PKK/PYD terör örgütü ve onun kurmaya çalıştığı oluşum, ancak Şam’da kurulacak bir otorite eliyle Suriye’den sökülüp atılabilir.
Unutmayalım ki, biz ancak sorunun bize dönük yüzünü temizleyebiliriz. Suriye ve bölgeye dönük yüzünü ise, ancak o ülkenin kendi meşru güçleri çözebilir.
Gördüğümüz kadarıyla Suriye’de buna dikkat ederek yol alıyoruz. Gecikmememiz gereken şey, iç savaş boyunca hem savaşın umut edilen sonuçları hem de yaşanan insani dramların ortadan kaldırılması konusunda bizi yalnız bırakan ABD ve batıyı yalnız bırakma hamlemizdir.
İlişkide kalarak ilişkiye girmemek. Bize bu, ABD ve batı tarafından elli yıldır yaşatılıyor. Onlar 15 Temmuz’da gösterdikleri performansla bizimle ilgili düşüncelerini açık ettiler. Bunun dahası yok. Şimdi sıra bizde. Hem ilişkide kalalım hem ilişkiye girmeyelim.
Bunu yaparken de ABD’yle hem karşılıklı gülüşelim hem de İncirliği ABD’ye kapatalım.
Gerekçe mi?
Hiç şüpheniz olmasın, ABD medyası çok kısa bir süre sonra, devletine ve ABD halkına bir özeleştiri olarak anlatır.